Nehemya, Mezmurlar ve Süleyman'ın Özdeyişleri.

605 84 77
                                    

"Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı.

Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.

Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.

Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı.

Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu."

Eski Ahit, Yaratılış. Kalın kapağın altında beni dünyanın aldığı ilk nefes karışıyor.

Kitab-ı Mukaddes'in rutubetten solmuş yaprakları tırnak diplerime doluyor sanki her çevirdiğimde.

Uzunca arıyorum ait olduğum o birkaç cümleyi. Ve yıllar önce küçük bir üçgenle işaretlediğim sayfa eski bir başkaldırı gibi sıyrılıp gözlerime doluyor.

"ne olduysa gene olacak, ne yapıldıysa gene yapılacak. güneşin altında yeni bir şey yok."

Yok diyorum yüzüme değip duran mum ışığına bakıp.

Güneşin altında yeni bir şey yok zatı şahanem. Yıllar sonra yaşlı bir adam olarak bu köhne eve geri döndüğümde en çok bunu anladım.

Güneşin altında yeni bir şey yok.

Sayfaları çevirmeye devam ederken elime kurumuş bir incir yaprağı geliyor. Tanıyorum onu hemen. Belki inanmayacaksın ama yüzün düşmüş o yaprağa. Gözlerin, nefesin ve daha nicelerin.

İncir yemişlerin en bereketlisi demişti bir keresinde rahip. İşte o zaman en arka sıradaki bana bakıp gülümsemiştin.

Rahipten çok önce fark etmiştin bunu, o ağacın altında beni öptüğün zaman işte.

İkimiz de on üçtük ne doğru bilmiyorduk kazara küçük bir dokunuş dudağımın kenarında, o kadar işte.

Christopher. Sanki yıllar geçmemiş gibi her anını hatırlıyorum senin. Senin anıların ben miyim yoksa anılarımdaki sen misin?

Bu hatırladığım oğlan çocuğu kim elimi tutan?

Bu incilin içinde binlerce el yazısı olan ve bana dalından yeşil bir elma koparıp havvası olmamı isteyen o beyaz yüz kim?

Ama bilesin ki o elmayı sana uzatan ben değildim Christopher. Seni incir ağacının beyaz sütü ile zehirleyen ben değildim. Bizler, bu günahla yaşayan koskoca bir nesil, biz değildik Christopher. O elmanın ellerime değişi, sulu tadı ve ayrık dişlerimin elmanın etinde bıraktığı iz. Bilmem bile şimdi nasıl olur da hatırlarım o günleri.

ecclesiastes 1:9 chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin