şefkat / alfa

124 18 4
                                    

Adımlarımız birbirine uyumlu bir şekilde hareket ediyordu. Ayaklarımızın attığı adımları takip ediyordum. Kurdum, Taehyung ile olanlardan sonra sakinleşmiş bir şekilde bekliyordu. Bu düşüncelerimi toparlayabilmem için bana zaman kazandırmıştı.

Sürünün sahip olduğu sakinliği sevmiştim. Etraf sessizdi ve ormanın içerisine dağılmış tek tip evler birbirleriyle oldukça mesafeliydi. Sürünün sahip olduğu kuralları merak etmeden edememiştim. İstemsizce benimsiyordum burayı. Burada kalamayacak olursam oldukça üzülecektim. Benim üzüntüm kendi sonuma giden durumumdan kaynaklı olsa da kurdum bambaşka bir şeyden dolayı üzülecekti. Eşini bulmuştu ve onu burada bırakıp uzun ve sonu belirsiz bir yolculuğa çıkmak zorunda kalmamız halinde omegamı nasıl sakinleştirirdim, bilemiyordum. Kendim için tamamen kapana kısılmış hissettiğim bir zamanda, sanki kurtuluşu olabilirmiş gibi gördüğü ilk anda alfaya bağlanmıştı. Kurtlarımızın arasında oluşan bu bağ beni dehşete düşürüyordu. Sürümde ruh eşlerine verilmeyen değer, aralarında sevgi bağı olmadan eşleşen onlarca kurt bakış açımı istemsizce etkilemişti. Birilerinin bu şekilde kurtlarıyla bağ kurabileceklerine inanmıyordum. Ayrıca kurdum bu bağı kurmuş olsa da ben Jungkook'a karşı bir şey hissetmiyordum. Bunu düşündüğümde kenara çekilmiş olsa bile kurdum tepki veriyordu. Beni en çok korkutan da omegamın bu ani ve fevri tepkileri, söz konusu alfa olduğunda önünü arkasını düşünmeyeden yaptığı hareketleriydi.

Bu zamana kadar kurdumla hep barışıktım ve sorunsuzca yaşamıştım. Ama tanımadığımız bir alfa yüzünden kısa bir süre içerisinde defalarca ayrı düşmüştük. Kurdumla yaşadığım bu ayrı düşünceler beni güçsüzleştirmişti. Uzun süredir dönüşmemiştim ve dönüşüp kontrolü omegamın almasını kolaylaştırmaktan korkuyordum. Ayrıca artık bir sürüm bile yoktu. Buraya kabul edilmezsem ve ayrılmak zorunda kalırsam işin sonu nereye varacaktı kestiremiyordum.

Düşüncelerimde kaybolmuşken Jungkook'un kolumdan tutmasıyla durdum.

"Geldik, Jimin."

Başımı kaldırıp buraya gelene kadar gördüğüm diğer evlerin kopyası olan binaya baktım. Kurdum ayaklanmaya başlamıştı. Burayı yuva olarak benimsemeye hazırdı. Böyle olur da kurdum burayı benimserse ve bu sürüye kabul edilmezsem üzülen yine ben olacaktım. Derin bir nefes aldım.

"Jimin?"

Başımı Jungkook'a çevirdim.

"Sana istemediğin hiçbir şey yapmam biliyorsun değil mi?"

Sanırım duraksamamı yanlış anlamıştı.

"Hadi gidelim."

Ona güvenmek, bunu ona dile getirip iyi hissetmesini sağlamak isterdim. Hatta kurdum da alfaya tamamen güveneli çok olmuştu. Yine de tam anlamıyla güvende hissetmem için zamana ihtiyacım vardı. Özellikle şimdi bu şekilde yalnız kalacakken istemsizce endişeleniyordum. Cümlemden sonra yüzünde bir hayal kırıklığı görür gibi oldum ama onun düşen yüzünü, kurdumun huzursuzluğunu ve kendi içimde hissettiğim ufak pişmanlığı geri plana attım.

İçeri girdik. Ev ferahtı. Mutfak salon ile bir aradaydı ve ileride uzun bir koridor vardı. Koridorun ilerisini göremiyordum. Odaların orada olduğunu tahmin etmiştim.

"Yorulmuşsundur. Otur da ayaklarındaki bandajları değiştirelim."

O söyleyene kadar aklımdan çıkmıştı. Hatırladığım anda ise ayak altlarım kendilerini belli eder gibi sızlamaya başladı. Karşımdaki üçlü koltuğa oturup ayaklarımı uzattım. Sol bileğimi sağ dizime doğru katlayıp önce giydiğim yumuşak ayakkabıları çıkardım sonra bandajı çözmeye başladım. Ayaklarımın altını dikkatle inceleme fırsatı yakalamışken bakıyordum. Parmaklarım ve topuğum en hasarlı kısımlardı. Soyulmuş ve kızarmış deriyle kaplıydı. Yer yer şişlikler vardı ama ilk zamanki gibi acımıyordu. İlk zamanki gibi görünmediğini de tahmin ediyordum. Dikkatim ayağımdayken koltuğun yanına diz çöken bedenle sıçradım.

abience.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin