-21-

111 17 2
                                    

-Jimin-

"İstersen benim psikolog bir arkadaşım var onu çağırabiliriz"

Şu an hayatımdaki hiçbir şeyi anlayamıyor ya da problemlerimi çözemiyordum, bunun için jungkook'a gördüğüm rüyaları anlatıp geçmişimi hatırlayamadığımı söylemiştim. O da nasıl olduğunu anlamadığım bir anda psikolog arkadaşından bahsetmeye başlamıştı.

"Bak namjoon gerçekten harika biri görsen çok seversin ayrıca bu rüyaları anlamlandırabilir belki" dedi jungkook kocaman gözleri ile her bir mimiğimi izliyordu.

"Bilemiyorum jungkook büyük ihtimalle benim deli olduğumu düşünür"

"Saçmalama garip rüyalar görüyorsun diye deli olacak değilsin ya"

Uzunca bir süre düşündükten sonra 'tamam' demiştim. Sonuçta boş boş beklemek bana bir çözüm olamazdı değil mi? En azından çabalamalıydım. Jungkook anında cebinden telefonunu çıkarttı ve arkadaşını aramaya başladı. Bir süre sonra telefonun diğer ucundan gelen 'alo' sesi ile jungkook anında konuşmaya başlamış ve psikolog arkadaşını buraya çağırmıştı. Çok fazla gerilmiştim. Gördüğüm rüyalar normal değildi. Ellerim terlemeye başlamıştı. Jungkook her ne kadar kafamı dağıtmak için uzun süre konuşsa da benim aklım yine o rüyalara gidiyordu. Gün içinde asla kafamın içinden çıkmıyor aksine biter bitmez tekrardan başlıyor ve aynı rüyayı uyanıkken bile tekrar tekrar görmemi sağlıyordu.

Uzun bir süre ardından zil sesinin evde yankılanması ile jungkook koşarak kapıya gitti ve gülümseyerek kapıyı açtı.

"Merhaba namjoon hyung içeri gel" dedi jungkook gülümseyerek.

"Merhaba jungkookie nasılsın?" dedi uzun boylu adam jungkook'un saçlarını karıştırırken. Oldukça uzundu. Siyah takım elbisesi, arkaya doğru taradığı saçları ve siyah çerçeveli gözlükleri ile oldukça yakışıklı duruyordu. Gülünce yanaklarında çıkan kocaman gamzeler onu çok tatlı gösteriyordu.

Jungkook ile kapı önünde ciddi bir şekilde konuşuyorlardı özel bir şey olduğunu düşündüğüm için önüme döndüm ve sehpadaki kahvemi elime aldım.

-Jungkook-

"Durumu nasıl?" dedi namjoon hyung yüzündeki endişe ve telaş açık bir şekilde belli oluyordu.

"Rüyaları sıklaşmış namjoon hyung. Gün içinde gece gördüğü rüyalar kafasında tekrar tekrar oynuyormuş"

"Jungkook ben gerçekten ne demem gerektiğini bilmiyorum onlar sana bir şey söylediler mi?"

"Kimler hyung?"

"Onlar işte..." namjoon öne eğilerek fısıldadı. "melekler"

"Hayır hyung bana hiçbir şey söylemediler" bu dediğim ile namjoon hyung içine derin bir nefes çekti ve ofladı.

................................

"Ne yapıyor bu salaklar? illa benim gidip onlara ne söyleyeceklerini söylemem mi lazım? Vahiy mi indireyim bunu mu istiyorlar? Hipnoz mipnoz yapın işte bir şeyler " dedi Cebrail sinirle.

Kafayı yemek üzereydi kendini köşeye sıkışmış hissediyordu. Gerçi büyük ihtimalle bir yüzyıla kalmadan jimin diye biri dünyada kalmayacaktı ama yine de telaşlanmadan edemiyordu.

" Sakin ol Cebrail hallederler şimdi" dedi Mikail sakince. Dünyada olan aksaklıklar yüzünden bu aralar çok meşguldü ve bu konulara ayıracak zamanı pek bulamıyordu.

...............................

-Jimin-

Uzun boylu psikolog jungkook ile konuşarak yanıma geldi ve bana gülümseyerek elini uzattı.

"Ben Kim Namjoon psikoloğum" uzattığı elini tuttum ve ayağa kalktım.

"Park Jimin, memnun oldum dedim gülümseyerek.

"Ben de memnun oldum jimin" dedi namjoon. Karşımdaki tekli koltuğa oturdu ve bana tekrardan gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.

"Gergin olma lütfen. İlk konuşmamızda seni sorulara boğmak istemiyorum. Ayrıca gerilmelik herhangi bir durum da olmayacak sadece sohbet edeceğiz" Konuşması ile üstümden bir yükün kalktığını hissettim. Gün içinde fazlasıyla geriliyordum. Jungkook'un beni rahatlatmaya çalışması, benim için çabalaması çok hoştu. Günden güne jungkook ile gittikçe yakınlaşıyor ve birbirimizi daha iyi tanıyıp destek oluyorduk.

Jungkook yanıma yavaşça oturdu ve destek olmak ister gibi elini sırtıma koydu.

"Pekala başlayalım" dedim namjoon'a bakarak. Hala biraz gergin hissediyordum. Bana ne soracaktı? Ya bana inanmazsa? diye düşündüm. Delirdiğimi düşünmesi bence çok büyük bir olasılıktı. Bana garip bir şekilde bakmasını kesinlikle istemiyordum.

Bana güzel bir şekilde gülümsedi ve çantasından not defterini ve kalemini aldı.

"Peki, soracağım soruları cevaplamayabilirsin. Konuşma sen nasıl istersen öyle ilerleyecek. Pekala şununla başlayalım sen aslında kimsin? Bana Park Jimin'i tanıtmanı istiyorum"

Bu beklemediğim bir soruydu. Jimin kimdi? Aslında bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum.

Ben kimdim?

Ángel de la muerte | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin