"Yenilmezler'in üssünden çıkmaması gerektiğini düşünüyorum."
"Ne?"
Harry'i umursamadan devam etti Peter. "En azından biz bunu halledene kadar güvende olur."
Sam kafasını iki yana salladı. "İçeride adamları olabilir. Hatta vardır bile. Her yerde adamları var."
Peter homurdandı. "Dışarda olmasından iyidir."
"İçeride de dışardaki kadar büyük bir tehlikede olabilir."
Harry gözleri bir tenis maçındaymış gibi sağdan sola hızla çevirdiği sırada daha fazla sinirine engel olamadı. "Artık benim fikrimi alacak mısınız?"
Peter kulaklarına dolan sesle bakışlarını Sam denilen sinir bozucu heriften çekti. Belki?
Sam ise açıkça omuz silkti. "Güvende olacağın yolu seçmeye çalışıyoruz. Mantıklı bir fikrin varsa neden olmasın?"
Peter'ın gözleri kısıldı. Ah, cidden! Yüzüne bir yumruk indirse ne olurdu ki sanki?
"Siz onları yenmeye çalışırken yanınızda olmak. Mantıklı fikrim bu."
Sam'in çenesi kasıldı. "Mantıklı bir fikir mi? Aptalca olmadığından emin misin?" Yüz ifadesinin aksine sesi alay doluydu.
Peter bu adamı haklı bulacağını hiç düşünmemişti. Harry'nin kaşları çattı. "Siz hayatınızı riske atarken ben oturacak mıyım? Ne aptalca bir fikir!"
Sert çıkışı odadaki kimseyi şaşırtmazken Peter, Sam'in aksine sakin bir tonla konuştu. "Güçlerini daha tam kullanamıyorken bizimle birlikte gelmen tehlikeli."
"Öğrenirim."
İnatlaşmaya devam etmesi Peter'ı rahatsız hissetmesine sebep oldu. Gelmek istemesini anlıyordu ama onun da kendisini anlaması lazımdı. Göz göre göre onu ölüme yollayamazdı. "Lütfen Harry. Seni korumamıza izin ver."
"Hayır."
"Seni kaba kuvvetle mi bir yerde tutalım?"
Harry, son zamanlarda fazlasıyla sert olmaya başlamış Sam'e baktı. Bu çıkışlarını beklemediği her an sarsılıyor ve bu afallamayı üstünden atmak için elindeki tek kozu kullanıyordu. Sonuna kadar sabırlarını zorlayarak inatlaşıyordu onunla. "Sizden daha hızlıyım. Yakalayabilirsen kaba kuvvetini uygularsın."
Sam ona ilerlemek için hamle yaptığında Harry hızla yerini değiştirdi. Dengesini sağladığı an gözlerini art arda kırpıştırarak Sam'e baktı. Pekâlâ, bunu kendisi de beklemiyordu. Sadece sözde kahramanlık yaptığını sanıyordu.
Peter, sesli bir nefes verdi arkadaşına karşı. Anlaşılan bu konuşma tahmin ettiğinden uzun olacaktı.
•••
Kapıyı çalma nezaketinde bulunmak için fazla kafası doluyken paldır küldür içeriye girdi.
Eğer bir dakika bekleyip düşünseydi bu hareketinden utanç duyacağını fark eder ve hızla vaz geçerek kapıyı tıklatırdı.
İçeriye adımını atmasıyla karşılaştığı görüntü nefesini keserken olduğu yere çivilendi. Siktir! Sertçe yutkundu. Siktir, siktir, siktir!
Harley, çıplak bedeniyle arkasını döndüğünde Peter'ı görmesiyle gözleri irileşmişti. Hey! diye çığlık attı kafasındaki ses. Çıplağım ben!
Harley az önce çıkardığı kazağını hızla üzerine geri yapıştırırken "Peter!" demişti şok içinde. Kalbi tüm gücüyle göğüs kafesini yumruklamaya başlarken titreyen elleriyle kazağını giymeye çabaladı. Ölecekti. Kesinlikle ölecekti.
Peter önce süt beyazı tende dolaşırdı gözlerini ardından yaptığı yanlışı fark ederek büyük bir endişeyle bakışlarını kaçırdı ve bedenini büyük bir hızla çevirdi. Şimdi Harley'in çıplak bedeni yerine duvarla bakışıyordu. "Özür dilerim." Tanrım, geri zekalısın Peter! "Çok özür dilerim. Ben... Ben düşünemedim."
Çok utanıyor, kafasını gördüğü ilk kuma gömmek istiyordu.
Harley sonunda üzerine kazağını geçirdiğinde dudaklarından sorun yok cümlesi bir türlü dökülmek bilemedi. Öfkeli değildi sadece... fazla utanmıştı.
Peter'ın arkasını dönmesi gerektiğini söylemediği iki dakikalık sürede soğuk ellerini kızarmış yanaklarına bastırarak bekledi.
İki birbirinden etkilenen genç için bu durum kesinlikle utanç vericiydi.
İçindeki kaosun aksine sakin bir ses tonuyla konuştuğunda elini masasına koyarak destek aldı. Bacakları titriyordu ve eğer bir yere tutunmazsa çok değil birkaç saniye sonra yerle buluşacağından emindi.
"Arkanı dönebilirsin Peter. Sadece... Sadece bir dahakine dikkatli ol lütfen."
Peter kafasını sallayarak arkasını döndü. "Kesinlikle olacağım. Kesinlikle! Söz veriyorum." Omuzlarını düşürdü. "Tekrardan özür dilerim Harley."
Peter eğik başını kaldıramazken buraya ne için geldiği aklından uçup gitmişti. Kafasının içinde tek bir görüntü ve tek bir isim vardı.
Ne kadardır nefesini tutuyordu?
Titreyen ellerini yumruk yaparken konuyu dağıtmak istedi. "Yaran nasıl oldu?"
Yemin ediyorum geri zekalısın Peter Parker!
Daha yeni utanmayı bırakmış çocuk tekrardan kıpkırmızı kesilirken Peter bu odadan çıktığı gibi kendini pataklayacağına emin oldu. Gerçekten dünya üzerinde konu mu kalmamıştı da birkaç saniyeliğine gözünün değdiği yarayı sormuştu?
Ama çok büyüktü dedi kendini avutmak için. Bel boşluğundan itibaren yukarıya çıkan yara ne kadar üzerinden uzun zaman geçtiğini gösterse de acı verici olduğunu da gözler önüne seriyordu.
Harley'in eli ister istemez yarasını buldu. Bunu nasıl söyleyebilirdi ki? Hoş, söylemekte istemiyordu ya orası ayrıydı. Kendisini suçlu hissetmesini istemiyordu.
"Önemli bir şey değil," diyerek geçiştirmeye çalıştı. Peter zaten dakikalardır kendini suçlamışken bu çabalarına göz yumamadı. "Ben... Ben o zaman çıkayım."
Arkasına bakmadan koşarcasına odadan çıktığında Harley kendini koltuğa bıraktı. Gözleri kapanırken utançlığı az önce duyduğu soruyla uçup gitmiş ve gerisinde sadece rahatsız bir his bırakmıştı.
O ân aklında canlandı. Peter'a zarar verebilecek silahı gördüğü ân.
Bu yaranın onu korumaya çalışırken olduğunu söyleyemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
There's things that we'll never know
Teen Fiction|Marvel au| • • • • Peter beş yıl sonra geri döndüğünde, kaybettiği kişinin yerinde hayatı olacak iki insanı bulacağından habersizdi. Onları korumak için her şeyi yapabileceğinden habersiz olduğu gibi. Ship-[Harley Keener & Peter Parker]