Bu kitapta baya uzun sürcek gibi.....
Yoldan gelirken kendimi sakinleştirdim. O pislik saçıma, çeneme, elime dokunmuştu. Hepsini çamaşır suyuyla yıkamak, kesip atmak istiyordum. Bir ağaca yaslandım ve yavaşça çöktüm. Göz yaşlarımın gözümü terk etmesine izin verdim. Başımı ellerimin arasına aldım. Derin nefesler alıp verdim. Hiç bir şey olmamış gibi davranmam gerekliydi. Yoksa suçlu olduğum anlaşılırdı. Kendimi toparladım ve ders yaptığımız alana döndüm. Eski yerime geçtim. Bazıları hipogriflerle yeni anlaşıyordu. Bazıları Hala onlarla oynuyor, bazısı ise dinleniyordu. Lara bir köşede diğerlerini küçümseyerek izliyordu. Ya da kıskançla....
Dersten sonra odama çıktım ve kendimi duşa attım. Başımdan aşağı ılık sular dökülürken elime kenarda duran lifi aldım. Zor nefes alıyordum. Life biraz duş jeli döktüm. Yavaşça omzuma sürdüm. Aklıma sürekli Voldemort'un bana dokunması geliyordu. Diğer elimi boynuma atıp sıktım. Ya parçalayacaktım.... Ya da temiz olana kadar silecek. Lifi sertçe omzumdan çekip boynuma sürttüm. Aralıksız, en güçlü hızımla, derimin soyulmasını önemsemeden, sabunun yakmasına aldırış etmeden sürttüm. Ne kadar silsem temiz olmayacaktım. Çığlık attım ve boynumu daha hızlı sürttüm. Su kaynamaya başlamıştı. Aniden çok sıcak oldu ve suyu kapatmak zorunda kaldım. Kendimi kenardaki tabureye attım. Boynum yanıyordu. Dokundum. Acıyla tısladım ve anında elimi geri çektim. Boynumun üst derisi soyulmuştu. Lifi elimden ettim ve köpüğü temizledim. Elimle yüzümü kapattım. Ellerime de dokunmuştu. Çeneme... Saçıma..... Tam o an kapının çalınması ile irkildim.
Snape : Diana? Orada mısın?
Diana : Evet!
Kekelememek için zor durmuştum. Umarım sesim ağlamaklı gitmemiştir.
Snape : İyi misin? Çığlığını duymuşlar. Bir şey mi oldu?
Diana : Hayır hayır! Sadece aniden bir örümcek gördüm. Biraz büyüktü. Korktum o kadar ama suyla onu gönderdim.
Snape : Peki..... Odanın kapısının önünde seni bekleyeceğim.
Diana : Tamam! Geleceğim birazdan.
Bir kapı kapanma sesi duydum. Derin bir nefes verdim. Babam birisini casus seçmişti anlaşılan. Çünkü sesler en fazla yan odalardan duyulurdu. Ve banyodan gelen bir çığlık duyulmazdı. Duyulsa bile herkes örümcek olduğunu sanardı. Bu yüzden çoğunlukla seslere bakılmazdı. Yıkanmaya devam ettim. Saçıma şampuan döktüm ve sertçe ovdum. Ilık suyla durulandım. Çıkınca havluyla kurulandım. Üstümü giyinip boynuma baktım. Evet derim soyulmuştu. Şuan kıpkırmızıydı. Bana o pisliğin gözlerini hatırlattı. Sandığımdan Slytherin atkımı taktım. Boynuma atkıyı dolayıp üstüme cübbemi giydim ve bel çantamı taktım. İçinden Rowan'ın tokasını çıkarıp bileğime taktım. Diğer bileğime ise Draco'nun verdiği kardeş bilekliğini. Kapıyı açtım. Karşıda babam duvara yaslanmış,kollarını bağlamış yere bakıyordu. Bana döndü.
Snape : Diana?
Diana : Efendim?
Yanıma yaklaştı. Ellerini boynuma atacak gibi oldu sonra omzumu tuttu.
Snape : İyi misin?
Diana : Evet. Dedim, örümcek vardı.
Snape : Pekala.... Atkı niye?
Diana : Bahçede kitap okuyacağım. Üşümeyim diye aldım.
Snape : Hmmmm.... Pekiii.
Kitabımı eline alıp içine baktı. Macera kitabıydı.
Snape : Hayatındaki macera yetiyor sanmıştım.
Güldü. Amacı üzmek değil güldürmek olan bu şaka biraz olsun beni neşelendirmişti. Gerçi babamı görmek bana yeterdi. Kitabımı bana geri verdi. Etrafa baktı. Boş olduğunu görünce eğildi. Dudağını alnıma bastırdı ve öptü.
Snape : Bir şey olursa odamdayım. İstediğin zaman gel. Tamam? Bulamazsan eğer odamda bekleyebilirsin.
Gülümsedim.
Diana : Tamam.
Babamda gülümsedi. Onu öptüğümü hatırlamıyordum. Başını tutup kendime doğru eğdim ve yanağına bir öpücük verdim. Şaşırmıştı. Ama gülümsedi. Son kez başımı okşadı.Bahçede sakin bir köşe bulup oturdum. Dikkatimi başka bir şeye çekmeliydim. Elime aldığım kitabı açtım ve okumaya başladım.
Draco : Hey! Diana!
Ses ile kendime geldim. Kitaba dalmıştım.
Diana : Draco? Ne oldu?
Draco : Hiiiç! Canım sıkıldı.
Gelip yanıma oturdu. Kitabımı alıp kapattı ve yanına bıraktı. Başını omzuma koyup güldü.
Diana : Başını omzuma koyman için kitabımı kapatman mı gerekli?
Draco : Hayır! Bana ilgi vermen için gerekli.
Güldüm. Bende başımı başına yasladım. Uzaktan Lara ve Pansy göründü. Bizi görünce ikisi birden koşarak geldi.
Diana :Kaos geliyor.
Pansy : Draco! Diana! Siz ne yapıyorsunuz?!
Draco : Vaftiz kardeşimin omzuna yatıyorum.
Pansy bi an söndü. Sonra yeniden parladı.
Pansy : Neden bize demedin bizde seninle gelirdik?
Draco : Zaten Diana ile ne kadar vakit geçiriyorum ki?
Lara : Hahahaha! Doğru! Ya kaçırılıyor, ya hastalanıyor ya da kurt oluyor!
Sustum. Önüme baktım. Elimi boynuma attım. Acıyla tıslayıp elimi geri çektim. Draco, Lara'ya odaktı. Yavaşça yerinden doğruldu.
Draco : Ne dedin sen az önce?
Lara : Dedim ki!......
Sustu. Ne yaptığının farkına varmıştı.
Lara : Ben... Dedim.....
Draco : Dinliyorum. Tekrar söyle.
Draco ayağa kalktı ve kardeşinin önünde durdu.
Pansy : Lara......
Draco : Sen az önce vaftiz kardeşinin yüzüne acısını söyledin! Hayatının en büyük acısı belkide.....
Lara : Ben.....
Draco : Sen ne Lara? Ha? Sen ne? Hatta biliyor musun? Onun öyle olması senin suçun. Eğer o gün gölü kaldırmasaydı SENİN İÇİN dikkat çekmezdi! Başına bunlar gelmezdi! Ama o senin için o gölü kaldırdı ve seni kurtardı! Bunun bedelini kendi acı çekerek ödedi! Eğer kaldırmasa ben acı çekecektim! Sen ölecektin!
Draco bir anda kardeşine kötü davranıyordu. Sebebi ben miydim? Bir şey söyleyemiyordum. Dilim tutulmuştu. Draco iyice kardeşinin üstüne gidiyordu. Pansy kenara çekilmiş onları izliyordu. Evet. Olmayacaktı. Ben olmasam ne o göl havaya kalkacaktı. Ne Rowan ölecekti, ne o çocuk, ne de Draco kardeşinin üstüne gidecekti. 3'ü bana bakmazken yavaşça yerimden kalktım. Yavaşça oradan ayrıldım ve 2.kattaki tuvalete gittim.İçeri daldım. Bomboştu. Kapıyı kitledim ve gidip lavaboya tutundum. Göz yaşlarımı bıraktım ve hıçkırarak ağladım. Ben olmasam hiçbiri yaşanmazdı. Lara haklıydı. Suyu açıp yüzümü yıkadım. Başımı suyun altında ısladım. Sonra geri çekildim. Bu tuvalette Sırlar Odasını bulmam gerekiyordu. Etrafa göz attım. Her şey diğer tuvaletlerde olduğu gibiydi. Derken bir gülme sesi duydum. Tiz bir sesti.
Ses : Owwww misafirlerim var!
Diana : Sen kimsin!
Myrtle : Ben Myrtle. Mız mız Myrtle! Bu tuvaletin hayaletiyim.
Diana : Peki nerdesin?
Hayalet görmek alışkın oldukları şeylerdi. Hatta binalarının hayaleti Kanlı Baron'du.
Tuvalet kabinlerinden birinden hayalet ortaya çıktı. Saçı iki yanda bağlı, ravenclaw cübbesi giymiş bir kızdı.
Myrtle : Duydum seni! Ağlıyordun! Ihihihi!
Gülüşü dalga geçer gibiydi.
Diana : Hıh! Ağlamak normaldir.
Myrtle : Ama size göre değil gibi ha? Ağlasam dalga geçerlerdi!
Diana : Pfff. Herkes zorbalar gibi değil.
Yada katiller tüm katiller gibi değildi ve en iyi örnek bendim.
Myrtle : Yaaa?
Diana : Neden buradasın? Burada mısın hep?
Myrtle : Hep değil. Ama çoğunlukla. Arada erkekler banyosuna bakarım ihihihi!
Sapık diye düşündüm.
Myrtle : Buraya gelen çok olmaz.
Diana : Peki sen neden kimsenin gelmediği bu yerdesin?
Myrtle : Çünkü burada öldüm. Birisi gözlüğümle dalga geçmişti. Bende tuvalette ağlıyordum. Derken bir ses duydum. Ona gitmesini söyledim. Gitmiş mi diye kontrol etmek için kabinden çıktım ve iki kırmızı göz gördüm. Onlar benim sonum oldu.
Myrtle'ın sesi gittikçe çatallaştı. Tiz bir çığlıkla tuvaletlerden birindeki klozete daldı.
Ses : BASİLİSK! ONU BASİLİSK ÖLDÜRDÜ!
Beynimde çınlayan bu ses bana lavaboların durduğu yerde basiliskin bir zamanlar olduğunu söylüyordu. Yüzümü yıkadığım lavaboya baktım. Ayna normaldi. Lavabo da öyle..... Musluk.... Dikkatle baktım. Orada bir yılan simgesi vardı. Musluğa dokundum. Biraz salladım. Bir gürültü oldu ve lavabo hareket etmeye başladı. Geri çekildim. Lavabo bir kişinin geçebileceği kadar bir boşluk yaptı ve durdu. Aşağı baktım. Derin nefes aldım ve kendimi aşağı attım......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Snape'in Kızı
FantasíaSize baba diyebilir miyim? Profesör dondu. Bana döndü. Gözü yaşlı gülümsedi. Tabi ki öyle diyeceksin. Diana 11 yaşına geldiğinde Hogwarts'tan kabul mektubunu alır. Küçüklükten beri aradığı babasının Snape olduğunu düşünmektedir. Aynı zamanda bir k...