Bardağımı altınca kez doldurduktan sonra geri yerime döndüm. Yine yemekhaneye herkesten önce gelmiştim. Çocukların tamamı birkaç dakika önce toplanmıştı. Herkesten uzakta, sigara içtiğim için açtığım pencerenin yanındaki iki kişilik masada oturuyordum. Birkaç gündür yemek sırasında yanıma gelen Bora dünkü olayın ardından bugün diğerleriyle oturmayı tercih etmişti. Bu durumdan etkilenmemiştim. Etrafımda insan olmamasına alışıktım, hatta yalnızlığı seviyordum. Boranın sergilediğim oyuna inanması işime gelmişti.
Sigaramı yaktığım sırada karşımdaki sandalyeye birinin oturmasıyla kaşlarımı çatarak bakışlarımı gelen kişiye çevirdim. Gördüğüm yüz gülüşümün nedeniydi. "Ser her görevinde böyle davranıyorsan kovulursun, ajan," derken ilk dumanı derince soluyup aldığım nefesi pencere yerine Kuzeye doğru savurdum. Henüz sigara kokusundan rahatsız olup olmadığını bilmiyordum ama umudum bu yöndeydi. Gözlerimi kısarak başımı sola doğru eğdim. "Neden arkadaşlarınla değilsin?" Tesisteki ilk günümden beri ajanların kendilerine ayrılmış uzun masada oturduklarını görmüştüm. Sadece diğerleri ayrı ayrı masalarda oturuyorlardı. "Bana mı üzüldün yoksa? Yalnız kaldım diye acıdın mı?"
"Yalnız kalmak için çabaladın zaten. Bu durumdan rahatsız olmadığını görebiliyorum." Yüzüme yayılan keyifli gülümsemeyi izlerken uzanıp paketten sigara aldı. Parmaklarımın ucunda döndürdüğüm çakmağı vermem için elini uzattığında gülümsemem büyüdü. Dudaklarımın arasındaki dalı Kuzeye vererek onun dudaklarının arasındaki dalı alıp yaktım. Birbirimizin sigarasından ilk dumanı soluyana kadar sessiz kaldık. "Kitabı okudun mu?"
"Daha önce okuduğumu söylemiştim. Neden soruyorsun?" İnsanların bize baktığını fark etsem de önemsemeden kahvelerimi ajanın gökyüzünü andıran masmavi gözlerinden ayırmıyordum. Her görevinde böyle olmadığını anlamam için özellikle Kuzeyden bir şeyler duymama gerek yoktu. Onu tanıyanların, yani ekip arkadaşlarının yan yana olduğumuz zaman verdikleri tepkilerden bunun ilk olduğunu anlayabiliyordum. "Kitabı yeniden okuyup okumadığımı mı soruyorsun, sarı kalemle çizilen satırlarda seni okuyup okumadığımı mı?"
"Bir şeyi merak ediyorum. Fazla mı zekisin yoksa ben mi açık kitap gibiyim de rahatlıkla okuyorsun?"
Kaşlarımı çatarak "Zeki olup olmadığımdan emin değilim," dedim. Sorusunu gerçekten düşünüyordum ve karşımdaki adam da bundan keyif alıyordu. "Bazen akıl sağlığımın yerinde olup olmadığıyla ilgili şüphelerim oluyor. Sanırım emin olduğum tek şey sadece senin değil, tüm insanların açık kitap gibi göz önünde olduğu."
"Seninle tanışana kadar kendimle ilgili böyle bir düşüncem yoktu. Hatta hayatımın büyük kısmı insanların beni anlayamadıklarıyla ilgili söylenmelerini dinleyerek geçti. Sen ise..." Doğru kelimeyi bulmak için duraksadı. "Sen ise farklı bakıyor gibisin. İnsanları analiz edebiliyorsun. Başkalarının göremediklerini görebiliyorsun. Dediklerimi ben de yapabiliyorum çünkü dediğin gibi ajanım, eğitim aldım. Ya sen? Sen nasıl yapabiliyorsun?"
"Katliamın sorumlusu tarafından eğitilmedim, Kuzey."
Net cevabımla Kuzey şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Aklından geçenlere direkt cevap vermeme şaşırmıştı fakat lafı dolandırmayı seven biri değildim. Onunla aynı becerilere sahip olduğumun farkındaydı. Bu yüzden eğitildiğimi düşünüyordu ve onu şüphelendiren katliamın sorumlusu tarafından eğitilip eğitilmediğim, onunla ortak olup olmadığımdı. Sonuçta tesisteki çocuklardan en şüpheli geçmişe sahip kişi bendim. Çatık kaşlarla beni izlemeye devam ederken sigaramı pantolonuma bastırarak söndürdüm.
"Madem açık konuşuyoruz... O zaman ben de açıkça sorayım, Gece. Sana nasıl güvenebilirim?"
"Güvenemezsin. Büyük ihtimalle gittiğim zaman peşime birilerini takacaksın, belki de bu işi sen yapacaksın ama şimdiden söyleyeyim, ajan. İzimi kaybedeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Gece [+18]
Fiksi UmumOn sekiz yıl önce yaşadığı lojmandaki tüm askerler öldürülmüştü. Hikayesi diğerlerinden farklıydı çünkü hem babası öldürülmüş hem de evi yakılmıştı. Gece Toksöz katliam gününden sonra ortadan kaybolmuş, on sekiz yılını hayalet olarak geçirmişti. Ner...