.
lumos.
lütfen, lütfen, lütfen bölüme başlamadan önce yorumları okumayın.
İyi Okumalar.
Nox.
.
❅
.
Kadın başının çatlamak üzere olduğuna yemin edebilirdi. Sanki küçük küçük kılçıklar toplanmış ve beyninin çeperine konumlanmıştı. İçeri sinsice girip kadının gününü mahvediyorlardı.
Eli, masasının üzerinde yavaşça kaydı ve çekmecesini buldu. Açtı ve içerisindeki ilaçlarını karıştırdı, doğru olanı aldığından emin oldu.
İlacı susuz yuttu.
Aslında bırakmıştı. Üç yıldır— tam üç yıldır bu ilaçlardan hiçbirini kullanmıyordu. Sadece— son birkaç ay zor geçmişti. Ve doktoruyla yaptığı tek görüşme ilaçlarına yeniden dönmesi için yeterli gelmişti. Zihni eskisi kadar kıvranmıyordu, eskisi kadar ağrılı ve dertli değildi ama yine de otuzlarının ortasında biri için artık ufak tefek sızılar bile kadını hızla etkiliveriyordu.
Oturduğu sandalyesinde geriye yaslandı, başını sandalyenin yumuşak derisine bastırdı ve gözlerini sıkıca yumdu. Tıpkı doktorun önerdiği gibi— derin nefesler aldı. İlacın tesir etmesi için biraz zaman geçmesi gerekiyordu.
Ama zihnindeki kılçıklar birer birer uzaklaşır gibi olduğunda bile gözlerini açmadı. Cesaretinin mi yoksa gücünün mü olmadığını bilmiyordu— sadece masasının üzerindeki mektubu yeniden görmeye hazır değildi.
Geniş, ferah, maun döşemelerin klasik bir hava kattığı ofisinde yalnızdı. Sekreterine önemli bir durum olmadığı müddetçe kendisini rahatsız etmemesini tembihlemişti.
O yüzden kadın, sessizliği dinledi.
Uzun zamandır kendini bu kadar yalnız hissetmemişti.
Bunun iyi mi kötü mü olduğuna karar veremiyordu.
Duvarında asılı saatin minik sesi dışında tek duyabildiği kendi dingin nefesiydi.
Ve kadın, kolayca söyleyebilirdi ki, bazen insan sadece nefesini dinlerken bile delirebileceği yanılgısına çok kolay düşebiliyordu. Geçmişte bunu tasdiklemek için yeterince kötü anı biriktirmişti.
O yüzden gözlerini hızla açıp sandalyesinde dimdik doğrulduğunda başını iki yana sallayarak kendini o ândan kurtarmayı başardı. Parmaklarını şakaklarına yerleştirdi, tırnaklarını hissedene kadar oraya sıkıca bastırdı parmaklarını.
Gözleri ona ihanet eder gibi masanın üzerindeki mektuba gitti.
En yakınındandı.
Onun yazısını nerede olsa tanırdı Hermione. Dün Hogwarts ekspresi kalktıktan sonra Bakanlık'tan gelen acil bir bildiriyle İrlanda'ya gitmişti Harry.
Ve bu sabah ofisine gelen mektup sadece kadının nefesini kesiyordu. Harry'den gelen baykuş bir de yanında kese getirmişti. İçinde çok kıymetli bir şey vardı. On dokuz yıl öncesi zamanlara ait bir şey. Savaş sonrasında Hermione'nin çok istediği bir şey. Henüz on dokuz yaşındaydı, o zamanlar o nesne için İngiltere'yi terk etmişti, gecenin bir yarısı, hiç kimseye bir şey söylemeden, bir not bile bırakmadan. Harry ve Ron onu çok aramışlardı. Zor geçen üç ayın sonunda genç kızı İrlanda yakınlarındaki bir sahil kasabasında bulmuşlardı. Bir kulübedeydi. Kulübenin duvarları baştan aşağı gazete küpürleri, kitaplardan kopan sayfalar ve genç kızın el yazması notlarıyla doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MudPureBlood | Draco Malfoy & Hermione Granger
Fanfic"Yazın sonunda bambaşka biriydin o zaman. Yetenekli, güçlü ama çok şey görüp geçirmiş biri." Draco acıyla karışık güldü. "Sanırım. Tek bildiğim artık çocuk olmadığımdı." Hermione içindeki coşkun merhamet hissine karşı koyamıyordu daha fazla. "Sana s...