Multimedya: Felix 💙
Çıkmış olan omzum yerine oturtulduktan, sol omzuma kolumla birlikte bir omuzluk asıldıktan ve kanayan yaralarımla ilgilenildikten hemen sonra Felix'in tüm itirazlarına rağmen artık ahbap olduğum hastane yatağından kalktım.
Uzun bir süredir ben de bu hâlimle Yoon Ae Ran'ı yoğun bakım ünitesinin hemen önünde bekliyordum.
Jisung yoğun bakım ünitesinde kapının hemen yanına çökmüştü. Sırtı hastanenin duvarına dayalıydı. Sol bacağını yere tamamen uzatmışken sağ bacağını kırmış ve diz kapağının üzerine sağ kolunu atmıştı.
Kanlanan gözleri tam karşısında endişe içerisinde oturan Bangchan'ın stresle hızlı bir şekilde salladığı bacaklarındaydı
Gözlerini gram kırpmıyordu. Buna rağmen gözlerinden boncuk boncuk gözyaşları dökülmeye devam edip yanaklarında yol alıyordu.
Gözlerinin kırmızılığıyla âdeta rekabete giren göz altları da mosmor olmuş ve iyice çökmüştü. Durmaksızın ağladığı için aynı zamanda şişen gözleri, gözlerini iyice küçültmüştü.
Sessiz sessiz ağlasa da sürekli iç çekiyordu. Her iç çektiğinde de çok kısacık ucu da kızaran burnunu çekiyordu.
Jeongin ve Felix ayakta bir oraya bir buraya gidip geliyor ve devamlı elleriyle gözlerinden süzülen yaşları siliyordu.
Boğazımdaki koca düğüme inat güçlükle yutkundum. Her yerime ayrı ayrı ağrı çöktüğü için ayağa kalkarken hafif yüzümü buruşturdum.
Felix ayaklandığımı görür görmez koşar adımlarla hemen yanıma geldi.
''Bir sorun mu var? Bir yere mi gideceksin? Nereye gideceksin? Seni ben götüreyim.''
Araya girme gerekliliği duydum. Ancak;
''Felix-'' der demez sözüm yine onun tarafından kesildi. Akan burnunu çekti. Ağladığından dolayı değişen ses tonuyla hızlı hızlı sıralamaya devam etti.
''Yoksa ağrın mı var?! Huh?! Hemen doktorun yanına gidelim.''
Beni sağ kolumdan nazikçe tutup yavaşça kendisine çekti. Tam ilerletecekti ki anında durdu.
''Ya da dur!''
Başını bana hafif çevirdi. Kolumu bıraktı.
''Doktoru çağırayım! Sen burada bekle. Hemen gelirim.''
Beni yeniden oturttu ve ilerlemeye başladı. Neye uğradığımı şaşırdım. Fazla uzaklaşmadan arkasından bağırdım.
''Felix! Felix dur! Ağrım falan yok!''
Adımlarını durdurup vücudunu tamamen bana çevirdi. Kolumu kaldırdım. Elimle onu çağırdım.
''Gel buraya!'
Hemen geldi. Yanıma oturdu. Yüzümün her santimine emin olmak istercesine dikkatle baktı. En son gözlerinin durağı gözlerim oldu.
''Emin misin? Gerçekten ağrın yok mu?''
''Yok, lütfen beni merak etme. Olduğu zaman mutlaka seni bilgilendireceğim. Tamam mı?''
Başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı. Gözleri son durağı olan gözlerimden de kalkışa geçti. Önünde birleştirdiği ellerine indi.
''Özür dilerim Mi Roo. Ben... Ben seni bırakmayacağım dedim ama... Ama bıraktım. Bıraktım seni ve başınıza bunlar geldi. Ö-özür dilerim.''
Gözlerimi irileştirdim. İnanamazcasına konuştum.
''Sen neden özür diliyorsun ki? Lütfen. Lütfen kendini suçlama. Senin yanında olsaydım da yaşadığım bu şeyler başıma gelebilirdi. Ayrıca sen bir polissin. Her dakika, her saniye benimle ilgilenemezsin ki. Her zaman benim yanımda olamazsın. Ae Ran... O beni çok çok iyi korudu Felix. O psikopata vermemek için sonuna kadar direndi. Bak, ben onun sayesinde buradayım. O ise...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bırakma // Lee Felix(✓)
FanfictionGözlerindeki yaşlar taze kanlı yüzündeki kana bulanarak kırmızıya büründü ve kanlı bir şekilde yanaklarında yol yapıp aşağı sarktı. "Beni... İyi tanıyamamışsın." dedi. Sonra gözleri, sicim gibi yaşlar boşalan ve büyük ihtimalle kıpkırmızı olan gözl...