(Bu kitap diyaloglarının oluşmasında bana yardım eden Yılancık birslytheriniste 'nin sayesinde vardır. Teşekkürler Yılancık!
Tüm kitap okuyucunun anlatımından olacak ayırca Melek -yani siz okuyucular- bir sadist ve Britanya sadomazoşist. Kitapta buna göre davranışlar olacaktır!
Bunlar gerçekten b'ktan özellikler, sadizim bir akıl hastalığı ve sadomazoşizim de parafiliye giriyor. Ama böyle karakterler yazmak fazla güzel! Yine de bunlar b'ktan falan. Özenecek ahmakların olacağını sanmam ama ben diyeceğimi diyeyim arkadaş.)
"Melek artık kurallara uymaya başlaman gerek, nereye kadar itaatsizlik yapacaksın?" dedi buradaki saçma yerdeki tek arkadaşım beni azarlayarak.
"Benim bir adım var!" dedim öfkeyle kaşlarımı çatarak. "Hem ben itaatsizlik yapmıyorum, olması gerekeni yapıyorum."
Düzen bu kadar aptalcaysa benim ne suçum vardı ki. Bir "melek" olmak benim seçimin olmamıştı, buna resmen mecbur bırakılmıştım. Hani "Zorla güzellik olmaz." diye bir laf vardı? Resmen zorla aptal olmamı istiyorlardı.
"Olması gereken o kişiyi iyiye yönlendirmendi, cehennemden bir kesit göstermen değildi! Adam senin yüzünden korkudan öldü. Cehennem insanlar için çok korkunç, bunu biliyorsun." dedi kızgın sesiyle.
"Kötü ve rezil bir insanı cezalandırdım sadece, bunda ne var? O sıradan biri olsaydı kimsenin umurunda olmazdı, bir lider olunca herkes kızıyor. Bizim adaleti sağlamamız gerek, dünyadaki makamları da bizi ilgilendirmemeli." dedim her zamanki isyanımı sürdürerek. Ellerimi omuzlarına koydum. "Sen de haklı olduğumu biliyorsun Pigeon."
Pigeon' un gerçek adı elbette bu değildi, bu sonradan aldığı lakaptı. O benim gibi cennette doğmamıştı, buraya dünyadan gelmişti. Buna rağmen benden üst bir rütbeyi hak etmesi şaşırtıcı değildi, ben her zaman en altta oldum zaten. Çok egoluymuşmuşum, çok kurnazmışmışım!
Pigeon beyaz bir güvercindi, Dünyadaki barışı sürdürmeye çalışmak en büyük göreviydi. Sadece insanlar onu çok dinlemiyordu, bu yüzden beyaz kanatları kırılmıştı, şimdi de iyileşene kadar yukarıda kalmalıydı.
"Haklı değilsin." dedi ellerimi ittirerek. Siyah ellerim beyaz kıyafetini kirletmişti, bu iyi değildi... "Kuralları çiğnedin ve bu düzeni bozuyor. Gerçekten kraliçe Elizabeth' i öldürürken aklından ne geçiyordu!"
"O bir insan Pigeon. Kraliçe olması beni ilgilendirmez." dedim kollarımı dolayarak. "Hem çok bile yaşadı, Ölüm Meleği bile onu unutmuş olmalı."
"Sen 105 yaşındasın Melek." dedi ciddiyetle. "100 yıl öncede olsak belki bu önemli olmazdı ama şimdi barış için ülkeleri kendi yanımıza çekmeye çalışırken bu kabul edilemez!" dedi Pigeon ve elleriyle alnını ovuşturmaya başladı. "Britanya çok kızacak."
"O bizim yanımızda mıydı?" dedim alayla gülerek. "Onu Lucifer ile karıştırıyorum da bazen."
"Terbiyesizlik yapmayı kes." dedi Pigeon öfkeyle. Yumruklarını nefretle sıkıyordu. Ellerimden yayılan siyah lekeler omzunda büyüyordu.
"Pigeon, omuzların." dedim şaşkınca.
Cebinden mendil çıkartarak omuzlarını sildi. "Bu kül." dedi mendile bakarak. Mendil birden alev alarak yok olmuştu. "Cehenneme mi uğradın?"
"Bir parça almam lazımdı." dedim mırıltıyla. "Hem buna hakkım var, ben bir melezim."
"Sen cennete doğdun ve burada doğanlar buraya aittir." dedi Pigeon öfkeyle kaşları çatılarak. Bu nadirdi ve bunu sadece ben başarabilirdim. "Melez işleri çok önceden kalktı, bunu sende biliyorsun."
"Ben ülkelerin casusu değilim!" dedim hemen. "Eski melezler bunu yaptı diye beni yargılayamazsınız."
"İşte bu yüzden Baş Melek Angel seni cennete kabul etti ve sana rütbe verdi." dedi Pigeon öfkesini yatıştırmaya çalışarak. "Sen buna rağmen itaatsizlik ediyorsun."
"Haberin olsun diye söylüyorum vicdan azabı çekmiyorum dostum." dedim güvenimi kırmadan. Sonuçta cennetteydik. Burada ceza yoktu.
"Ama ben çekmeni sağlayacağım." dedi Pigeon ve kanatlarındaki sargıları yırtarak kanatlarını tüm görkemiyle açtı. Bu haliyle benden kat ve kat daha büyük bir güvercindi, ağzında da bir zeytin dalı vardı.
Havalandı ve pençeleriyle omuzlarımdan tutarak beni kaldırdı. Kanatlarımı açmaya çalışsam da keskin tırnakları buna izin vermiyordu. Direnmedim, ceza almayı hak ediyordum. Beni genelde cehennemden cennete kaçıp yakalanan mahkumların konulduğu kafeslere götüreceğini sansam da cennet ve cehennemin ortasında indik. Ağzındaki zeytin dalını cennet tarafına ekti ve ardından Cehenneme doğru zeytin ağacından yanmayan bir köprü yarattı. Ateş ona zarar verirdi. Normal halini aldı ve beni en kötü hücrelere, diğer cehennem mahkumlarının yanına kapattı.
"Bunu yapmak istemezdim ama kurallara uymam gerek Melek, kurallar bizim iyiliğimiz için var." dedi gitmeden önce. "Britanya seni görmek isteyecektir, ne yaparsan yap ona kaba davranma. Unutma, onu yanımızda istiyoruz, karşımızda değil. O gelirse diğer ailesi de gelmek zorunda kalır."
Bir cevap vermediğimde iç çekip gitti. Kendimi tanıyordum, en sakin olan Pigeon' u bile kızdırdıysam deli bir ülkeyi kızdırmam çok kolay olurdu.
"Şeytanla tanışıyorum sonunda." dedim kendi kendime gülerek.
----
Bölüm Sonu
İlk bölüm nasıldı? Bu tarza ilk kez bir şey yazıyorum, umarım tüm saçmalıklardan uzak olmuştur.
Oy ve yorumlarınızı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kanatlı Melek -Bitti-
Fantasy-Bitti- Britanya x Reader (Fantastik) Bu kitap diyaloglarının oluşmasında bana yardım eden Yılancık @birslytheriniste nin sayesinde vardır. Teşekkürler Yılancık! Canımı yakıyorsun ve bunun için üzgün değilsin. Bu bana iyi geliyor, nasıl çığlık attığ...