Her bireyin kaderi ana rahmine düştüğünde yazılmıştı. Ardından Hayatı biçimlenir ve şekil alırdı.. Doğduktan sonra da Allah'ın önüne sunduğu şeyleri ya kabul eder ya da kabul etmezdi. İyi ya da kötü... . İstediğimizi seçmek bizim elimizdeydi...
Aişe'de seçimini yapmıştı. Yeni bir hayata bugün yelken açacaktı. Hayatın onu ne tarafa sürükleyeceği konusunda hiçbir fikri olmasa da seçimini yapmıştı.Güneş ışığı göz kapaklarını hücum edince rahatsızca kıpırdanıp gözlerini kaşıdı. Elinin altındaki kumaş parçasını hissedince dün geceyi hatırlamıştı. Dünden kalmaydı. Boynu tutulmuş ve ayakları uyuştuğu için hissetmiyordu.
"Ali.!" Etrafında bulunan kişilerden bazıları uyanık bazıları ise uyur pozisyondaydı.
"Birşey mi oldu?" Yüzündeki peçeyi düzeltip boynunu sağa ve sola döndürdü. Bakışlarını Ali'ye çevirip "Önemli birşey yok. Ne kadar kaldı?" Ali kolundaki saati arkasındaki güneşe karşı tutup saate baktı. "Saat şuan dokuz. Bir ya da bir buçuk saatimiz kaldı." Aişe,kafasını anladığını belli etmek amacıyla sallayıp bakışlarını mavi sulara çevirdi. Kucağında sıkıca tuttuğu Kuran'ı daha sıkı kavrayıp burnunu kırıştırdı.
Bekleyeceği süre ne kadar fazla olsa da içinden sabır çekerek motorun sesine ve maviliğe kaptırmıştı kendini. Fakat dalıp gitmek istemiyordu. Çünkü daldığı zaman geri gelemeyeceğini çok iyi biliyordu. Eğer giderse göz yaşlarına da boğulacaktı. Artık ağlamak istemiyordu. Çünkü onun için anlamlı bir görev için gidiyordu Aişe. Bu yüzden ağlayarak moralini bozmamalıydı.---------------
Ufukta görülen karartı ile kendine gelmişti genç kadın. Uzun bir süre motor sesi ve motorun köpürttüğü dalgaları saymazsak oluşan sessizliği dinliyordu. Bu zamana kadar teknede tanıdığı diğer arkadaşları veya tanımadığı diğer kişilerden ses çıkmamıştı. Belki arada yaptıkları fısıltıları da sayarsak o zaman ses çıkmış olabilirdi.
"Karşıya bakın!" Yaklaştıkça artan ve belirginleşen karartı topraktı. Yani karaydı.
"Bu saatten sonra yollarımızın ayrılacağını biliyoruz. Hayatta kalma savaşı vereceğiz belki fakat yaşayacağız! " Teknede oturanlardan sadece Aişe İstanbul'a gidecekti. Herkes farklı yere gitmeyi planlıyor ve farklı amaçları doğrultusunda kendilerini yönlendireceklerdi.
Karaya yaklaşınca motoru dudurup kıyıya geldiler. İlk atlayan Ali olduğu için sırayla tekneden inmeye çalışan Gazzelilere yardım ediyordu. Sıra Aişe'ye gelince genç kadın Ali'nin üzerindeki siyah ve beyaz kareli gömleğin bilek kısmını tutup aşağıya atladı. Son anda sendelemekten kurtulup bedenini sirkti.-------------------
Aişe arabaya bindikten sonra kollarını karnında birleştirip dışarıyı izlemeye başladı. Ön koltukta oturan Ömer ve Fatıma Teyze ile birlikte havaalanına gidiyorlardı. Ali , Aişe'yi emanet etmesi gereken yere etmiş ve veda etmişti. Kendisi Antalya'ya geçeceğini söyleyip öğrenimini orada tamamlamak istediğini de belirtmişti. Öğrenimi arasında sık sık ziyarete geleceğini belirtmişti.
"Aişe.Türkçe biliyor musun?"
"Evet. Yabancı dil olarak annem Türkçe öğrenmemi istemişti."
"Biliyor musun? Esma.. Yani annen de çok iyi Türkçe biliyor." Genç kızın gözleri sulanmaya başlayınca bakışlarını tekrar cama çevirip etrafına bakınmaya başladı. Duygusal bir kızdı. Bazen beyni yerine kalbi komut veriyordu ona.
"Bilmiyordum. " kadın iç çekip bedenini Aişe'ye döndürdü.
"Aynı annen gibisin! Sadece gözlerin gözüküyor olsa bile kalbinin güzelliğinin dışarıyı vurduğuna eminim." Aişe ansızın söylenen bu iltifat karşısında biraz utanmıştı. Çünkü ona kimse güzel olduğunu ya da ona benzer bir cümle kullanmamıştı. Yanakları al al olmuştu . Fakat yanaklarının gözükmediği için derin bir nefes alıp karşısındaki kadına baktı. Mavi gözleri ,beyaz teniyle güzel bir uyum içindeydi. Kahve saçları kıvırcık ve seyrekti.
"İstanbul'da yaşamak senin için kolay olmayacak. Bu yüzden sana yardım edeceğim!" Fatıma Hanım sözlerini bitirip eski pozisyonuna geri döndü. Bakışlarını yola sabitleyip bakmaya başladı.
Aişe kadının önüne döndüğünde rahat bir nefes alıp kadının arka profilinden bakmaya çalıştı. Henüz otuzlu yaşların sonlarında ya da ortalarında gözüküyor gibi bir hali vardı. Kıvırcık seyrek saçlarını tepeden toplayıp üzerine güneş gözlüğü geçirmişti.
'Acaba İstanbul'a gidince mi açıldı?' Diye kendine sormadan yapamamıştı. Çünkü eğer öyleyse kendisinin de o kadın gibi olmasından çok korkuyordu.
Bakışlarını bu sefer adama çevirdiğinde kadının aksine göre biraz büyük olduğunu anlamıştı. Şakaklarındaki aklık ve yüzündeki kırışıklık. Gözlerini yoldan ayırmıyordu hiç. Üstelik sert bir yüz ifadesi vardı. Türk olabilir miydi? Ya da Gazzeli.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAP KIZI
ChickLitDüşünün...Her gün bombalanan bir ülke.Yaşamlarını yitiren binlerce,onbinlerce bedenler...Hak ettiler mi? HAYIR! Böyle bir ortamda annesini kaybeden genç bir kız.Dinini doğru yaşamaya ant içmiş bir anne.Minik bedenlere Allah aşkını aşılamayı kendine...