Yağmurlu günün sonunda eve ulaşabilmeyi trafik yüzünden imkansız bulsam da, ne için bu kadar yol çektiğim arabanın yolcu koltuğunun üzerindeki belgeler bunu biraz daha kolay sindirmemi sağlamıştı. Bir yandan bakmaya bu kadar hevesli olup aynı zamanda nasıl bu kese kağıdına benzeyen dosyanın içindeki metni okumak istemediğim hakkında bir fikrim yoktu. İnsanın hissedebileceği her duyguyu aynı anda hissedip mideme tuhaf şeyleri sokan bendim. Fakat onların okunması gerekiyordu ve gerçekten adaletli olmam, adaletin bu sefer konuşması için bunu yapmam gerekiyordu. Birkaç dakika daha arabanın içinde nefesimi düzene sokup yağmuru izledikten sonra arabanın kapısını açtım.
Dosyanın ıslanmaması için gerçekten özen gösteriyordum fakat zorlandığım da bir gerçekti. Her şey aynı yere geri dönüyordu. Bir anlığına cesaret edip dosyanın içindeki tüm o yalanları tahmin edebilsem de, resmi yalanlara karşı güçlü duramayacağımı biliyordum. Kendimi toparlamam gerekiyordu çünkü aklımı her yöne kullanmak beni yormaya başlamıştı. Henüz Eloise Psychiatric Hospital'ın hasta dosyasını açmamıştım bile.
Eve girdiğimde kedimi biraz ilgisiz bırakıp mutfaktaki lambayı açtım, saat sabahın ikisiydi ve artık yağmur hafiften dinmeye başlıyordu. Soğuk hava derime işlemişti fakat hiçbir şey şu dosya kadar önemli değildi.
Bir giriş onayı ve hasta bilgileri.
Ve o hasta ise benim yıllar önce nasıl kaybolduğunu bilmediğim, ama bir şekilde iletişimi kopardığım adam.
Onu beyazlar içinde ve içinde sadece yatak ve lavabo bulunan bir odada görmeye nasıl cesaret edebilirdim bilmiyorum fakat giriş için 9'da orada olmam gerektiğini düşünürsek uykusuz kalacağım gerçeği Andre'nin benim için uğraştığı konular arasında neredeyse küçük kalıp kayboluyordu. Gözlerimi bir anlığına mutfaktaki çiçeklere kilitleyip durdum. Sonra uzunca bir nefes alıp elimi dosyanın içine attım. Bunu yapabilirdim ve yapıyorum. Yapabilirsin Diamond.
Ben yıllarca yüzüne baktığım adamın şu an ismini zihinsel bir problemi olanların buluştuğu noktadaki hastane dosyasında göremezdim, bunca yalan, seneler önce bıraktığı tüm ilaçlar, kötü maddeleri şimdi yüzüne vurarak onu o odaya tıkamazlardı. Bu kadar acımasız değildi kimse, olamazdı. Kaçırmalı mıydım, yoksa onu oraya tıkan aynı mahkeme ile yasal yol ile çıkarmalı mıydım, ben bilmiyordum ve gerçekten eğer istersem, Mary ve Andre'nin buna hayır diyemeyeceğini biliyordum.
Yüzüğümle oynarken, eşim Norman'a desteği için teşekkür ettim ve onu uğurladım, onun farklı işleri vardı ve iş konuşmaya gelince her şeyden uzaklaşıp bu akıl hastanesi konusuna yoğunlaşacağımı bildiğinden beni yalnız bırakmayı seçti. Bense bomboş ruhumla arabaya tekrar bindim, Andre'yi aramaya çalışıyordum.
''Andre.'' hemen konuya girerek asıl derdimi belirtmek amacıyla konuşmaya başladım. Aynı zamanda araba kullanıyordum.
''Ben ne yapacağımı bilmiyorum o kadar karışık ki kafam... Doktor eğer üzüntü belirtisi görürse beni girişten banlayacağını söyledi, bu hastalar üzerinde iyi bir etki yaratmıyormuş.'' dediğimde Andre güldü. ''Eğer banlar ise Calvin ile o hastaneyi ziyaret edeceğim, bıktım insanların statüsünden dolayı bu kadar kibir sahibi olmasından.'' Duygu göstermezsek nasıl insan olacağız ki?
Arabamı hemen park edip gerçekten akıl hastanesine sky-high topuluklarla gelmek birazdan yaşayacağım üzüntüyü dağıtıyordu çünkü bir gece öncesinden yağmur yağmıştı, toz ve toprağın içinde yürümek benim konularım dahilinde değildi. Resepsiyonda bana destek olan Mary, beni sadece başıyla selamladı. Buradaki birkaç kişi sadece gerçeği biliyordu; Calvin, Norman, Mary ve Andre. Bir de sadece gerçeği bilmekle kalmamış bunun için gerçekten uykusuz kalan ben. Etrafımdaki en ufak bir objeden destek alabilme umuduyla etrafıma baktım ve tuhaf doktor ve manzara fotoğrafları işimi görmüyordu. Doktorlar beni bir odaya yönlendirecekti ve ben yıllardır karşılaşmadığım arkadaşımla olmaması gereken yerde karşılaşacaktım. Hiçbir intihar belirtisi, hiçbir zihinsel problemi olmayan bir hastayı bodrum katta demirlerle birlikte nasıl kalmasına izin verebiliyorlardı asla anlamayacaktım. Ve aşağı indikçe renkler beyazlaşmaya başlıyordu, psikolojik olarak beyaz renginin rahatlatması gerekiyordu fakat beyaz rengi beni boğuyordu ve ben nefes alamayacak gibi hissediyordum, beyaz ışıklar ve bembeyaz duvar. Deniyordum, ayakta durabilmeyi fakat adım attıkça ayaklarım geri gitmeye istekli gibiydi çünkü asla dayanamayacağımı düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MindCatcher
Teen Fiction''Onu bir kere görebilirsin fakat, asla zihnine girmesine izin verme.''