68. BÖLÜM

103 9 0
                                    

Yanmak var yanmak var. Odun yanınca kül olur, insan yanınca harap...

Öylesine yandı ki canım, Öylesine tutuştu ki ruhum ve öylesine kül oldum ki gözlerimden akan yaş söndüremedi.

Ateş demek, is demekti. Üzerinde kalan o kokudan arınmak isteyen bedenine yapışan bir gölge gibiydi.

O is kokusunu aldım, önümde kül olup giden ağaçlardan, çiçeklerden, kulübeden. O is bedenime yapıştı, vicdanımda yeni bir kıvılcım yaktı ama acının kıvılcımı. Sonra büyük bir yangın başladı, bütün kalbimi söküp atmamı istercesine bir yangın. O yangında ben kaldım, o yangında ben kayboldum. O yangında ben kül oldum.

"Dede!" diye haykırdım alevlerin içine bakarak. Belimde sıkıca beni tutan o elden kurtulmak istedim. "Bırak, n'olur bırak beni!" dedim gidebilmek için.

"Yekbun'um yapma. Bırakamam seni." Dedi Çağın. Sesinde acı vardı, korku vardı, çaresizlik vardı. "Dede!" diye haykırdım tekrardan. İçim kor oldu, daha da büyüdü yangın.

"Yekbun'um..." dedi Çağın nefesini kulaklarıma yaklaştırarak.

Güçsüz bacaklarım daha fazla debelenemediği için yere çöktüm. Sırtımı arkam da duran Çağın'a verdim. O da benimle birlikte çökmüştü. Anıl koşarak önüme geçti, arkasında kalan o büyük yangını görmek istemiyormuş gibi. Oysa en büyük yangın benim kalbimdeydi.

"Yekbun. Yapma güzelim, sakin ol. Bak her şey iyi olacak." Anıl'ın gözlerinde korku gördüm.

Hira geldi onun arkasından eli elimi tuttu, "geçecek her şey, derin nefes al." Dedi bana ama aldığım nefeste boğuluyordum.

Çağın saçlarımı okşadı, bir eli hala belimdeydi, "Her şeyi birlikte halledeceğiz. Her şey iyi olacak. Sana söz veriyorum..." dediğinde bütün kalbimdeki yangın azaldı. Sonra gözyaşlarımı bir elimin tersi ile sildim. "Lütfen Çağın, sözünü tut. Lütfen..." dedim kısılan sesimle ama o beni duydu ve saçlarımdan öptü.

İki gün önce...

Kapıyı tıklamak için hamle yapacağım sırada arkamda duran Çağın'ın ellerini elime geçirdiğini hissettim. Arkama dönüp ona baktım. Yıldızların tekrar gözlerinde parladığını gördüm. Yüzünde umut veren bir gülümseme vardı. bende gergin olmadığımı ne kadar göstermek istemesem de gülümsemem bile bunu belli etmişti.

Çağın gülümsemem ile tatmin olmamıştı. Gergin olduğumu gözlerimden de okuyabiliyordu ve ben beni nasıl bir kitap gibi gözlerimden okuduğunu biliyordum. Bana destek verdiğini gösterir gibi elini biraz daha sıktı ve baş parmağı ile elimi okşadı. Derin bir nefes verdim ve gözerimi açıp kapadım. Ardından doktorun kapısını tıklayıp içeri girdim.

Doktor hanım başını kaldırdığı bize baktı ve hemen tebessüm etti. "buyurun Yekbun hanım." Diyerek bizi içeri davet etti ve hemen bilgisayarına geri döndü. Çağın'a kısaca dönüp baktım ve içeri birlikte girdik. Karşılıklı duran, doktor masasının önündeki sandalyelere oturmak için ellerimizi bıraktık.

"Buraya neden geldiğimizi biliyorsunuz doktor hanım. Bize ninemin sağlık durumu hakkında bilgi verir misiniz?"

"Evet, biliyorum. Aslında size güzel haberleri vermeyi bende çok isterdim ama durum biraz ciddi ve hiç iç açıcı değil."

Kalbimde büyük bir patlama olduğunu hissettim. Ben bu hastaneye her geldiğimde ninemin iyileşeceğinden emin olarak geliyordum. Şimdi bunu duyuyor olmak, bende büyük bir sarsıntıya sebep olmuştu. Umutlarım, mevsimi geçen bir çiçek gibi kurumaya ve solmaya yüz tutmuştu.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin