Ne kadar süre geçtiğine bakmamıştım. Belkide en fazla yarım saat gibi bişeydi. Soobin ile birlikte üst kata çıkmıştık, ortam iyice bunalttığı için fazla durmadan terasa çıkmıştım. Fazla uzun olmayan çıkıntıya dayanıp bir süre dışarıyı izledim. Etrafı yeterince inceleyememiştim. Soobin in yakın olduğu kişiler dışında tanıştığım birileride olmamıştı. Derin Bir nefes alıp vererek arkamı döndüm. Kollarımı birbirine dolayıp gözlerimi kapattım. Nedensizce başımın ağrıdığını hissettim. Umarım fazla uzun sürmeden geçecek bir baş ağrısıdır bu, yoksa sonu iyi olmazdı. Gözlerimi tekrar aralayıp kapıya baktım. Soobin gözüme takılınca onu izlemeye başladım. Arkadaşlarıyla birlikte gülerek bişeyler anlatıyordu, şuan ki hali o kadar güzel görünüyordu ki...hiç bitmesini istemiyordum, belki şuanki ruh hali biraz yapaydır bilemiyorum, umarım öyle değildir. Onu izlemeye devam ederken terasa birinin geçtiğini fark ettim, ancak gözlerimi Soobinden ayırma zahmetinde bulunmadım,fazla uzun sürmüş olacak yada sanırım Soobin bunu hissederek yüzünü bana çevirmişti. Hızlıca kafamı yere eğip elime bakar gibi yaptım. Umarım bunu fark etmemiştir diye düşünmeye başlamıştım.
"neden öyle endişeli duruyorsun?", gelen sesle kafamı tekrar kaldırdım. Az önce terasa giren o kişiydi. Siyah Saçlarının üst kısmı uzun, yanları kısa, güzel ve sert bir imaj veren modelle şekillendirmiş, keskin yüz ve vücut yapısı dikkat çekici duruyordu. Gözlerimi kaçırarak dışarıya baktım.
"endişeli değilim." dedim sesimi düz tutmaya çalışmıştım. Ona bakmasamda içinden gelen kısık kıkırtıyı duymuştum, duymamazlıktan gelerek dışarıya bakmaya devam ettim.
"peki tamam, endişeli değilsin" dedi tekrar konuşarak, cevap vermeden sessizce iç çektim, ona bakmasamda hareketleriyle bana taraf döndüğünü farketmiştim. Kollarımı birbirine dolayıp gözlerimi kıstım;
"üşüyor musun?" dedi, başımı ona çevirip olumsuzca salladım "hayır üşümüyorum,öyle mi görünüyorumyoksa?" dedim, hafifçe gülümseyip birkaç adım atarak yaklaştı. İşaret parmağını burnuma değdirip güldü,istemsizce bir adım geri atarken o konuşuverdi;
"evet öyle görünüyorsun,burnun kızarmış" dedi tekrar kıkırdayıp üstündeki kalın ceketi çıkardı, anlam veremeden sadece bakmaya devam ettim. Aynı şekilde daha da yaklaşmaya başlarken bende aynı şekilde geri gitmeye devam ettim. Durup yüzüme bakarak tek kaşını havaya kaldırdı, dudaklarını biririne bastırıp yapmacık bir sinirle nefes verdi,
"seni yemeyeceğim,korkma benden." dedive tekrar yaklaştı. Bu sefer dik bir şekilde durdum, elindeki ceketi uzatıp omuzlarıma gelecek şekilde yerleştirdi. Yakalarını tutup çekiştirerek düzeltti. Bu hareketine anlam verememiştim doğrusu, zaten ceketim vardı ve ona üşümediğimi söylemiştim. Umursamayarak önüme döndüm, ancak adını dahil bilmediğim adam konuşmakta çok ısrarlıydı;
"tek mi geldin buraya?" dedi,ona bakmadan cevap verdim.
" hayır,bir arkadaşımla birlikte geldim."
"yani partiyi veren kişiyi sen tanımıyorsun?" dedi başımı sallayarak onayladım.
"hmhm, tanımıyorum, arkadaşım tek gelmek istemediği için ona eşlik ediyorum." dedim. Onaylar biçimde mırıldandığını işittim. Derin bir nefes alıp verdim, ardından kafamı aşağı çevirip bahçeye baktım. Birkaç kişi aşağıda partinin tadını çıkartıyolardı. Dikkatimi oraya vermişken yanımdaki kişinin beni izlediğini hissettim, ama onu görmemezlikten gelerek derin bir nefes alıp verdim. Çakmak sesini duyup gözlerimi ona çevirdim. Sigarasını yakmış derince içine çekiyordu, ona baktığımı fark edip yüzünü bana çevirdi, çektiği dumanı yüzüme doğru vermişti, ben öksürürken onun güldüğünü duydum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
you don't see me / Sookai
FanfictionKollarını kendinden neredeyse üç santim daha uzun olanın boyununa dolamıştı, kafasını kaybolmak istercesine boyununa bastırıyordu. Uzun olansa olanlara anlam vermek istercesine donmuştu. Boyunundaki ıslaklıkla ağladığını hissetti, ses çıkarmasada...