Alihan sırtında şiddetli bir ağrıyla uyandı . Sağ eliyle sırtındaki ağrıyı yoklamaya çalıştı. Gözlerini etrafta gezdirdiği sırada lüks bir hastane odasında olduğunu fark etmişti . Yavaşça yattığı yerden doğrulmaya çalışırken odanın kapısı açıldı ve içeriye bir doktor bir de hemşire girmişti. Halen nerede olduğunu kavrayamayan Alihan meraklı gözlerle karşısında duran kişileri süzdü. Bu sırada Doktor, hafif bir tebessümle konuşmaya başladı.
"Geçmiş olsun beyefendi kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Sırtım çok ağrıyor, ayrıca ben buraya nasıl geldim?" diye sordu genç adam. Doktor, bu soruya yarım İngilizce aksanıyla karşılık verdi.
"Bir hanımefendi getirdi "
" Peki, kendisi nerede şu an?"
Doktor düz bir ses tonuyla "Ufak bir işi çıktı, sizin burada istediğiniz kadar dinlenebileceğinizi söyleyip gitti." dedi. Alihan aldığı bu cevap karşısında kaşlarını çatarak "Yine ne işler karıştırıyor bu kadın " diye düşündüğü sırada Doktor yanındaki hemşireye bakıp "Beyefendiye yeni bir ağrı kesici serum takalım "dedi.
Hemşire yeni bir serum taktıktan sonra genç adama tekrar geçmiş olsun diyen ikili odandan dışarıya çıkmıştı. Alihan oda da tek başına kaldıktan sonra nasıl bir işe bulaştığını düşünmeye başladı. Ablasının haklı çıkması bir yana dursun bu kadının daha ne tür pis işlerle uğraştığını tahmin bile edemiyordu. Her taşın altından bu kadının çıkması işleri iyice çıkmaza sokuyordu.
Düşüncelerinin getirdiği çaresizliğe kapılmamak için derin bir nefes alan Alihan bu işe neden girdiğini bir kez daha kendisine hatırlatmıştı. Yaptığı ve yapacağı her şey ablası ile yeğeninin mutluluğu, huzuru ve güvenliği içindi. Bu kadın hayatlarında olduğu sürece ablası asla rahat bir nefes alamayacak ve arkasına bakmadan yeni adımlar atamayacaktı. Aynı zamanda ablasının Türkiye'de olması kocası ve kızından uzakta olması da Kangdae'yi durdurmayacak ablasını hep bir tehlike olarak görmeye devam edip her zaman ondan kurtulmanın yollarını arayacaktı.
Bütün bu tehlikeyi ortadan kaldırmak ve ablasının güvenliğini sağlamak ise Alihan'ın elindeydi. Bunun için önce Kangdae'nin pis işlerini ortaya çıkaracak sonrasında ise onu en kısa zamanda hapse göndermenin bir yolunu bulacaktı.
Kaldığı odanın kapısının açılma sesiyle Alihan bu düşüncelerinden uzaklaşmıştı . Genç adam merakla başını kapının olduğu yere doğru çevirdi ve karşısında ona endişeli gözlerle bakan Kangdea'yı gördü. Kadın hiçbir şey söylemeden aynı bakışlarla Alihan'ın yatağının olduğu yere doğru ilerledi. Yatağın yanına geldiğinde ise genç adamın sağ elini tutarak konuşmaya başladı.
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
"Sırtından yaralanan bir kişi nasıl hissederse öyle hissediyorum, bok gibi!"
"Doğru benimki de nasıl soruysa, sana adam akıllı teşekkür edemedim . Hayatımı kurtardığın için çok teşekkür ederim. Birde..."diyerek susmuştu Kangdae. Alihan bunun üzerine kaşlarını çatarak sordu.
"Birde ne?"
"Kimseye borçlu kalmayı sevmem, bu yüzden dile benden ne dilersen?"
"Anlamadım?"
"Ev? "
"Araba?"
"Para? Ne istediğinin, ne kadar istediğinin bir önemi yok, sadece söylemen yeterli." dedi Kangdae, Alihan'ın gözlerinin içine tuhaf bir şekilde bakarken. Bu sırada kaşlarını çatan adam sinirli bir ses tonuyla konuşmaya başlayınca konuşmanın seyri İngilizceden Korece'ye dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asla Vazgeçme
Chick-LitAysel Bozkurt , adını bütün dünya ya duyuran başarılı bir iş kadınıydı.Üstelik bu başarısını daha otuzlu yaşlarında elde etmişti.Hal böyle olunca onu iş camiasında tanımayan yoktu. Kısa sürede adından sıkça bahsettirmesi ve bir çok ödüle layık görül...