''Acı hissedilmeyi talep eder...''
-Aynı Yıldızın Altında
Gri gözlerini bir salise bile benden ayırmadan, gözleri gibi, gri koltuklardan birisine yavaşça oturdu. Ona kafamı çevirip bakmıyordum. Göz ucuyla aynadan ne yaptığını takip ediyordum. Bir yandan da ani bir şey yaparsa diye, kendimi hazırlıyordum.
Sonuçta üvey babamın yanında, ona beni göstermişti. Kötü birisi olabilirdi. Üvey babam gibi, mesela.
,,,
Tam bir saat boyunca oturduğu koltukta, kahvesinin soğumasını aldırmayarak, gözlerini benden ayırmadan bana bakıyordu. Ne düşünüyordu bilmiyordum. Arada gözümün ucuyla aynadan arkamda oturan bedenine bakıp, onu süzüyordum.
Biraz zaman geçtikten sonra Esra Abla, 'Abla' lafı bana tuhaf geliyordu sanırım alışacaktım, makyajın bittiğine dair bir şeyler mırıldandı.
''Tatlım ben çıkıyorum. Misafirine nazik davranmaya çalış.'' dedi, Esra Abla. Benim,ondan başka, kimseye nazik davranmadığımı biliyordu. Bu yüzden sürekli beni uyarıp duruyordu. Başımı yerden çevirip Esra Abla'nın yüzüne baktım ve başımı 'tamam' anlamında aşağı yukarı salladım.
''İyi, bir şeye ihtiyacın olursa beni çağırırsın.'' dedi, sonra birden, bir şeyi unutmuş olmalı ki, durdu. ''Bir de makyajını bozarsan...'' dedi gülerken işaret parmağını salladı.
Korkmuş gibi yüzümü buruşturdum, ''Tamam. Lütfen bana bir şey yapma.'' bunu derken gülümsememi zorla tutuyordum. Esra Abla, ''Senin oyuncu olman lazımdı. Harcanıyorsun burada Almina.'' deyip küçük bir kahkaha attı.
Daha sonra, Esra Abla kapıya doğru yürüyüp kapıyı açtı ve çıktı.
Şimdi ben bu gri gözlere bakıp nasıl hesap soracaktım ki? Hem o kapıdan içeriye girerken niye içimde bir boşluk hissetmiştim?
''Baban seni çok merak ediyor. Senin için ve akıl sağlığın için çok endişeli.'' dedi, arkama dönüp gri gözlerine merakla bakıp, ''Ne akıl sağlığından bahsediyorsun? Ve emin ol, o adam beni merak edip endişelenmez.'' dedim, meraklı sesimle. Ağzından bir şey kaçırmış gibi bir hal aldı yüzü hemen.
Ne yani? Ona benim akıl sağlığımın yerinde olmadığı yalanını mı söyledi? Başka bir yalan bulamadı mı?
''Sana benim deli olduğumu mu söyledi yoksa?'' dedim, alayla dudağımın kenarı kıvrılırken.
''Onlara deli denmiyor.'' dedi, sanki tek sorun buymuş gibi. Ardından ekledi, ''Baban senin için çok endişeleniyor. Seni babanın yanına götürmek için geldim.'' dedi, düz ses tonuyla.
Yüzümdeki alaycı gülümseme donup kaldı. ''Ben asla o adamın yanına gitmem!'' diye bağırdım bir anda. Korkuyordum. Şimdi kolumdan tutup beni üvey babamın yanına getirebilirdi. Ve buna engel olacak kimse yoktu. Sude kesinlikle beni bu çocuktan kurtaramazdı. Serin'in de gelmesine daha çok vardı. Sinem ve Dilara ise... nerede olduklarını bile bilmiyordum ki!
Alperen... o çocuğu en son lunaparkta görmüştüm. Ve bir daha görebilecek miydim bilinmez.
Kendi başımın çaresine bakmalıydım. Ya da Serin'e, karşımda duran çocuğa çaktırmadan, hemen gelmesi için mesaj atabilirdim. İkince seçenek bana daha çok umut verdiği için cebimde olan telefonumu bir ara çıkartıp, mesaj atmak için plan kurmaya başlamıştım.
Beynimde çarklar dönerken, umutsuz planları elerken birisi 'pat!' diye dikkatimi çekti.
''Ben lavaboya gidiyorum. Hemen gelirim. Ve konuşmaya devam ederiz. İzninle.'' dedim. Ayağı kalkıp kapıya doğru gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH TAMAMLANDI
General Fiction♠♠♠♠♠♠ Siyah, sadece bir göbek adı mı? ♠♠♠♠♠♠ Babası tarafından kendini bildi bileli hırsızlık yapan Almina sonunda İstanbul'un bir ucundan, diğer ucuna kaçıyor... Almina Çağlar'ın hayatına hoş geldiniz. Kendinizi kitaba bırakın ve olayları seyre d...