Kafamı kaldırdığımda önümdeki beden yüzünden irkildim. Başımı kaldırıp açık kahve gözlerine baktım. Gecenin bu vaktinde yorgun bakışları benim gözlerimdeydi.
Konuşmaları duyup duymadığını bilmiyordum ama söyleyecek çok şeyi olduğunu bakışlarından anlamıştım.
Bir şey söylemedim. Ayakta duracak halim bile yoktu. Her şeyin kötü olduğunu düşündüğüm zamanlarda bile içimdeki o küçük umut beni ayakta tutmuştu. Şimdi ise tamamen boşluktayım. Düşmüş, belki de zemine çakılmıştım.
Jihoon yaşıyordu, belli ki sık sık uğruyordu bu civara. Hiç mi acımamıştı bu halimize?
Mashiho ona gelmesini söylüyordu bir engel olsa söyler miydi, sanmam. Belli ki gelmiyordu, istemiyordu.
"Aslında niyetim bunları benden duymandı." diyen adama baktım. Kahve gözleri yorgunlukla bana bakıyordu.
"Haruto, sonra konuşalım. Lütfen."
Odama çıkmak için yanından geçtiğimde kolumda soğuk elini hissettim. Ona döndüğümde bana değil mutfak kapısına bakıyordu. İçerdeki ikiliye yakalanmayı umursuyor olmalıydı.
"Kavga etmek istemiyorum." dedi bana dönerken. Sesi benim bile zor duyabileceğim kadar kısıktı. "Konuşmamız lazım."
"Sonr-"
"Şimdi." dedi benim sözümü kesip.
Başımı hissedemeyecek kadar yorgundum. Omuzlarımın üstündeki yük tamamen kalkmış bambaşka bir yük yüklenmişti.
Acıyı bile hissedemeyecek kadar durgundu kafamın içi, ne düşüneceğimi bile bilmiyordum.
Haruto merdivenlerden sessizce çıkmaya başladığında arkasından ilerledim. Konuşacağı her neyse bir an önce söylemesini ve beni rahat bırakmasını istiyordum.
Odamın önüne geldiğinde bana sormadan kapıyı açıp içeri girdi ve benim de girmem için kapıyı aralık bırakmıştı. Bu kabalığının altından ona katlanmama değer bir bilgi verse iyi olurdu.
Odanın kapısını sessiz olmaya özen gösterip kapattım. Dağınık yatağımın karşısındaki koltuğa oturdu ve aralık pencereyi kapattı.
"Konuşmayı düşünüyor musun?" dediğimde perdeyi kapatıyordu. Kafasını sallayıp bana döndü. "Dışında başkaları var, bu odada olsak bile ortalıkta konuşmaktan farkımız olmayacak." Kaşlarımı çattım. Jihoon'u biliyor olmalıydı.
"Jihoon, değil mi?" dedim bakışlarımı ondan kaçırarak.
Histerik gülüşü kulağıma geldiğinde ona baktım. Yüz ifadesi biraz korkunçtu. Dönük bakışları arkamdaki duvara sabitlenmiş, yüzüne oturmayan gülüşüne rağmen ifadesiz görünüyordu.
"Sen de biliyordun yani." dedim ufak bir sitemle. O sessiz kalmayı tercih ederken karşısındaki koltuğa oturdum. "Şaşırmadım, senden böyle bir iyilik beklemek hata olurdu."
Gözlerini duvardan çekip gözlerime sabitledi. "İki gün önce öğrendim." dedi duraklamadan. "Emin olduktan sonra sana söylemek için elimden geleni yaptım zaten. Ama Miles yüzünden kafan yeterince doluydu ve seni yalnız yakalamak oldukça zor oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hide and seek ❧ jihoon
Фанфик❧ hide and seek Hayat seni benden kopardığından beri kanatları kesilmiş bir kuş gibiydim. Nereye uçacağımı bırak nasıl uçacağımı bile unutmuştum. ©helenrensa | 2022