27. Bölüm "Altın Saçlı Prenses"

61 8 12
                                    

Finale yavaş yavaş yaklaşıyoruz, keyifli okumalar :")

&&&&&

(Bir Hafta Sonra)

Aktan'ın işleri dolayısıyla bir haftalık tatilimizin sadece beş gününü kullanarak Ankara'ya geri dönmüştük. Açıkçası bu benim için herhangi bir problem teşkil etmiyordu. Aktan'ın hayalini gerçekleştirmiştim ve bu bana yetiyordu. Hem belki Ela biraz büyüdüğünde tekrardan giderdik. Evet, bence kesinlikle giderdik çünkü orayı çok sevmiştim ve tekrardan gitmeyi isterdim.

Şimdi ise sırada başka şeyler vardı.

Mesela Duman konseri...

Evet, yarın akşam Duman konseri vardı ve ben dört kişilik bilet almıştım. Ecrin ve Bora da bizimle geleceklerdi. Aktan'ın hayallerinden biri de Duman konserine gitmekti ama gidememişti. Çünkü onun hayatı, onun eğlenmesine ve hayallerini gerçekleştirmesine pek de müsaade etmemişti.

Korku evindeyken kulaklıklarımızla Duman şarkıları dinleyerek gözlerimizi kapatıp, konserde olduğumuzu düşlediğimiz anlar zihnime doluşunca dudaklarım hafifçe iki yana kıvrıldı. Oraya hapisken, yapacağımızı söylediğimiz şeyleri bir bir yapıyorduk.

Rüyalarıma giriyorlardı. İlayda, Merve, Uraz, Serkay... Kafamı boydan boya cam olan duvara çevirip gökyüzüne baktım. Evet, oradalardı. 'Mutlu olun hep' diyordu, İlayda ve Merve. Uraz gülümseyerek bize bakıyordu, Serkay ise bana yine sımsıkı sarılmıştı. Rüyalarıma hep böyle giriyorlardı, mutlulardı ve bizim de mutlu olmamızı istiyorlardı. Evet, biliyordum. Onlar şu an cennette ve mutlulardı. Biz de mutluyduk ama bir yanımız hep kanıyordu. O kanayan yanımızın adı İlayda'ydı... Uraz'dı... Serkay'dı... Merve'ydi...

Onlar gitmişlerdi, biz kalmıştık. Onların intikamını almak, bizim onlara olan tek borcumuzdu.

Aslan'ı öldürmek için kafamdan binbir tane yöntem geçiyordu. Neyse ki Aktan aklımdan geçenleri okuyamıyordu. Aksi takdirde benden korkabilirdi. Her gece yanında uyuduğu kadının böylesine canice şeyler planladığını öğrenmesi onun açısından pek de iyi olmayabilirdi...

"Sarışın, daldın gittin. Yine ne düşünüyorsun sen?"

Ecrin'in sesi düşüncelerimden sıyrılıp gerçek dünyaya dönmemi sağladı. "Hiç" dedim gülümseyerek.

Kucağındaki Ela'ya dönüp onu sevmeye devam etti. Bora gülümseyerek onu izliyordu. Aktan ise huzursuz hissettiğimi anlamış olacak ki beni göğsüne çekip sıkıca sarılmıştı.

Ecrin, kucağındaki Ela'nın poposunu kokladı ve yüzünü buruştu "Güneş! Senin bu veledin sıçmış."

Aktan "sıçtı deme çocuğuma! Sıçmadı o, kakasını yaptı" diyerek Ecrin'e çemkirdi.

"Madem teyzesiyim teyzesiyim diyorsun, sen temizle o halde" diyerek araya girdim. Bora büyük bir kahkaha atarken, Ecrin burnunu kırıştırmıştı.

"Teyzelikten istifa ediyorum, yeter bu kadar" dedi Ecrin, ardından Ela'yı kucağıma bıraktı ve Bora'nın oturduğu üçlü koltuğa geçip onun kolunun altına girdi.

Küçük bebeğim ağzındaki emziği emip bana ve babasına bakıyordu. Onun yanağından hafifçe öpüp ayağa kalktım ve yatak odasına gidip altını değiştirdim. Huysuzlanmaya başlamıştı, sanırım uykusu geliyordu. Babasının kucağında daha çabuk uykuya daldığı için yatak odasından çıktım ve salona döndüm.

Onu Aktan'ın kucağına verdiğimde Aktan önce onu saçlarından öpmüştü. Ela, babasının öpücüğüne karşılık mırıltılar çıkartırken gülümsedim. Hepimiz Ela'nın rahat bir şekilde uykuya dalması için susmuştuk. Aktan kucağındaki Ela'yı pışpışlarken ben de onları izliyordum. Ela gözlerini kapatmıştı bile... Neyse ki onu uyutmaya çalıştığımızda huzursuzluk çıkarmıyordu. Hatta çoğu zaman uslu bir bebekti.

16 Numara SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin