One

329 19 25
                                    

Yapabilirdi.

Sadece birkaç adım daha atıp kapıyı çalacaktı ve- Sesli bir nefes verdi. Lanet olsun, buraya gelirken ne düşünüyordu ki? Evrenin ona bir mesaj göndermeye çalıştığını falan mı? Saçmalık!

Ne vardı yani haberlerde onları gördüyse ve iki gündür neredeyse her kulak misafiri olduğu konuşmada da onların ismi geçtiyse? Ya da bir anda Ned'in bu konu hakkında gevezelik yapması bir işaret değildi elbette. Bu aptalcaydı.

Evet ve o da koca bir aptaldı. Çünkü tam şu anda Tony Stark'ın evinin önünde duruyordu. On dakikadan daha uzun bir süredir burada bekliyordu. Yerinden bir milim bile kıpırdamamış ve içindeki çatışmadan bir galip gelmesini beklemişti. Sonuç ise bir hiçti.

Buraya kadar gelmiş olabilirdi ama her an arkasını dönüp koşarak buradan uzaklaşadabilirdi de.

Pepper onu tanıyordu. Bu yüzden gelmesi bir sorun teşkil etmez diye düşünmüştü ama maalesef ki gelmeden önce haber vermemişti ve sanki kapılarına dayanmış gibi gözükmek istemiyordu. Her şey bir anda gelişmişti bu yüzden geleceğini söylemeyi unutmuştu.

Yüzleşmekten de deli gibi korkuyordu, bunu itiraz edemezdi. Uzun süredir kendi çapında bundan uzak durmaya çalışmıştı ama her adımında onun yüzünü görmek pek de işine yaramamıştı doğrusu.

Böyle bir durumdayken onun evine gelmek en son isteyeceği şeydi ama işte buradaydı!

Evet, bu ağırdı hem de çok ağırdı ama yapabileceği bir şey yoktu. Baba figürü olarak gördüğü adamın ölümüne alışmalıydı.

Aniden gelen bir cesaret patlamasıyla bir adım atmayı başarabilmişti ki evin ön kapısı açıldı. Eğer Peter endişeden yerine çivilenmeseydi kesinlikle aptalca bir şey yaparak kendini rezil ederdi.

Sarışın bir çocuk kucağında Morgan ile dışarı çıktı, hemen arkasında da Pepper vardı. Peter'ın istemsizce gözleri kısıldı. Bu sarışın da kimdi -tuhaf bir şekilde tanıdık geliyordu- ve neden Morgan ona bir koala gibi yapışmıştı?

Morgan'ın sıkıca sarılmasından, sarışını bırakmak istemediği anlaşılıyordu ve bu Peter'ın canını sıkmıştı. Sadece biraz.

Morgan kafasını kaldırdığında kaçınılmaz sona geldiğini anladı Peter. Morgan'ın önce gözleri kısıldı, hani birini görürdünüz ve nereden tanıdığınızı bulmaya çalışırken takındığınız bir yüz ifadesi olurdu ya, hah! İşte buna benzer bir ifade tam şu anda Morgan'ın yüzündeydi. Çok geçmeden gözleri kocaman açıldı. Bu Peter'ı mümkünmüş gibi daha da dehşete düşürdü.

Tanrım, lütfen. Kalp krizinden ölmek istemiyorum. Örümcek Adam için iyi bir son değil.

"Seni tanıyorum!"

Morgan'ın bağırmasıyla diğer iki kişi de ona döndüğünde, Peter beceriksizce yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı ve bacaklarını hareketlendirdi.

Geri dönemezsin. Bu yüzden şimdi saçmalamamaya çalış. Evet, zor olduğunu biliyorum. Ama yap şunu işte!

Hayatının en gerici kısa mesafesini yürüdü o an. Düşüp bayılacakmış gibiydi ve bunun yüzüne yansımamasını umuyordu. Sonra aralarında çok olmayacak bir şekilde mesafe kaldığında durdu.

Önce selam vermesi gerekirdi öyle değil mi? Hayır, böyle bir şey yapacağını hiç sanmıyordu.

"Üzgünüm Bayan Stark, gelmeden önce haber vermeliydim ama bir anda gelişti her şey ve ne-"

"Peter, sakin ol. Sorun değil."

Peter, ona gülümseyerek bakan kadına karşılık verirken sarışına bakmamaya çalışıyordu ama aynı zamanda kim olduğunu deli gibi de öğrenmek istiyordu. Sinir bozucu bir ikilemdi bu.

Pepper kapının önünden çekilip "İçeriye gel." dediğinde Peter hâlâ ufacık bile olsa rahatlayamamıştı. "Morgan, lütfen artık Harley'i bırak tatlım. Acelesi var."

Harley...

Kesinlikle bu ismi daha önce hiç duymamıştı.

Morgan, Peter'a baktı ve yüzünde küçük bir tebessümle "Pekâlâ," dedi. Morgan, çocuğun kucağından inerken Peter'ın aklında bir ampül yanmıştı sanki. Onu tanıdığını söylemişti! Morgan onu tanıyordu. Vay canına beş yıl ortalarda yoktum ve buna rağmen Morgan beni tanıyor.

Yüzünde yavaştan ortaya çıkmaya başlamış aptal sırıtmasını silmeye çalışırken, Harley denen çocuğun ve Morgan'ın konuşmasına odaklandı. Şimdi olayları düşünmenin sırası değildi. Eve gittiğinde sabaha kadar bunun üzerine fazlasıyla düşünecekti zaten.

"Beni sakın fazla bekletme. İki günü geciktirirsen ne yapacağımı biliyorsun."

Harley, dudaklarından minik bir kahkaha kaçırdığında Peter salladığı bacağının duraksadığının farkında değildi.

"Evet, evet tabi ki biliyorum ve sen de benim asla seni bekletmeyeceğimi biliyorsun değil mi?"

Morgan "Biliyorum!" deyip onun yanağına büyük bir öpücük kondurduğunda Peter kötü hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Sadece o Tony Stark'ın kızıydı ve her şey farklı olsaydı. Belki de...

Bakışlarını kaçırırken güçlükle yutkundu. Hayır, düşünmeyecekti. Lütfen, şimdi değil.

Harley, Pepper ile de vedalaştıktan sonra Peter'a belli belirsiz bir gülümseme sunmuştu. Peter tepki veremeden yanlarından uzaklaştı, hoş vakti olsaydı da Peter ne tepki vereceğini bilmiyordu.

Harley'in arkasından bakarken zamanı kaçırmış olacak ki elinde hissettiği ufak dokunuşla kendine geldi. Bakışları kocaman gülümsemeyle ona bakan Morgan'ı buldu. Gözlerindeki parıltı tanıdık gelmişti.

Ne olduğunu sorarcasına kaşlarını kaldırdığında Morgan sadece omuz silkmekle yetişmişti.

🪐

Selam!
Ben geldim tekrardan.

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Eğer bazı kötü şeyler yaşıyorsanız da onlarla cesur ve güçlü bir şekilde baş ederek umarım en kısa sürede atlatırsınız.

Şimdi hikâye hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum ki okurken size zorluk çıkarmasın.

İlk olarak Harry, Silence and Sound kitabındaki kişi. Onu buraya koymadan edemedim. Hikâyesi fazla yarım kalmıştı.

Bu hikâye, Silence and Sound ile bağlantılı değil.

Harry, Spiderman filmlerindeki Peter'ın yakın arkadaşı olan Harry de değil. Bu bambaşka bir karakter.

Ve son olarak hikâyeyi kısa tutmaya çalışacağım. Bu yüzden olaylar bazen hızlı ilerlerse şimdiden özür dilerim.

Umarım hoşunuza giden bir kitap olur ve bu kısa serüvende eğlenirsiniz.

💙

There's things that we'll never knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin