10.Bölüm

9 0 0
                                    

          Yağmurlu bir eylül akşamı; odamda oturmuş, elimdeki kağıtlara bakıyorum. Şu son bir yılda, başıma gelenleri düşündüm. Gökhan'la tanışmış, iyice arkadaş olmuştuk. Hatta grubumuza dahil oldu, diyebilirim. Arada bir sabahları birlikte koşuyorduk. Bunun dışında istemediğim zamanlar, beni yalnız bırakıyordu. Gerçekten de anlayışlı biriydi.

     Okulda her zamanki gibi çok başarılıydım. Ayrıca okulda, çok olay yaşanmadı-maalesef- İlk günkü olaydan sonra, ya benden korktukları için ya da başlarına bir felaket gelmemesi için herkes benden köşe bucak kaçıyordu. Yine de ufak tefek bir-iki olay yaşanmıştı. Ama bunlar, kayda değer olaylar değildi!

     Bu arada notlar da devam etmişti. Her renkte bir not almıştım. Notu yazan kişi her kimse, söylediği gibi bana her hafta başka bir renkte not yazmıştı. Şimdi elimdeki rengarenk notlara bakıyordum. O kadar çoktular ki. Bunlarla ne yapacaktım ben? Üstelik çöpe atmak da istemiyorum. Tüm notları alıp ya bir deftere tek tek yapıştıracak, ya da notları zımbalayacaktım. Ama zımbalamak için notların sayısı çoktu. Bu yüzden elime aldığım bir deftere notları yapıştırmaya başladım. Bir yandan da bu sene olanları düşünüyordum. Yarın 6. sınıfa başlayacaktım. Yeni sınıfım 4. kattaydı. Yine Gökhan'la aynı sınıfta olacaktık ama bu kez, bu benim için bir sorun değildi. Sonuçta biz artık arkadaştık-aramızdaki tuhaf enerji hariç tabii ve beni etkilemesi dışında-

     Sanırım onun derste bana bakmasına alıştım artık. Bazen ben de ona bakıyorum ve kendimi onu izlerken buluyorum. Yakışıklı biri ama beni en çok etkileyen şey, gözlerindeki hüznü çok iyi bir şekilde saklaması. Kimse onun mutsuz olduğunu düşünemez bile. Ben de bu konuda fazla bir şey bilmiyorum. Sadece babası Hakan Sönmez'miş. Bu benim için bir teoriyken Gökhan'ın hayatını karartan bir gerçek. Bu konuda onunla her ne kadar konuşmak istesem de bir türlü o cesareti kendimde bulmuyordum. Aslında ne konuşacağımı bilmiyordum desem daha doğru olur. Söz konusu Gökhan olunca nedense daha temkinli davranıyordum. Bunları düşünürken notları yapıştırma işini hemen hemen bitirmiştim. Acaba bu yıl, yeni bir not alacak mıydım?

                                                                        . . .

     Sabah her zamanki gibi erkenden kalkıp elimi-yüzümü yıkadım. Okul olsun ya da olmasın. Her gün bu saatte kalkardım. Spor kıyafetlerimi giydim ve kulaklığımla termosumu almadan dışarı çıktım. Bu Gökhan'la anlaşma şeklimizdi. Eğer ki yanımda kahvem ve kulağımda kulaklık yoksa onunla konuşmak istediğimi belirtmiş oluyordum. Eğer tam tersi olursa Gökhan yalnız kalmak istediğimi anlıyor ve aramızda belli bir mesafe olacak şekilde benim arkamdan koşuyordu.

     Evin önünde durup Gökhan'ın gelmesini bekledim. Beni görünce gülümseyerek "Günaydın." dedi. Ben de hemen "Günaydın. Nasılsın? " diye sordum. Artık aramızın iyi olması güzeldi. Onun gibi kültürlü biriyle arkadaş olmaktan memnundum. Üstelik yaptığım her şeyi öğrenmesine rağmen bu konudan haberi yokmuş gibi davranıyordu. Belki de bu konuyu açarsa aramızın bozulacağını düşünmüştü. "İyiyim. Benimle konuşmak istediğini görünce daha da iyi oldum. Ya sen? ". "İyi olmasam seninle konuşur muydum? " dedim. Yüzünde aynı gülüş "Haklısın " dedi. "Ee, hadi. Terin üstünde soğuyacak." deyip koşmaya başladım.

     Birlikte hem koşuyor hem de sohbet ediyorduk. Bir ara konu Damla'ya geldi. "Neden onunla aranız kötü? Aslında tüm kızlarla? "diye sordu. Bu soru, beni pek şaşırtmadı. Özgür bile hâlâ neden başka kızlarla konuşmayı sevmediğimi anlamıyordu. "Kafa yapımız farklı!" dedim. Gökhan "Bunu zaten biliyorum. Hatta bence, bunu bilmeyen yoktur. Sen gerçekten farklı bir kızsın Melek. " dedi. Sonra "Yine de bu, bana mantıklı gelmiyor." diye ekledi. "Düşüncelerimiz, tarzımız farklı. Aile yapılarımız hemen hemen aynı diye onlarla anlaşmak zorunda mıyım? " dedim. "Hayır, ama bunu anlamıyorum. Nedense başka bir sebebi olduğunu düşünüyorum. " dedi. Gökhan gerçekten zeki biriydi. Elbette başka bir sebebi vardı ama bunu kimseye söylemek istemiyordum. Ben her ne kadar bu sebebi kabul etsem de bir başkası bunu saçma bulabilirdi. Belki de "kıskançlık" diye düşünürlerdi.

Kara MelekWhere stories live. Discover now