#Bölüm Şarkısı; Pilli Bebek, Olsun.
-
❝ Suya düştüğün için değil,
sudan çıkamadığın için boğulursun. ❞🔗
Einstein'ın izafiyet teorisinin gerçekliğini bir kez daha sorguladığım anın sonunda, gözlerimi onun gözlerinden ayıran ben olmuştum. Hemen sağımda uyuyakalmış olan ufaklığın mırıltıları, beni uzadıkça uzadığını düşündüğüm anın içinden koparmıştı ama ona baktığımda sanki çok da uzun değildi, sadece birkaç saniye sürmüş gibiydi. Sıraç -ya da gözleri-, zaman kavramımın üzerinden geçmişti.
Bir kez daha geçmişin kapısının önünde bulmuştum kendimi. Bugün gitmekten kaçtığım geçmişin bana tekrar dönmesine belki kaderin cilvesi diyebilirdim ama aklımdan geçen ilk seçenek bazı şeylerden kaçılamayacağının bir hatırlatıcısı olduğuydu. İşin doğrusu, aslında hiçbir şeyden kaçılmazdı. Kaçtıklarımız farklı zaman aralıklarıyla bizi yeniden bulurdu, bazıları daha erken, bazıları ise daha geç ama bir gün elbet.
Peki ben her kaçışımın bir erteleyiş olduğunun bu denli farkında olmama rağmen neden bunu yapmayı durduramıyordum? Alışkanlık yapan bir bağımlılık mıydı? İçten gelen doğal bir güdü müydü? Cevabın ikisi olmadığını da biliyordum. İşte benim en büyük sorunlarımdan birisi de buydu, çok fazla şeyi biliyordum. Oysaki herkes bilirdi ki, çok bilmenin kederle derin bir bağı vardı.
Beran'ın kıpırdayan gözlerinden uykuyla uyanıklık arasında olduğunu anladığımda, abisinin kısık sesle laubali tavrını sürdürerek "Ups," demesini uzaktan olsa da duymuştum. Sesinde bir hay aksi tonlaması yatıyordu ancak çok da umursamadığı belli oluyordu. Başımı tekrar kaldırmamla Sıraç'ın Baran'a yüzünde hoşnutsuz bir ifadeyle başını iki yana salladığını görmüştüm.
Beran'ın iyice kıpırdanmasıyla uykusunun dağıldığı belli oluyordu. Göğsüme koyduğu başını kaldırdığında etrafa mahmur mahmur bakıyordu. Onun bu tatlı haline bakarken ne zaman yanımıza geldiğini göremediğim Baran, "Gel bakalım artık abicim," diyerek kollarını kardeşine doğru uzatmıştı.
Beran hiç düşünmeden abisinin kucağına çıktığında, "Abi?" diye sorduğunda bir eli de gözünü ovalıyordu.
"Söyle abim?" diyerek tüm ilgisini kardeşine çevirmişti. Birkaç dakika öncesindekileri yürüyüp gelmesiyle arkasında bırakmıştı.
"Beren nerede?" dediğinde, Baran aradığı bir şeyi bulmuşçasına gülümsemişti. "İyi hatırlattın, hadi Beren'e bakmaya gidelim biz." der demez, Beran'la geldiğimiz tarafa hızlı adımlarla yürüyerek uzaklaşmaya başlamışlardı. Şu an bir şey fark ettiysem, Baran'ın da kaçmaya hiç de yabancı olmadığıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI KUYUSU
Ficção AdolescenteKamer, henüz bir lise öğrencisiyken en yakın arkadaşını zamansız bir şekilde kaybeder ve derinden sarsılır. Çınar'ın intiharının üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen yaşadığı acıyı kaldırmakta zorlanarak mantığına oturmayan gerçeklerin peşine dü...