Birileri yaklaşıyordu usul usul. Adam çöp kenarında bulduğu kalın bir kartonun üzerinde, köşede kıvrılmış, gözleri kapalı, yine çöp diye atılan ince bir battaniyeyi boğazına dek çekmiş yatıyordu. Bu karton ve battaniye onundu. Bir de sokaklar. Ama bundan pek emin değildi. Sokakta yaşayan her insanın kaderiydi bu; sözde sokaklar onların evidir, gerçekteyse bir bankı, kaldırımı ve parkı bile kimse onlarla paylaşamaz.
Adam gözlerini aniden açtı. Gergindi. Adım sesleri gelip geçmemiş, yakınlarında durmuştu. Üç genç bir kaç adım ötesinden ona dikkatle bakıyordu.
"Selamünaleyküm abi,"
"Aleykümselam." Verilen selamı şaşkınca alırken hemen doğruldu. Hava kararmak üzere, etraf gündüze kıyasla sessizdi. Uzun zaman sonra ilk kez konuşmuştu. Demek unutmamıştı hâlâ konuşmayı! Kimseyle bırakın iki çift laf etmeyi, göz göze bile zar zor geldiği şu dönemde bu durum onun için hayret edilesiydi.
"Yemek getirdik abi, sana da vermek istiyoruz."
Karnı açtı. En son bir genç kızın beğenmeyip kuşlar köpekler yer diye kenarı koyduğu kuru bir simidi yemişti sabahın erken saatlerinde. Fakat bu teklife evet diyecek değildi! Kuşkuyla baktı gençlere. Karşılığında ne isteyeceklerdi kim bilir? Belaya bulaşmaktansa bir süre daha aç kalmayı yeğlerdi. Midesindeki sancıyı hissetti. Yine de sorsa mıydı acaba ne istediklerini?
"Karşılığında ne istiyorsunuz?"
Bu kez şaşıran gençlerdi. Adamın sorusuna anlam verememişlerdi. Çünkü bilmiyorlardı. Sokakta yaşayan insanlarla kimse göz göze gelmek istemezdi; suçlu veya sorumlu hissederlerdi mazallah! Nasıl bu duygularla yüzleşebilirlerdi. Kim kurmak isterdi ki içinde bir vicdan mahkemesi? Kimse durup dururken konuşmazdı; konuşulabilecek ne vardı! Sonuçta bu insanlar hayata fazlalıktı, kenarı itilmişti. Anlatabilecek neleri olabilirdi? Kimse bir şey vermezdi öyle bedavaya; ya peşlerine takılıp daha fazlasını isterlerse! Belli mi olur, iyilik yapacağız diye başlarına bela alırlardı durup dururken.
"Hiçbir şey istemiyoruz abi, duan yeter."
Adam tereddütte kaldığı birkaç dakikadan sonra risk almak istemeyerek yemeği reddetti. Gençler ertesi akşam bir daha gelmişti ve sonra yeniden. Her seferinde biraz daha uzun konuşuyorlardı adamla. Yine de kabul etmiyordu adam. Dördüncü gün hiç bir şey yiyememişti, geri çeviremedi, tamam dedi. Hem gençler zamanla gözüne samimi görünmüştü. Adam yemek yerken onlar da yere oturup bağdaş kurmuş, hep birlikte sohbet etmişlerdi. Adam yıllardır kafasının içinden konuşmaya alışkındı; bu kadar cümleyi peş peşe hiç dillendirmemişti. Kendine dokunan bakışların yüzünde en uzun süre tutunuşu, çektiği en huzurlu uyku, geçirdiği en ılık sonbahar gecesi bugüne aitti. Yaşadığını hissettiği, varlığının ve herkes gibi bir insan olduğunun fark edildiği ilk tarihti.
Adam kartonunun üzerinde uykuya dalmadan önce karanlık göğe baktı. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Küçücük de olsa gülümsediğini gördüm. Bu basit eylemin ona bu kadar yakışacağını hiç düşünmemiştim. Ona dair her şeyi bildiğimi sanırdım. O akşam zihninden geçenlere tanık olunca bu kez şaşıran ben oldum.
Ben Cadde. İçim bazen hıncahınç kalabalık, bazen nereden baksan kimseyi göremeyeceğin denli tenha. Her gelene yol oldum. Farklı farklı insanlardı; koca dünyada kaybolmuş gibi bomboş yürürdü bazısı. Nereye gittiğini umursamadan, öylece. Bir de gidecek bir yerleri olmayanlar! Onlara ayrı ilgi duyardım. Gidecek yerleri yokken bana koşmuşlar, sığınacak limanları yalnız benmişim gibi itinayla ağırlardım. Hikayeleri en gizli saklı olan, kıyıda köşede kalan konuklarımdır onlar.
Nereye gideceğini bilen, kendinden emin adımlar atanlar vardı. Güçlü görünen, çevreleri bir zırhla sarılmış ve hiçbir şey onlara dokunamazmış gibi dimdik. Oysa bilirdim ki bunların arasına içten içe çok zayıf olanlar dahildir. Daha fazla kırılmamak için kesilen bir pozdur sağlam duruşları.
Ne yaptığını bilmeyen, bir oraya bir buraya dolaşan, o dükkan senin bu dükkan benim vakit öldürenleri unutmamak lazım. Kimi kararsız, kimi memnuniyetsiz, kiminin zamanı veya parası bol. Tam da kafalarında kurduğu plan programa göre hareket edenlere de rastlarım sonra. Bir de plan kurup uymayan, yahut asla hayatını bir programa sokmaya çalışmayan, gelişigüzel yaşayanlar.
İnsanlar kadar olaylara da rastlarım. Farklı farklı olaylara. Bazen içim burkulur, bazen mutlu olurum; öfkeden kudurur, huzur duyar, ağlar, acır, heyecanlanır, gerilir, alaya alır, şaşırır; kısacası bir insan gibi tepki veririm şahit olduklarıma.
Az çok tanıştık sanki. Evet evet, ben Cadde. Şimdi size önemli bir sırrımı vereceğim. Ben özelim. Özel bir cadde. Öyle alelade, sıradan, bildiğiniz caddelerden değil. Çünkü ben -ee şey, biraz yaklaş, kulağına fısıldayacağım, kimse duymasın, heh oldu, söylüyorum- insanların içlerini okuyabiliyorum. Duygularını ve zihinlerini. O adamı ve bu olayı da bu sayede tanıyorum. Aramızda kalsın, tamam mı?
21eylül21 - 30ocak2022