Bir çocuğun küçük yaşta yaşadığı mutluluklar gibiydi anılar. O kadar silik,o kadar muazzam.Çocuklar aileleriyle yaşadıkları mutlulukları asla unutmazlardı. Özellikle de babalarının yaşattıkları mutlulukları. Bir çocuk annesinin ona verdiği en güzel hediyeyi bile unuturdu ama babasının sevdiği saçlarını asla unutmazdı.
Hep babam neden beni seçti diye düşünürdüm. Neden benim düşüncelerimi asla önemsemez, nasıl benim hayatımı kendi yönetir ve bu hayatı bana zehir eder diye. Ama hiçbir zaman bit çözüme varamamıştım, çünkü bir neden yoktu. Babam beni hep hor görmüştü. Ama kız kardeşim her zaman babamın gözünden sakındığı o kişiydi.
Annem kapıya gelir gelmez yüzü bembeyaz oldu. "Kızım,hoşgeldiniz yavrum. Buyurun gelin içeri." Vuslat annemin yüzüne baktı ve suratına hafif bir tebessüm vererek sevgilisi olduğunu düşündüğüm adamı kolumdan tutup içeriye girdi. İrem'e kaş-göz işareti yaparak hazırlanıp gitmemiz gerektiğini anlattım. O da başıyla beni onayladı ve merdivenin yanındaki Vuslat'ı umursamadan yukarıya çıktık.
İrem kaşlarını kaldırarak,"O Vuslat mıydı gerçekten ya, ne kadar değişmiş görmeyeli." Dedi. "Ya ya çok değilmiş. Neyse ne ya,hadi hazırlanıp çıkalım hemen." Benim kolum sargılı olduğu için İrem valizin çoğunu kendi hazırlamıştı. Bu biraz kendimi kötü hissetmeme neden olmuştu. Daha bir ay kadar böyle kalacaktım.
İrem bir valizi sağ elime tutuşturdu ve dikkatle merdivenleri inmeye başladık.Annem ve Vuslat derin bir sohbetin içindeydi. "Anne, biz gidiyoruz. Gel seni bir göreyim." Annem mutfak önlüğüyle hemen yanımıza koştu ve bana sarıldı. "Böyle olmasını istemezdim kızım,özür dilerim. Bende bugün öğrendim zaten geleceklerini." Sorun yok anlamında annemin sırtını okşadım.
Vuslat içerden kafasını uzatıp, "Biz geldik diye mi gerçekten ya, bravo Nehir tam senlik hareket. Bu kadar mı nefret ediyorsun küçük kardeşinden."Sırf sinirleneyim diye böyle yaptığını bildiğim için onu duymazdan geldim. "Söylesene, babam hala sana ceza çektirince,oturup ağlıyor musun? Babam ben geldim diye buradan gittiğini bilse ne yapardı haberin var değil mi?" Yüzüne dönüp, "Ne anlatmaya çalışıyorsun, kısa kes." Dedim. Bu dediğim onu güldürmüş olacak ki burnundan sert bir nefes verdi. "Ben sevilen çocuktum, biliyorsun değil mi?Bak ben okudum doktor oldum. Sende babamın askeri. Aramızdaki farkı söylememe gerek yok herhalde. Şurdan ağlayarak çıkman babama edeceğim bir telefona bakar ayağını denk al." Bu sefer gülme sırası bendeydi. "Hadi,hala bekliyor musun? Arasana babanı, ceza versin bana hadi." Annem aramıza girerek. "Kardeş misiniz d üşman mı belli değil. Şu halinize bakın." Annem Vuslat'ın kolundan tutarak, "Vuslat,ablanın üzerine gitme. Ağır konuşuyorsun." Vuslat kolunu annemden çekti. "Bırak anne ya,ne ablalığını gördüm şunun. Yanımdaki duvar bana daha çok ablalık yapmıştır."
Yüzüne sert bir tokat attım. Vuslat şaşırmış bir ifadeyle bana döndü. Yanağını göstererek, "Bunu unutmayacağım. " Dedi ve koşarak odasına gitti. Bu sırada yanındaki sevgilisi görünümlü adam nerede diye düşündüm ama çokta umurumda değildi.
Annem bu sefer benim elimi tuttu ve hiçbir şey demeden onu anlamamı bekledi. Elini tutup öptüm ve İrem'le beraber evden çıktık.
"Biraz ileriye gitmedin mi güzelim." Dedi İrem. Ona hiçbir şekilde tepki vermeden ilerlemeye başladım.
İleriye gitmediğimi,sergilediğim bu davranışın gayet normal olduğunu kendi düşünsün istedim.
Büyük bir ihtimalle İrem ve annem hemen bu şehirden gideceğimi düşünmüşlerdi ama hayır. Neden o var diye bu şehri terk edecektim ki? O burada gönül rahatlığıyla oturup,üstüne üstlük annemin evinde kalıyorsa,benim de bu şehirde kalmaya hakkım vardı.