— 𓆤 —gün yeni yeni doğarken, jongseong da gözlerini yeni güne açmıştı. ancak dünden beri kendini pek iyi hissettiği söylenemezdi, aşırı derecede üşüyordu ve neredeyse 24 saattir yatağından çıkamamıştı ihtiyaçlarını karşılama dışında. saatler ilerlemeye devam ediyordu ama o, hâlâ komidinin başındaki boş sürayiyi dolduramayacak kadar halsizdi. saatler birbirini kovaladıkça jongseong uyuyup uyandı, güneş insanlara veda ederken de yorgun genç çalan telefonunun sesine uyandı. komidinin üzerinden alıp ekrana baktığında arayan kişinin jungwon olduğunu gördü, aramayı cevaplamadan önce bir iki defa öksürdü. sesinin pek iyi çıkmadığının farkındaydı. "efendim?" jungwon, jongseong'un sesini duymasıyla konuşmaya başladı: "jongseong hyung, rahatsız etmiyorum değil mi? son görüştüğümüzde işin olduğunu söylediğin için aramamıştım ama meraklandım... nasıl hissediyorsun?" jongseong istemsiz olarak tebessüm etti, küçüğün onu düşünmesi onu heyecanlandırmıştı, kalbi her seferinde bir tık daha hızlı atıyordu.
"iyiyim meraklanma-" hasta genç öksürüğünün tutmasıyla deli gibi öksürmeye başlamıştı, mikrofonu eliyle kapatıp telefonu kendinden uzaklaştırıyordu ama bunlar jungwon'un duymaması için yeterli değildi. şimdi ise gence sunacak sağlam bir bahane arıyordu. jungwon ise ona fırsat vermeden heyecan dolu ama endişeli bir ses tonu ile konuştu. "hyung? iyi değilsin, hastalandın mı?" jongseong kurumuş boğazını temizleyip yorgunluğunu gizlemeye çalıştı. "üşütmüşüm biraz, önemli bir şey değil." çiçekçi genç tabii ki de ikna olmadı, konum atması için ısrar etmeye başladı, jongseong ise ona en kötü hali ile gözükmeyi istemediği için bu teklifi reddedip durdu. ancak şu an boylu boyunca yatakta uzanıp tavan ile saatlerce bakışması bir yana, jungwon'un inadı ile uğraşamayacak kadar hastaydı. hoş, normalde de uğraşılmazdı o çocuğun inadıyla. vedalaştıktan sonra jongseong aramayı sonlandırdı ve mesaj yoluyla konumu çiçek çocuk'a yolladı.
— 𓆤 —
jongseong gözlerini açtığında üst üste zile basılıyordu, birkaç saniyeliğine yatağında dört döndü. kendine geldiğinde yatağının üzerinde doğrulup ayaklarını yataktan sarkıttı. çıplak ayaklarıyla terliklerini ararken bazen ayakları soğuk zemine denk geliyordu, bu da içinin irkilmesine sebep olmuştu. bir süre sonra odasından dışarıya çıktı, merdiven basamaklarını teker teker inerken kapı zili belirli aralıklarla çalmaya devam ediyordu, jungwon inatçı olduğu kadar da sabırsızdı, belki de jongseong onu uzun süredir bekletiyordu.
kapıyı yavaşça araladığında karşısında beliren küçük beden gülümsemesini sağlamıştı, eskisine nazaran daha iyi sayılırdı. en azından gülecek gücü kendisinde bulmuştu, jongseong güldükçe jungwon da kaşlarını çatıyordu. "öldün sandım, tüm acil yardım numaralarını arayacaktım." jongseong bunu duymasıyla kahkahayı patlatmıştı. jungwon ise "güldüğüne göre iyisin demek oluyor bu." diyip arkasını dönecekken bileğinin kavranmasıyla duraksadı. "çok tatlısın jungwon ama gitme lütfen, sana ihtiyacım vardı." jungwon, inatlaşmayıp kolayca ikna olduğunda hasta gencin yüzündeki gülümseme daha da genişledi. beraber içeriye geçtiler, jungwon montunu çıkarıp askılığa astıktan sonra yaptığı ilk şey karşısındakinin ateşini kontrol etmek oldu. "yanıyorsun, ılık bir duş al istersen. ben sana çorba yapacağım." jongseong duşa giremeyecek kadar yorgun hissetse de ona söyleneni yapmak için yukarı kata çıktı. jungwon ise mutfağı küçük bir göz seyahatinden sonra bulunca içerisine girdi ve gereken malzemelerin olup olmadığına bakmak için dolapları karıştırmaya başladı çekingen bir tavırla.
bir süre sonra ikisi de işlerini halletmişti, jongseong ne kadar hâlâ iyi olmasa da kendine gelebilmişti. mutfağa indiğinde nefis kokular burnuna ulaşmaya başlamıştı, gencin her şeyde iyi olduğu gibi yemek yapmakta da iyi olacağını düşünememişti. mutfak kapısına yaslanıp bir süre çorba ile ilgilenen genci izledi, daha sonra da konuşmaya başladı. "seni böyle ağırlamak istemezdim, kusuruma bakma." jungwon kafasını sesin sahibine çevirdiğinde onun da yüzünde bir tebessüm belirdi. "duş aldın mı? çorba da hazır, sıcak sıcak iç."
o gün eğer jungwon, hasta jongseong'un yardımına koşmasaydı büyük ihtimalle bu kadar çabuk iyileşmezdi. iki genç bir süre sohbet ettiler, çorbalarını içtiler ve gülüştüler. saat geçi bulmadan da jungwon, evine dönmek için ayrıldı.
— 𓆤 —
selamm!!
tatilde olduğum için bölüm biraz geç geldi, hazır da değildi o yüzden zaman buldukça yazmaya çalıştım, biraz kopuk ilerlerse bu seferlik kusuruma bakmayın :((
aklımda bir fikir var, paylaşmak istedim
oneshot bir hikaye yazmak istiyorum heeseung x sunghoon çiftine, çerezlik olacak
bu hikaye bitmeden yayımlamak istiyorum, bakarsınız artık bir ara
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the language of flowers. | jaywon
Fiksi Penggemar𓏲 산하엽 𓄹𓈒 diphylleia grayi, uzun yıllar önce iki aşığın hikayesini başlattı ve uzun yıllar sonra da iki aşığın hikayesini bitirdi.