Kapıyı teyzem açmıştı. Teyzem ilk önce suratıma sonra arkamdakilere baktı. Arkamda korumalarımız ve abim duruyordu.
"Gelin kızım içeri." Dedi teyzem. Korumalarımızdan sadece Arel ve Bartu girmişti içeri diğerleri dışarda kalmış kapıda bekliyorlardı. İçeri geçip oturduk evimizin kokusunu özlemiştim deneme sınavlarından, özel programlardan bir türlü gelemiyorduk eve.
"Teyze bir soru sordum sana." Dedim
"Kızım annen yok." Diye cevap verdi.
"Nasıl yok teyze? Ve sen niye burdasın?" Dedi abim.
"Çocuklar anneniz köye gitti. Bende yeni geldim zaten. Hem babanıza yemek yapacağım, hem de çiçekleri sulayacağım. Sonra da gideceğim."
"Niye köye gitti annem? Bize niye haber vermedi?"
"Beren'im güzel kızım. Kafa dinlemeye gitti size de sınavlarınızdan dolayı da haber vermedi."
Bir ben, bir abim soru sorular sorup teyzemin nefes almasına izin vermiyorduk.
"Teyze şu olayı baştan anlatır mısın lütfen?" Dedim teyzem derin bir nefes alıp cevap verdi.
"Siz gittikten sonra babanız çok kötü oldu. Siz ne diyorsunuz? Depresyon mu ne ona girdi. Kendini alkole verdi, alkole verince de kafayı yedi sonra da gelip annenizi dövmeye başladı. Her ne kadar ablama 'bu böyle olmaz, çocukların bilmeye hakkı var' desem de dinletemedim. En son dayanamadı işte köye gitti biraz kalıp gelecek."
"Böyle bir şeyi bizden nasıl saklar teyze? Biz çocuklarıyız onun, her ne kadar bunu dile getirmekten nefret etsem de biz zenginiz ayrı bir ev tutar yaşardık ya." Dedim. Biraz geçtikten sonra kapıdan sesler gelmeye başladı.
"Babanız gelmiş efendim." Dedi Bartu. Kalkıp kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz leş gibi alkol kokusu geldi burnuma babam körkütük sarhoştu. Ağzını yaya yaya korumalara bir şeyler söylüyordu. Beni fark edince baştan aşağıya süzdü.
"Ooo Beren hanım! Hoşgeldiniz." Dedi. Dicek bir şey bulamadım babam nasıl bu hale gelmişti? Biz gidince ne değişti de alkole sardı bir türlü anlam veremiyordum. Sonra abim kalktı ayağa korumalara bakınca onlarında kapıya geldiklerini gördüm.
"Hadi abicim işimiz bitti burda. Annem gelince, gelir alır evimize gideriz." Dedi kafa salladım tam çıkmaya yelteniyorduk ki babam kolumu tuttu.
"Abinler gitsin sen kal kızım. Sana ihtiyacım var benim nolur gitme." Dedikten sonra kolumu bırakıp ayaklarıma kapandı. Bu görüntü gözlerimin dolmasına sebep olmuştu ama içimdeki kini de bastıramıyordum. Onunla aynı hizaya gelip gözlerine baktım.
"Niye baba, beni de annem gibi dövecek misin? Beni de hayatımdan soğutup bir yerlere kaçmamı mı sağlayacaksın?" Böyle demem onu afallatmıştı. Burda yaşadığım sürece boyunca ona hiç karşı gelmemiştim, hep örnek evlat denilen evlat olmuştum. Bir hışımda kollarından kurtulup yanından geçerek arabaya yönlenirken abim babama bir şeyler söylüyordu ve ben onları duyabiliyordum.
"Annemi döverken başlarında engel olamadım ama bu saatten sonra ne annemin ne de Beren'in kılına zarar veremezsin baba." Dedi ve yanıma geldi sarılıp saçlarımdan öptükten sonra ilk biz arkamızdan korumalarımız arabaya bindi. Biraz geçtikten sonra sakinleşmiştik.
"Abi biliyorum sırası değil ama-" söyleceğim şeyi ağzıma tıkıp o konuştu.
"Alper'leri görmeye gidiyoruz zaten." Deyince ağzım açık bir şekilde abime baktım.
"Bir dakika nasıl?"
"Kızım Alpere tek mesaj atan sen değilsin. Senden sonra bende attım oda 'bir Beren, bir sen soruyorsunuz ne oluyor anasını satayım' dedi."
"Peki ne ara attın?"
"Sen kapıyı açınca attım. Az önce yaşadığımız şeyler pek alışkın olduğumuz şeyler değil. Alper'i, Engin'i kısacası bizim gruptakileri ne kadar sevdiğini biliyorum. Sana iyi gelir diye oraya götürüyorum seni, hem eski hocalarımızla da görüşürüz." Dedikten sonra hemen sarıldım abime. Küçükken pek doğru düzgün anlaşamazdık abimle, sürekli kavga eder tartıştırdık. Ama büyüdükten sonra anladım ki abim benim en yakın arkadaşım, ilk oyun arkadaşım. Ve diğer abilerden çok farklı olduğunu anladım.
***********
Okula gelmiştik, şansımıza teneffüs zili yeni çalmış olduğunu fark ettim. Ve hemen okulun arkasına bizim yaptığımız çardağa gittiğimde hepsi orda oturuyorlardı. Bu çardağı geçen sene proje ödevi olarak yapmıştık. Hepsi arkası dönük bir şekilde oturmuş konuşuyorlardı. İlk söz Engin'den çıktı."Abi ben Beren'leri özledim." Dedi arkasından Mert konuştu.
"Al benden de o kadar vallahi." Sonra konuşmayı Lina devraldı.
"Hatırlıyor musunuz sekize gidiyorduk o zaman, PES oynamaya gitmiştik hep beraber ve Beren hepimize büyük farklar atarak kazanmıştı."
"Oda bir şey mi? Ortaokul mezuniyetinde ben elbise giymem diye ortalığı yıkmıştı. Sonra Berk abi onu sakinleştirip elbise giydirmişti." Dedi Açelya.
"Ben sadece bir şeyi hiç unutmayacağım. Oda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu ve ben o zaman şimşekten deli gibi korkuyorum diye beni hepimizi dışarı çıkartıp 'fotoğrafımızı çekiyorlar poz verin' demişti. O günden sonra ben şimşekten korkmamıştım ve ertesi günü hepimiz hastanelik olmuştuk." Deyince hepsinin gözünün önüne geldi o anlar. Gözlerim dolu dolu konuşmalarını dinledim sonra kantine gidip tepsiyle çay aldım. Kantinden çıktım yanlarına yaklaşınca konuştum.
"Bende şeyi hiç unutmuyorum. Çaydan nefret ediyordum o zaman ve okuldaki herkes benimle dalga geçiyor diye ağlıyordum. Sonra Mert abi ile birlik olup 'kızım çay derde iyi geliyor bak' diye diye beni çaya alıştırıp, tiryakisi yaptığınızı." Dedim ve bir anda hepsinin gözü benim üstüme döndü kafamı yerden kaldırıp onlara baktığımda hepsinin ağladığını gördüm ve yeniden konuştum.
"Görüyorum ki sizinde derdiniz var, çay derde iyi geliyor canımın içleri için birer bardak." Dedim ve tepsiyi çardağın masasına koydum. Herkes bunu bekliyormuş gibi bir anda kalkıp bana sarıldılar. Meşhur grup sarılmamızı yaptık onlarla, onları o kadar özlemişim ki hepsinin kokusu burnumda tütüyordu. Bunu onlara sarılınca hatırladım, ve yine klasik ağlama rutinlerimiz.
"Olum kaç kere diyeceğim? Beren'in yanında ağlamayın diye? Siz ağladıkça oda ağlıyor lan. Kaç senedir anlayamadınız bunu." Diyen abimden başkası değildi. Ben bizimkilerin yanına gelirken oda öğretmenlerimizin yanına gitmişti. Benden ayrılıp abime sarıldılar. Sarılmaları biter bitmez zil çaldı, bu durum sinirlerimi bozdu konuşamamıştık ki niye zil çaldı?
"Yaa ama zil çaldı. Konuşamadık ki." Diye sitem edince abim güldü.
"Girmenize gerek yok, Harun hocanın yanından geliyorum." Abim der demez, Harun hoca geldi. Harun hoca bu okulun müdürüydü. Bizden az çekmedi adam, her kavgada bizim adımız vardı. Her kavgadan sonra yanına gidince sürekli bana sitem ediyordu. 'Kızım sen zeki bir öğrencisin uyma bunlara, sen yapma bari.' Diyip duruyordu. Bende boş durmayıp 'hocam ne yapayım, arkadaşlarım kavga ederken ben durayım mı?' Diyordum e tabii! Okulun ün kazanmasına sebep olan bendim. Benim sayemde bir sürü madalya getirmiştim bu okula.
"Beren! Kızım seni görmek ne kadar güzel!"
"Teşekkür ederim hocam. Sizi de öyle."
"Judo'ya devam değil mi?" Diye sordu bu kez.
"Hocam siz öğretmenlikten ne zaman vazgeçersiniz, bende o zaman bırakacağım judoyu." Dedim kendimden emin bir şekilde. Harun hoca otuzlarda bir hocaydı. Bizde yeri çok ayrıydı onun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat
Teen FictionBeren'nin orta gelirli bir ailesi vardı. Ta ki o güne kadar, yıllardır bir amcası olduğunu ama babasıyla amcasının görüşmediklerini biliyordu. Amcasının hakkında bildiği tek şey adıydı. Ve birde gelen o mesaj... 0507*******; Ne demiş Cemal Süreya? A...