8.Bölüm

6 0 0
                                    


         İlk teneffüsten sonra, dersler tamamen sıkıcı geçti. Zaten bahçedeki olaydan sonra beni gören herkes, ya yönünü değiştiriyordu ya da özellikle göz göze gelmemek için başını çeviriyordu. Doğrsu bunların hiçbiri umrumda değildi. Sadece biraz heyecan arıyordum. Birini şöyle evire çevire dövmeyeli aylar geçmişti. Genelde yaz tatillleri sakin geçtiği için okulun açılmasını dört gözle beklemiştim. Ve beklediğim de olmuştu. Sonuçta ilk tenefüste kavga çıkmıştı.

     Derken beş ders geçti. Derslerde, canım sıkıldığı için neredeyse tüm ders, resim çiziyordum. Zaten ilk gün olduğu için de dersler boş geçiyordu. Öğretmen gelip kendini tanıtıyor, herkes sırayla ismini söylüyor sonra da bir konu açıp öğretmenle sohbet ediyorlardı. Ben öğretmenlerle konuşmayı seven biri değilim. Bu yüzden elimden geldiğince kısa ve öz şekilde konuşuyorum. Hatta çoğu zaman hiç konuşmadığım da oluyordu.

     Bazen birinin bana baktığını hissediyor, başımı çevirince Gökhan'la göz göze geliyordum. Herkesin korktuğu birine, böyle bakması çok cesurcaydı. Fakat beni henüz tanımadığı için bu şekilde cesaretle baktığını biliyordum.

                                                                        . . .

     20 dakikalık arada, önce kantine gittik. Acıktığımı itiraf etmeliyim. Ben her ne kadar istememiş olsam da Özgür, ısrarla Gökhan'ı da çağırdı. Şimdiden herkesin kalbini fethetmişti- ben hariç- Ona karşı hâlâ soğuk davrandığımı kabul etmeliyim.

     Bir çörek ve bir meyve suyu, beni doyurmadığı için fazladan bir simit ve ayran da aldım. Resmen doymuyordum. Aldıklarımızla birlikte bahçeye indik. Bankın boş olması beni hiç şaşırtmadı. Sonuçta o muazzam gösteriden sonra buraya oturacak kişi ya çok cesur olmalıydı ya da aptal. Büyük ihtimalle 'aptal' olmalıydı!

     Ben, Özgür ve Salih yan yana oturduk. Diğerleri de karşımıza oturdular-Boşuna bu bank için kavga etmemiştim. Gerçekten harika bir şeydi burada oturmak-Gökhan tam önümde oturmuş, bana bakıyordu. Ona bakmamaya çalışarak aldıklarımı yemeye başladım. Karnım doymuştu ve sohbet de güzeldi. Gökhan, genellikle konuşulanları dinliyor ve çok az konuşuyordu. Hepimizi tanımak istediği belliydi. Ama özellikle beni, daha iyi dinliyordu. Bunu hemen fark etmiştim. Zaten fark etmemek elde değildi. Beni çok iyi dinlediği belliydi. Ben konuşurken yüzüme bakıyor, söylediğim hiçbir kelimeyi kaçırmak istemiyordu.

                                                                          . . .

     Her şey oldukça normaldi-sabah yaşanan minik olay hariç- 'Bu kadar normal olması garip.' diye düşünüyordum ki sınıfa gelince bir şey fark ettim. Dersin başlamasına henüz birkaç dakika vardı. Özgür lavaboya gittiği için epey şanslıydım. Çünkü sıranın üzerinde duran kâğıdı görse beni sorguya çekeceğine emindim. Oysa bu kâğıt hakkında, en ufak bir fikrim dahi yoktu.

     Pembe, ufak bir kağıttı. Boş bir kâğıt olduğunu düşünmüştüm ama arkasını çevirince çok şaşırdım. Sayfanın hepsi doluydu. Belli ki biri, bana bir şeyler yazmıştı. Ya da Özgür'e. Yavaşça etrafa baktım ve bunu kimin bıraktığını anlamaya çalıştım. Kimse bu tarafa bakmıyor gibiydi. Üstelik Gökhan dışında sınıftaki herkes, beni ilkokuldan tanırdı. Bugüne kadar böyle bir şey olmadığına göre; bunu sınıftan ancak Gökhan, buraya bırakmış olabilirdi. Fakat o, teneffüs boyunca bizim yanımızdaydı. 'İlginç' dedim kendi kendime ve kâğıdı elime alıp okumaya başladım.

" Sana bunları yazmak konusunda oldukça kararsızdım. Ama sonra 'Niye yamayayım ki?' dedim kendi kendime. Madem bunları yüzüne söyleyemiyorum, niye kâğıda dökmeyeyim?

Kara MelekWhere stories live. Discover now