Bazıları smeraldo çiçeğinin yalnızca efsane olduğunu bazılarıysa çiçeğin arkasında yatan hüzünlü bir hikaye olduğu için onun (çiçeğin) gerçek olduğunu savunur.
Smeraldo italyanca "zümrüt" anlamını taşımaktadır. çiçeğin anlamı ise "açıklanmamış samimiyet/hisler" dir.
Bir gün çiçekçi kızın ve dükün gayri-meşru çocuğu olur. Çiçekçi kız doğumda ölür ve dükü yanlız bırakır.
Hem evlilik dışı olması hem de dük karısından dolayı çocuğu öldürmek ister ama yapamaz. Bu yüzden onu uzak bir yere yollar.
Çocuk büyüdükten sonra kendini kaleye kapatıp yüzünü bir maskeyle gizler. Çünkü kendisini "çirkin" bulur. Muhtemelen hayatı boyunca yaşadığı yanlızlık nedeniyle kalbini kimseye açmaz.
Sonra işler güzel bir hâl alır.
Adamın zihninin bir köşesinde güzel anılara sebep olacak bir hâl.
Kalbine acı dolu bir yara bırakıp, göz pınarları kurutana kadar ağlatacak bir hâl.
Bir gün bir kız onun bahçesinde belirdi. Sefil bir haldeydi kız.
Yanlız ve çirkin adam onu izlerken kız, yavaşça duvarı tırmandı ve bir çiçek çaldı.
Adam ilk başta delirircesine sinirlendi.
Onun kıymetli çiçeklerinini çaldığı için kıza çok kızdı.
Tüm gecesini bahçesinde gardiyanlık yapmak için uyanık ve bahçede geçirmeye karar verdi. Ancak onun kısacık uykuya daldığı anda kız, biraz daha çiçek alıp kaçtı.
Kimdi o?
Neden her gece onun çiçeklerini çalıyordu?
Farkında olmadan adam her gece kızı bekledi.Ve bir gece, kızı takip etti.
Kız topladığı çiçekleri satıyordu. Durumu kötüydü ve paraya ihtiyacı vardı.
Adam onun için üzüldü ve kalesine geri döndü. Ne yapabilir diye düşünüp duruyordu.
Aniden karşısına çıksa çirkinliğini görüp uzaklaşmasından korktu.
Ve aniden aklına birşey geldi. Yapacaktı. Kız için en güzel çiçeği yetiştirecekti.
Kendini kaleye kilitleyip çiçeği yetiştirmek için uğraştı. Her gün her gece bunun için uğraştı ama sonunda olmuştu. Soyu tükenmiş Smeraldo çiçeğini sonunda yetiştirmişti.
Çiçeği kıza kendi vermeyi düşündü ancak bu fikir onu çok korkuttu. Kızın bir daha gelmeyenceğinden korktu.
Ve çiçeği bahçeye dikti.
Günlerce kızın gelmesini bekledi ama kız gelmiyordu. En sonunda dayanamadı ve pelerinini giyip maskesini taktı. Kasabaya indi.
İnsanlara sordu ama kızın çoktan öldüğünü öğrendi.
Elleri titremeye başladı korktu, çok korktu.
Geç kalınmışlığın verdiği acı onu yıprattı. Belkide karşısına çıkmalıydım diye düşündü.
Eğer adamın cesareti olsaydı, kendisini gösterseydi ve hislerini itiraf etseydi her şey değişir miydi?
Elbette.
Elbette kadın korkar ve kaçardı.
Hatta delirirdi.
Ancak cesaret, söylenenden daha kolaydır.'Elimden gelen tek şey, tıpkı senin gibi güzel çiçekler yetiştirmek.'
Biliyorsun.
Sana kendimi gösteremem.
Sana kendimi veremem.
Sana zayıf tarafımı gösteremem.
Bu yüzden yeniden maskemi takıp seni görmeye geleceğim.
Ama hala seni istiyorum.Yalnızca şu kadar önünde durabilecek cesaretim olsaydı her şey daha farklı olur muydu?
Ağlıyorum.
Yok olmuş,
Çökmüş haldeyim.
Yapayalnız kaldığım bu kumdan kalemde
Kırık maskeme bakıyorum.