6. Bölüm: Yanılgı

6.2K 275 175
                                    

[Bölüm Şarkısı: Love The Way You Lie]

Ve diken gül incinmesin diye nefret edilmeyi göze aldı.

Ne garip, kendimi dünyanın en mutlu insanı hissediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne garip, kendimi dünyanın en mutlu insanı hissediyordum. Sanki 23 yaşıma dek kâbustan farksız bir hayat yaşamamışım gibi. Baba sevgisi, anne şefkati nedir bilmemiştim hiç. Henüz 8 yaşında iken tanışmıştım şiddetle.

O zamanlar babamın anneme uyguladığı akıl almaz şiddeti annem de hırsını, öfkesini üzerinden atmak için bana uygulamaya başlamıştı. Sonra önü arkası kesilmemişti. Babam anneme, annem bana diye kısır bir döngü oluşmuştu evin içinde.

Bazen gözü öyle dönerdi ki annemin üzerime oturup boğardı beni. Saçlarımı tutup bir çocuk oluşumu geçtim, insan değilmişim gibi çekip sürükler, savurur, günlerce izi kalan yaralar, morluklar bırakırdı bedenimde. Ondan köşe bucak saklandığım, elleri kırılsın dua ettiğim günler, dün gibi aklımdaydı.

Hiç unutmazdım, 12 yaşındayım, annemin bir ruh hastası olduğunu kesin olarak anladığımda 12 yaşındaydım.  Acıdan boğazım kısılana kadar 'anne yapma nolur' diye ağladıktan sonra yakamdan tutup çöp misali sokağa fırlatmıştı beni, öz kızını, doğurduğu çocuğu, bir hiçmiş gibi kelimenin tam anlamıyla sokağa fırlatmıştı.

O yağmurun altında saatlerce ıslanmış, göz pınarlarım kuruyana, gözlerim ağrıyana dek ağlamıştım. Çocukluğuma ağlamıştım, tenimde açılan sayısız yaranın dayanılmaz acısından çok zerre kadar hak etmeseler de hâlâ onlara karşı beslediğim sevgime ağlamıştım... duygusuzluk tohumu o gün serpilmişti içime.

Ve çaresizlikle de merhabalaşmıştım. Her gece nefret kustuğum anne ve babamın aynı zamanda her gece yanımda uyumasını dilememişim gibi mutluydum şimdi. Yaşattıkları herşeye rağmen takdirlerini almak adına çabalayıp durmuştum.

Kulaklarımı pamukla tıkayıp ödevlerimi yapmış, morluklarımı fondötenle kapatmış, gereksiz en ufak şey dahi istememiştim onlardan. Çalışkan, sorunsuz bir çocuk olmuştum. Belki bir gün başımı okşayıp 'aferin kızım' derler umuduyla. Yapmamışlardı, bir güzel söze, ufak bir baş okşanmasına bile hasret bırakmışlardı.

Aralıksız her gün tartışır, birbirlerine nefret kusar fakat asla boşanmazlardı. Benden tiksinir gibi davranır, bir hataya bakar gibi bakar, ama başkasının yanında en değerli şeyleriymişim gibi bahsederlerdi. Görmezden gelir, ilgilenmezlerdi.

En yakın arkadaşımla yalnızca bir günlüğüne yer değiştirmek istemiştim hep. Her gün, yeni bir güne uyanıp gözümü açtığım her gün dilemiştim bunu. Umutsuzca en yakın arkadaşının yerinde olmayı istemek, ailesine imrenmek sözlerle, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir çaresizlikti.

Bir gece annemin acı dolu çığlıkları, yardım hezeyanlarına dönüşmüştü.

Ölmüştü. Babam tarafından 14 bıçak darbesiyle öldürülmüştü.

DÜŞ KAPANI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin