'Mehmet Güreli - Uçurtma'
.
Çimlerin üstünde bütün gün koşturduğumdan çoraplarımın altı biraz yeşil.
Küçükken bir uçurtmam vardı, babam cumartesi gecesi kendi elleriyle yapmıştı. Renkli naylonlardan süslüydü kuyruğu. Rüzgarda sağa sola sallanır, hışırdar, bir uzar bir kısalırdı.
Köydeki diğer oğlanlarınki böyle değildi mesela, çoğu mavi yada yeşildi. Göğün renginden ayırt edemezlerdi de gözlerini kısarlardı.
Sonra çok iyi bir haltmış gibi benimkiyle dalga geçip gülerlerdi.
Pembe kuyruğu varmış, kız mıymışım ve bunun gibi bir çok saçma soru.Seninse uçurtman yoktu, yaşlı çınarın ardından beni izlerdin çıplak ayaklarınla.
Kızlar hasta olurdu ama yüz vermezdim hiçbirine, oğlanlar hepten kudururdu o vakit.
Bir sen gelip sordun bakışlarını ellerinden ayrılmadan.
Sen de oğlandın ama pembe kuyruklu bir uçurtmayla alıp veremediğin yoktu.
Benden alıp veremediğin vardı daha çok.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.Neyse işte o zamanlar, küçükken yani aklım kesmiyorken yine koştururdum çimlerin üstünde.
Uçurtmam kuşlara yetişsin diye kanatlarımı kaldırabildiğim kadar kaldırırdım.
Ben hiç o kadar yüksekten uçmadım.
Uçamam sanardım.Ayaklarım ıslanırdı, midem üşürdü, annem kızardı.
Annem kızdığında sen hep benim yerime ağlardın.
Kirpiklerin ıslanırdı, benimse kirpiklerim ısınırdı bir tek.
Tutup kolumdan çekip götürdüğün derenin kıyısında otururduk.
Gözlerimiz kapalı, yüzümüz güneşe dönük.
Kaçamak bakışlarımın arasında bir de göğsüm ısınırdı ama sen bilmezdin.Gözlerini sımsıkı yumardın, benin kaybolurdu gölgede.
Benimkiler seninki gibi uzun değildi ama değmezdi elmacık kemiklerime sivri uçları.
İzi yanaklarıma böyle nizami düşmezdi.
Belki de bu yüzden, sen beni benim seni öptüğüm gibi öpmezdin.Dudaklarım yüzündeki her bir izde mola verirdi.
Nefesim teklerdi, köy havası bile yetmezdi ciğerlerime.
Sen ise titrek bir kelebektin.
Ellerin omuzlarımda yer etmezdi, burnun burnuma dokunur sonra koşup giderdin iki katlı taş evine.Güzel çocuktun.
Annem seni şimdi görse kesin "Hiç değişmemiş ki hala güzel bu çocuk." derdi mesela.
Sonra peşinden koşturan beni görür kalayı basardı.
"Kaç yaşında koca adam oldun hala mı aynısın be evladım?!" derdi.
Tabii bir tek bu değildi derdi.
Sırtıma havlu koyamazdı artık, kolumdan çekip bir köşeye oturtamazdı.
"Aşk böyle bi şey mi anne?" diye sorsam kıkırdardı yine ama "Ne aşkı bu yaşta yahu?" diye alaya alamazdı.Çoraplarımın altı yine yeşil ama artık sadece senin peşinde koşturmaktan.
Ben yine kaptırıyorum kendimi, sağa sola savruluyorum ve hatta bazen üşüyorum.
Kızsa bile ısıtacak bir annem yok, dedim ya işte sadece sen varsın.
Sadece sen öpünce ısınıyorum.
Hala bir kelebek gibi titreksin fakat öpüşlerin geçiyor milisaniyeleri.
Dudağımın altındaki bende fazlaca oyalanıyorsun.
Sus çizgimde duruyor işaret parmağın, susuyorum.
Susadıkça kana kana içiyorum seni.
İşe bak ki ben hala aç gözlü bir çocuğum, doymuyorum.