Three

106 15 5
                                    

Peter yanaklarını şişirip derin bir nefes alırken kafasından çıkmayan düşüncelerle ne yapacağını bilmiyordu. Tanrım, o Örümcek Adam'dı. Suçlularla dövüşürken bir anda o çocuğu düşünmeye başlayamazdı.

Kalemi sertçe masaya bırakıp ayağa kalkarken ofladı. Ned'e bir şeyler geveleyip boş sınıftan hızla çıktığında nereye gittiğini bilmiyordu. Sadece son günlerde olduğu gibi devamlı gözlerini etrafta dolaştırıyor ve onu görmeyi umuyordu.

O kesinlikle okuldan biri değildi.

Peter dışarıya çıktığında boş bahçenin en köşesinde bir çocuk gördü. Tüm dikkatinin ona dönmesinin sebebi açıkça o kişinin geçen gün ki çocuk olmasıydı.

Adımları ona doğru ilerlerken ne kadar kendini durdurmayı istese de bunu yapmadı. Ya oyalanacak bir şeye ihtiyacı vardı ya da gerçekten ona yardım etmek istiyordu. Onun sesindeki dehşeti duyduğunda kendi anıları aklında canlanmıştı. Bir anda olağanüstü güçlere sahip olmak böyle bir dünyada yaşasanız bile tuhaf ve korkutucu olabiliyordu.

"Selam."

Çocuğun yanına oturmadan önce onun korkuyla yerinden sıçradığını ve telefonunun ekranını çabucak kitlediğini fark etti. Neyse ki ekranı kapatmadan önce neye baktığını görmüştü. Süper hızlı koşmak?

Bakışlarını onun gözlerine çevirdiğinde çocuk sessizce onun selamına karşılık vermişti. Flash'ı pataklamak istiyordu.

Bir süre sessiz kaldıklarında Peter ne diyeceğini bilemedi. Pekâlâ böyle bir durumda nasıl konuşmaya girebilirdi ki? Ona Stark bursu aldığını falan mı söylemeliydi?

"O gün yaptığın şey neydi?"

Çenesini bir an önce bir daha hiç açılmamak üzere kapamalıydı. Bu ne biçim bir başlangıçtı böyle?

Çocuğu mümkünmüş gibi daha da ürkütürken toparlamaya çalıştı. "Biliyorsun ben birçok süper kahramanla tanıştım ve neler olduğunu biliyorum bu yüzden senin o gün tuvalette konuştuğun şeyleri duyduğumda bir şeyler yapmak istedim."

Pekâlâ çok hızlı gidiyordu.

Çocuğun gözleri irileşti. Ne diyeceğini bilemez bir halde bir süre öylece kaldıktan sonra ayağa fırladı. "Bir şey yapmadım sadece koştum. Kalabalıktan dolayı bir anda kaybolmuş gibi gözüktüm sadece."

Peter dudaklarını büzdü. "Süper hızlı koşuyorsan kalabalığın bir faydası olacağına sanmıyorum."

Çocuk o an düşüp bayılacağını hissetti ve titreyen bacaklarıyla kendini ayakta tutmaya zorlarken mırıldandı: "Saçmalamayı bırakır mısın?"

Peter kaşlarını meydan okurcasına kaldırdı. Sonuna kadar inkâr demek ha? Bu taktiğe bayılıyordu. Pek işe yaramasa da. "Az önce telefonunda arttığın şeyi gördüm. Dün tuvalette kendi kendine konuşurken seni duyduğum gibi. Gizlemeye çalışmanın hiçbir anlamı yok." Çocuğun omuzları düştü. Peter devam etti konuşmasına.

"Ne zamandan beri farkındasın bunun?"

Peter ne kadar kendinden eminse çocuk da bir o kadar özgüvensizdi. Bu yüzden birkaç dakika sonra Peter'a boyun eğerek dudaklarını araladı. Başka şansı yoktu. İnkar çabaları hızla engelleniyordu sonuçta.

"O gün sanırım ilk defa oldu. Ondan sonra da dün tekrardan yaşadım. Bu sefer daha belirgindi her şey." Dudaklarını kemirdi. "Kötü bir şey yapmayacaksın değil mi?"

Peter kafasını iki yana salladı. "Tabi ki de hayır!" Güvenilmez biri gibi mi duruyordu?

Çocuk sesli bir nefes verdi. Başka şansı var mıydı ki? Bu şeyle ne yapacağına dair ufacık bir fikri bile yoktu ve karşısında ki çocuk... Tanrım, o koskoca Yenilmezler ile tanışmıştı!

"İsteyerek yapmayı denedin mi?"

Kafasını iki yana salladı. Bundan korkuyordu.

Peter kafasını sallayarak ayağı kalktı ve ellerini birbirine vurdu. "Yarın okul çıkışı denemeye ne dersin?" Karşısındakinin duraksadığını fark ettiğinde dudaklarını araladı. "Rahatla. Kötü bir şey olmayacağının garantisini verebilirim. Sadece gücünü deneyeceksin. Yardımcı olacağım."

Birkaç dakika sonra çocuk tereddütle kafasını salladığında-sonuçta bunu kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyordu- Peter kocaman gülümseyerek elini uzattı. "Bunu sanırım en başta yapmamız gerekiyordu. Peter ben."

Çocuk ona karşılık verirken küçük gülümsemesine engel olamadı. "Harry ben de."

There's things that we'll never knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin