"Seninle ciddi bir konuşma yapmalıyız." dedi. Kucağına aldığı Barkın'ı, havalandırarak yüz yüze getirdi. Yüzümde bir sırıtışla, Miraç'ı izliyordum. "Annen seni birkaç saatliğine bize emanet etmiş olabilir. Ama bu, altına sıçıp ağlayabileceğin anlamına gelmiyor. Yeğenimsin evet. Ama camdan atarım seni." Oldukça ciddi bir yüz ifadesi ile, fakat ses tonunu oldukça yumuşak tutarak onunla konuşmuştu. Balın ve Uğur, birkaç saatliğine dışarı çıkarak Barkın'ı bize emanet etmişlerdi. Miraç... Bebek bakmaktan çok hoşlanmamıştı. Henüz bir saat geçmesine rağmen yırtılırcasına ağlayarak bize altına yaptığını anlatmaya çalıştığı için, bu oldukça normal bir tavırdı aslında.Geçtiğimiz gün, bir süre okulu aksatmış olmam sebebiyle okulumu açığa aldırmıştım. Zaten son seneme gireceğim için bu çok önemli olmamıştı. Akay beni çalıştıracağını, gerekirse dershaneye yazılacağımı söylemiş ve garip bir şekilde bu konuda katı bir tavır sergilemişti. Eğitimimi önemsemesini anlayabiliyordum, fakat bu kadar önemsemesini beklememiştim. "Öyle bir şey yapmayacaksın elbette." diyerek Barkın'ı, Miraç'ın kucağından aldım. Bana ters ters bakarken kucağımdaki ufak bebekle birlikte ayağa kalktım ve onu pışpışlamaya başladım. Barkın bunu bekliyormuş gibi başını boyun girintime yasladı, bu sayede nefes alıp verdiğini net bir şekilde hissetim. Güzel bir histi. "Balın ve Uğur bize gereksiz güveniyor. Ben bu çocuğa bakamam kızım, ya bebek maması yedirmek isterken zehirlersek?"
"Saçmalama Miraç!" Gözlerimi belirterek ona baktım. "Ayrıca. Yanlışlıkla sevgilisini hamile bırakıp onu bırakacak herifler gibi konuşuyorsun. Alt tarafı iki saatliğine bebek bakacaksın. Bir bayılmadığın kaldı."
"Altına yaparsa, son dediğinin gerçekleşmesi de bir ihtimal tabii." dedi. Ona göz devirdikten sonra, kucağımda çoktan uykuya dalan bebeği beşiğine bıraktım. Bu kadar basitti, neyini abartıyordu ki? "Ne yaptın lan? Bayılttın mı çocuğu?" derken telaşa kapılmıştı. Ben sen miyim Miraç? Demedim tabii. Birde bunun lafını çekmek istemiyordum. Barkın uslu bir bebekti ve altına yapıp acıkmadığı sürece ağlamıyordu. Yalan değil, ağladığında tam ağlıyordu. Orası ayrı bir konuydu tabii. "Uyudu Miraç. Bayıltmadım. Akıllı uslu bebek, bir kere ağladı diye Feriha'ya dönüştün bir saatte." Barkın'ın uyuduğunu duyan Miraç, keyifle sırıttı ve arkasına yaslandı. Bu sırada kapı açılmış, içeriye Akay girmişti. Evin anahtarı ikimizde de olduğu için bunu garipsememiştim. Hayır Balın ve Uğur'u ansızın basmak için anahtarlarını almamıştık. Sadece önemli zamanlarda ihtiyaç olur diyerek almıştık. İyi ki Akay, Emir gibi bir abi değildi. Öyle olsaydı, muhtemelen o ikisi asla rahat edemezdi.
"Hoş geldin." dedim sıcak bir ses ile. Kendini benim yanıma bırakan Akay, kollarını belime doladı ve bana sıkıca sarıldı. Dudaklarım üzerine bir öpücük kondurup geri çekilmişti. "Hoş bulduk güzelim." dedi aynı sıcak, samimi tonda. İşten çıktığı için yorgun gözüküyordu. Aynı Barkın gibi, başını boyun girintime yasladığı sırada, L koltuğun ufak ucuna kıvrılmıştı. "Lütfen gidin ve aşkınızı başka bir yerde yaşayın." diye söylendi Miraç. Yüzünü buruşturarak kalkıp gitmeden önce, yine aynı buruşuk ifadeyle Barkın'a bakmıştı. Sonra sallana sallana giderek mutfağa girmişti. Arkasından sadece gülmekle yetinmiştim. Asla akıllanmayacaktı. Birde bu çocuk gelecekte evlenecekti...
"Acaba diğer yeğenlerim de Barkın kadar akıllı uslu olacak mı?" diye mırıldandım. Akay başını kaldırıp bana baktı, gözleri yorgunluktan bayıklaşmıştı. "Diğer yeğenlerin mi, yoksa bizim çocuğumuz mu?" dedi. Belime sardığı ellerini sıklaştırırken, beni biraz daha kendisine çekmişti.
Bir çocuğum olması düşüncesi, bana oldukça uzaktı. Bir süre daha uzak duracak gibi duruyordu. Üstelik on sekiz yaşındayken, bunu düşünmek istemiyordum.
"Onu düşünmek için daha erken." dedim. Akay başını onaylar bir şekilde salladı. Başını tekrardan omzuma yasladı ve konuştu. "Olurlar herhalde. Sadece Emir'den gen alırsa sıkıntı, ama Zeynep'ten daha çok gen alırsa düzgün bir yeğenin daha olur." dedi. Dudaklarım arasından bir kıkırtı kaçarken, bunun gerçek olduğunun da farkındaydım. Emir'e benzeyen bir çocuktan daha beter bir şey varsa, hayatımda iki emir olmasıydı. Abimi seviyordum. Ama hayır. İkinci bir Emir, ne Zeynep ne de benim akıl sağlığım için iyi bir düşünce bile değildi. "İki tane Emir düşünmek bile akıl sağlığım için iyi değil." diye homurdandım. Akay güldü.
Kapı çaldı. İstifimizi bozmadık bile, Miraç koştura koştura kapıyı açtığı sırada koltukta Akay ile yatmayı bıraktım. Akay da biraz daha dik bir pozisyonda oturmaya başlamıştı. Üzerine giydiği gömleğin ilk iki düğmesini açmıştı, saçları ise yattığı için kolaylıkla dağılmıştı. "Çok şükür geldiniz. Çocuğunuz beni çok yordu. Alkım da hiç bir şey yapmadı zaten. Bebek ağlamaya başlayınca Feriha gibi bayıldı." diye konuşmaya başlayan Miraç'a kimse inanmadı. Bense umursamadan başımla onu onayladım sadece. Barkın sanki birilerinin geldiğini hissetmiş gibi minik bir ağlama krizine girdikten sonra, annesi onu kucağına aldığında susmuştu. "Ayrılın lan." İçeriye giren Emir, Akay ve benim üzerimde gözlerini gezdirirken bahsettiği şeyin benim Akay'ın göğsüne yaslanmış bir şekilde oturmam olduğunu herkes anlamıştı.
Ama kim umursadı? Hiç kimse. Bazen Emir'e üzülüyordum. Onu kimsenin takmıyor oluşu, biraz kalp kırıcıydı sanırım. Ama hareketlerini düşününce, hak ettiğine emin oluyordum işte. Sadece şaka yapıyorum. Belki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restcafe
Teen Fiction"Yazmaman gerektiğini düşünüyorum hala." "Ben yazmak istiyorum." dedim emin bir şekilde. Omuz silkti. "Madem öyle." Mesajlaşma uygulamasına girdiğini anlamam zor olmamıştı. Birkaç bir şey yazdı ve bana sormadan gönderdi. "Afili bir başlangıç olsun...