The Neighbourhood - Stargazing
İÇİNDEKİ ŞEYTAN
Benden ileriye, ondan geriye düşenler, adımları, daha var mı yok mu anımsayamadığım o oyunun son noktası, emeklerim ve şeytanlarımın kızgınlığı... Yalanlayamadığım o gerçeklerin lal dili, onun bana karşı olan kör gözlerini açmıştı. Bir şey demedi, sustu. Adımları benden uzaklaştıkça aramızdaki duvarlar kat kat oldu. En sonunda geriye dönüp evin çıkışına ilerlediğinde, ayaklarım üzerinde durduğu zemine kök salmış gibiydi.
Oysa benim bir yere kök salmam mümkün değildi.
Geniş sırtı, bıçak almış göğsü ve sarsılmaz adımlarıyla artık görüş açımdan çıktığında, neden o bıçağın sapı onun bağrında, ucu benim sırtımda, bilmiyordum. Ayaklarım en sonunda devinimini kazandığında, gözlerim Mahzar'a değdi, kaşlarının çatılmasını umursamadan sokak kapısına ilerlediğimde, derin bir nefes alıp göğsünü şişirdi ve ben daha ne olduğunu bile anlamadan, önüme geçti.
"O oyun oynayabileceğin biri değil," diye konuştu bana bir adım atarak, kollarının arasına girdiğimde bağrım kendiliğinden yandı. 'Başarmıştık ama!' diyen şeytanlarım, birbirinin ağzına dikiş attı. Geri dönülmez bir yola girmiş, bitmiştik. Sonunda birinin telefonunun arama sesi beni kendime getirdiğinde, sesin nereden geldiğini algılamaya çalıştım. Algılarım yorgunluktan kapanmış gibiydi, evet, kesinle yorgunluktan. "Ben uyuyacağım," dedim Mahzar'ın kollarının arasından çıkıp birkaç adım geriye giderken. Başını sallayıp beni onaylamakla yetindiğinde, aramıza koyduğum adımları geri kapattım, dudaklarım yaralı yanağının üzerine uzandığında gülümsedi ve bedenini eğdi, öptüm, yarasından, acısından, yeni hayatından.
"Çok seviyorum seni."
Sözlerimle birlikte ondan adım adım uzaklaştım. Odama girdiğimde, içimdeki şey her neyse, dökülüverdi. Gözlerim dolduğunda, hızla cama gidip ahşap pervazı sertçe itip havanın yüzüme vurmasına izin verdim. Camın önündeki tekli deri, siyah koltuğa kendimi attığımda, yüzümü koltuğun koluna yaslamışım. Karadeliğe girişimin bile yasaklanabilecek olduğu geldi o an aklıma, ardından öpülen dizim. Kemikli parmaklarım, Karan'ın dudaklarının değdiği yere değdiğinde, yandığımı hissettim. Yanağımdan tam o an, bir yaş gelip geçti. "Başaramadım," diye mırıldandım kendi kendime "yenildim, kaybettim." Sanki bunun cezasını bana şeytanlarım tam şu an kesiyormuş gibi, sessizliği seçmişlerdi.
Ne yapacaktım?
Boş bir şekilde, orada saatlerce oturmaya devam ettiğimde, bedenimin buz kestiğini hissediyordum. Kış soğuğu, karın bile buz tuttuğu o gece ayazı bir gecede benim bedenime toplanmış gibiydi. Sabaha doğru, ayağa kalkığımda, uyuşmuş bacağım kalktığım koltuğun dibine düşmemi sağladı. Dudaklarım buna yukarıya kıvrıldı. Tekrar ayağa kalkmaya çalışıp cam mermerinden destek alarak camı kapattığımda, duvardan destek alarak yatağıma ilerlemiştim. Yatağın içine girdikten kısa bir süre sonra uykuya daldığımda, birkaç saate uyanacağıma emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEKROZ
Novela Juvenil+18, ❝Elindeki silahın seni evcilleştirdiğinden bihabersin, sevgilim. Namlunun ucu sana dönükken öğreneceksin.❞