7 KASIM
"İşte öyle oldu," dedim telefondaki Nilay'a. Eşyalarımı toplayıp başka bir oda bulma planları yaparken, olan biteni Nilay'a bağıra çağıra, ara sıra ağlayıp sonra ağladığıma sinirlenerek daha çok bağıra çağıra anlatmıştım. Okulun bahçesinde, çimlerin üstüne fırlatılmış puflardan birisine dizlerimi kendime çekerek büzüşmüştüm. Üşümemek için ceketimi de dizlerimin üstünden geçirip botlarıma kadar indirmiştim.
Yana yakıla oda arıyordum. Yatakhane görevlisi, elbette ki yardımcı olmuyordu. Müdür beyciğim, asla müsait değildi. Poyraz ise benimle tek kelime konuşmamaya geri dönmüştü.
"Kendini ne sanıyor? Beyefendinin mavi gözlerini kaşıkla oyabilir miyim?" diye kükredi Nilay telefonun ucundan. Telefonu kendimden biraz uzaklaştırıp suratımı büzüştürdüm. Kulak zarımı patlatmıştı.
Arkadan Pınar'ın sesi geldi. "Bence çocuk haklı," dedi mantığıyla her zaman hepimizden ağır basmış olan, tüy kadar hafif arkadaşım. Pınar 1.50 boylarında, anoreksiya nervoza hastalığı ile mücadelesi yüzünden incecik ama fikirleri ve düşünceleri herkese bin basacak kadar ağır bir kızdı. Boş işlerle uğraşmaz, tüm gün kitap okurdu. Araştırırdı, bedeni minik olabilirdi ama sesi hepimizinkinden her zaman yüksek olacaktı. O yüzden şimdi fikrini söylediğinde, istemsizce ciddiye almıştım onu.
"Nasıl yani?" diye sordum tedirgin bir şekilde.
"İşlerden, Ömer Baba'dan falan bahsettin değil mi?" deyip biraz bekledi Pınar. "Bir saniye, Nilay tencereyi yakmış."
"Yakmadım!" diye bağırınca Nilay, oturduğum pufta öyle bir kahkaha attım ki pufla beraber yere devrildim. Zar zor ayağa kalktıktan sonra ise pufa bir şekilde tekrar oturmayı becerip kulak kesildim.
"Demek istediğim, belli ki bir işle uğraşıyor. Ve bu gizli saklı bir şey. O kızla da açıkça iş için flört etmiyor muydu? Yani rol yapıyordu. Rol yaparken gerçek hayatından birisiyle karşılaşmak psikolojide yıkıcı olabilir. Verdiği tepki duruma olan sinirinden doğmuş, bence hakkı da var."
"Pınar," dedim telefona okunmaz bir ifadeyle bakarak. "Bunları söyleyen sen değil de Nilay olsaydı, suratına çoktan kapatmıştım, biliyorsun değil mi?"
Pınar, "Biliyorum," diyerek gülerken, Nilay arka plandan, "Hey! O ne demek Devi!" diye bağırdı. Çocukken Devrim demek ona çok zor geldiği için bana Devi demeye başlamış, böyle de kalmıştı. Ben de ona zaman zaman Nili derdim.
Tam Pınar'a beynimin sıcak ütüye bastırılıyormuş gibi ya da E5'te ortaya atılmış, kamyonlar tarafından eziliyormuş gibi hissettirmesinin psikolojide ne anlama geldiğini soracaktım ki, günümü neşelendiren bir sarılık uzaklardan görüldü.
"Kızlar kod 5!" dedim telefona aceleyle.
İkisi tek ağızdan, "Hoşlanılan çocuk!" diye bağırıp telefonu saniyesinde suratıma kapattılar. Kod 5 sayesinde, ne zaman Murat'ı gördüysek haber vermiş ve bir şekilde Nilay ile hoşlandığı çocuğu bir araya getirmeyi becermiştik. Nilay'ı yolda yürüyen Murat'ın üstüne itmiştik, Murat'ın sosyal medya hesaplarından birisini ele geçirip üç beş alakasız kıza ve bir de Nilay'a mesaj atmıştık. Nilay ise olaydan habersiz gibi cevap vermişti, işte o noktada konuşmaya başlamışlardı. Sonra her nasıl olduysa, Nilay gönüllü olarak Murat'ın kız kardeşinin gittiği anaokulunda işe başlamıştı. Şimdi ise... Bir senedir beraberlerdi.
Bana doğru gülerek ve el sallayarak gelen çocuğa doğru, "Alp!" diye bağırdım. Koşa koşa yanıma gelip karşımda durdu. "Merhaba," dedi parlak bir ses tonuyla, sonra sağa sola bakındı. Tam ona kenardaki pufa oturmasını söyleyecektim ki, önümde diz çöküp dizlerinden birisiyle yerden destek aldı ve ellerini pufuma koyarak tutundu. Kolları iki yanımda dururken, kalbim damarlarıma sıkı sıkı tutunmuş kendini yukarı çekiyor, ağzımdan aşağı, Alp'in ellerine atlamaya kararlı görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİM- Erkek Lisesinde Tek Kız
Genç KurguDevrim Altun. Bu benim. Devrim ismini hakkıyla taşıyorum çünkü 'devrim' sayılabilecek işlere imza attığım söylenebilir. Mesela, yatılı bir erkek kolejindeki tek kızım. Mesela oda arkadaşım bir erkek, en değişiğinden, yakışıklısından, üstelik yavaş y...