Drizella, Evan Rosier'ın bedenini kavradı ve anında cisimlendi.
İskoçya'nın tepelerinde açtı gözlerini. Uzun mesafe katettiği için başı dönmüştü. Karanlık şimşekle aydınlandı. Ardından büyük bir gürleme koptu.
Masallardaki yaşlı cadının şeytani planını gerçekleştireceği gecelerden biriydi. Rosier'dan çıt çıkmıyordu. Bayılmış olmalıydı, Drizella gözlerini açmamasının başka bir sebebi olma ihtimalini kabullenmek istemiyordu.
Onu havada taşıyıp hızla yürüme başladı. Balçıklara bata çıka yamuk tabelaya ulaştı ve üç kez çevirerek Dümenkıran'ın girişini açtı.
İki tarafı ağaçlı yoldan evin kapısına ulaşana dek pek bir şey düşünmedi. Beyni toparlanmıyordu. Sadece refleksleri açıktı: Evan ölmemeli.
İçeriden sürgülü kapıya vurdu.
Acantha Blanchard'ın yüzünü görene dek yıllar geçmiş gibi hissetti. Onu görmezden gelip Rosier'ı bir an önce evin içine taşıdı. Misafir odasındaki yatağa indirdi.
"Neler oluyor?!" Dedi babaannesi, her normal insanın soracağı ilk soruyu sorarak.
"Benim arkadaşım," Drizella sırılsıklam saçlarını geriye attı. "Ölüyor, ölmek üzere, ama ölemez."
"Drizella—"
"Onu kurtarmak için bir şey yapmalıyız!"
Büyükannesi eliyle ağzını kapadı. Hemen sonra odada çıkıp yanında Xavier ile geldi.
O sırada Drizella "Uyan!" diye fısıldayıp hafifçe yanağını tokatlıyordu Rosier'ın. Rosier gözlerini açmadı ama kirpiklerinin arasından yaşlar süzüldü.
İşte anormal tepki Xavier Blanchard'dan gelmişti: "Neden buraya getirdin onu?"
"Nereye götürseydim?"
"Ailesine?"
"Ailesi yok. Sen de biliyorsun. Yardım et, yaralandı."
"Nedense bu sözleri daha önce duymuş gibiyim..." dedi Xavier yatağın yanına diz çöküp Evan'ın durumuna bakarken. "Gregor dokuz yaşındayken eve yavru köpek getirmişti, hatırlıyor musun?"
"Baba!" diye çığlık attı Drizella. "Ölüyor diyorum, ve ölemez! Buna izin vermeyeceğim. Saçma bir savaş uğruna o da –lütfen yapabileceğin herhangi bir şey varsa yap. Baba, lütfen."
Drizella büküldü, adeta başka birine dönüştü zeminde. Dolu dolu gözleri Evan'ın aşağı sallanmış bileğine odaklı, yalvarıyordu. "Ona bir şans vermek istemiştin. Onun bir ayını zehir etmiştin, şimdi ona yardım etmek zorundasın."
Xavier hiçir şey demeden odadan çıktı. Drizella yüzünü sildi, dişlerini sıktı ve acının yerini alan öfkeden güç bularak adım attı. "Ben de gidip kendim şifacı bulurum."
Kapıda babasıyla çarpıştı.
"Çekil şuradan." dedi Xavier. Yeniden Rosier'ın dibine çöktü. Yanında getirdiği iksir kasasından birkaçını tüpte karıştırıp dudaklarından içeri döktü.
Evan öksürerek gözlerini açtı. Nefes almakta zorluk çekiyordu ama ayıktı. Xavier parmağını alnına bastırıp yukarı çekti. "İyi misin?"
Evan'ın gözbebeklerini karanlık yutmuştu. Başını iki yana salladı.
"Acı nerede?" dedi Xavier.
Evan donukça baktı, cevap vermedi.
Sonra elini kaldırdı. Parmaklarının uçları çatlamış, kül rengine dönmüştü. Gülümsedi. Artık ona ait olmayan gözlerden yine yaşlar süzüldü. "Çürüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Awkward Life of Drizella Blanchard
Fanfiction"Siz nereye gidiyorsunuz böyle?" Regulus'la birbirimize baktık. "Slyther-out?" dedik aynı anda. Severus Snape'in bembeyaz uzun yüzünde korkutucu bir şekilde kaşları çatıldı. "Binaya puan kaybettirirseniz derilerinizi yüzmekten çekinmem." Hogwarts'da...