[Cem Adrian-Mark Eliyahu- Kül]
SINIR: 60 OY, 30 YORUM.
SINIR GEÇİLMEDEN YENİ BÖLÜM GELMEYECEKTİR.
İnsanın boğazına takılan kelimeler, soluksuz geçirdiği geceler olurdu. Ölümün dilendiği o anda yine aynı çaresizlikle yaşama tutunmak için çabalardık. Ölüme yürüyecek kadar cesaretli ama ölmek istemeyecek kadar da korkaktık aslında. Halbuki yaşarken bile ölümü de tadıyorduk da farkında değildik.
Zamanın içine hapsettiği ruhum hissettiği acıdan kıvranırken, bedenim ruhuma tutunamamanın verdiği boşlukla kendisini salmıştı. Öyle ki parmağımı kaldıracak gücüm dahi kalmamıştı. İçimdeki küçük kız çocuğu öldükten sonra fark etmiştim bazı şeyleri. Ölümün kıyıcı etkisini her zerremde hissediyordum. Kalbimin bir parçası diyebileceğim lakin fazlasıyla derin hatıralarıma veda etmiş, kimsesiz kalmıştım. O anılardı beni ben yapan, benliğime renk katan. Şu an kendime yabancı gibiydim. Karşımdaki aynadan gördüğüm Hazan, bir gün önceki Hazan değildi.
Yeni anlıyordum yorulduğumu. Güçlüyüm diyerek zikrettiğim her bir maske yüzümde parçalanmıştı. Bir gecede yaşlanmış, kendime yabancılaşmıştım. Maskemin altında gizlediğim tüm göz yaşlarım, kırılan her bir parçadan sızmaya başlamıştı. Yaşlar yüzümü kaplamaya başlamıştı şimdi. Geçtiği yerler yanıyor, tuzlu tadı dudaklarımın arasına sızıyordu.
Sığındığım beden, vücudumdaki tüm kemikleri acımadan kırmıştı. Kırılan parçalar kalbime saplanmış, kalbim oluk oluk kanlarını akıtmıştı. İçimde bir göl vardı. Kanlı bir göl. Kendi kanımda boğuluyordum.
Yürüyecek halim yoktu. Nasıl bedenimi kaldırıp da aynanın karşısına geçip kendime baktığıma şaşırıyordum. Saatlerce ağlamanın verdiği etkiyle geriye yorgun bir beden, uğultular arasına karışmış bir zihin kalmıştı. Gece boyu zorlukla daldığım uykudan korkuyla uyanmış, titreyerek ağlamaya devam etmiştim. İçine hapsolduğum kısır döngünün arasında annem hep yanımda olmuş, ellerini sırtımdan hiç çekmemişti.
Sevdiğim adamın acımadan hırpaladığı bedenimi, sevgiyle okşamıştı. Annemin her bir dokunuşu kapanmayan yaralarımı bana hatırlatmış, daha büyük bir acı hissetmeme sebep olmuştu. Anne dokunma, çok acıyor diyemedim çünkü biliyordum. O da ellerini benden çekerse canım daha çok acırdı.
Anlatamamıştım. Konuşmayı bırakın ağlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştım eve girdiğim andan beri. Başta endişeyle yöneltilen sorular bir süre sonra kesilmişti. Annem zeki bir kadındı. Sevgiyle büyüttüğü kızının neye ağlayacağını bilirdi. Anlamıştı ama sormamıştı. Sessizce anlaşmıştık. Bakışları keder doluydu. Ben her ağladığımda onun da sessiz sessiz göz yaşı döktüğünü biliyor ama ağlama diyemiyordum.
Ne zordu fotoğrafını silemediğim adamı hayatımdan silmeye çalışmak. Onu unutacağım diye ettiğim yeminlerden sonra yapamadığım için özür dilemek. Hissediyorum, canım yanıyor. Hissediyorum, içinde bulunduğum oda yavaş yavaş üzerime gelmeye başlıyor. İntiharı düşündüğüm her anda, böyle bir düşünceyi aklıma soktuğum için Allah'tan özür diliyorum. Yaşamak istemiyorum ama ölümden de çok korkuyorum.
Ben onunla olacak ölüme hazırlamıştım hep kendimi. Yalnız başıma ölmekten korkardım ki.
Gözlerimi kapattım acıyla. Göz kapaklarımın arasında sıkışıp kalmış olan tek bir gözyaşı da aktı usulca. Göğsüme, kalbimin tam orta yerine aktı. Aktığı yeri yaktı ama acıyor diyemedim, sustum. Dişlerimin arasında sıkıştırdığım dudaklarımdan akan yer yer kanın tadını damağımda hissediyordum. Bu tat midemi bulandırmaya başlamıştı. Zorlukla ayakta tuttuğum bedenim yıkılacağının sinyallerini verirken ellerimle lavabonun kenarlarından destek aldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN VAKTİ
General FictionHepimizin yoğun çabalarla kat etmeye çalıştığı bir yol, şüphesiz her çıkmazda üzerine kapanan bir kapı vardı. Ben Hazan. Bana yuva olan mahallede tatmıştım tüm duygularımı. Aşkı da, nefreti de ve yarı yolda kalışımı da... Küçük bir kızken gönlüme bi...