Şans. Zor bulunan bir nimet.
Benim bulamayacağım kadar zor.
Yakalayamayacağım kadar bilinmez.
Ulaşamayacağım kadar uzak.
Ama belki. Bekli bir gün...
Sonuçta umut tutunabileceğimiz tek dal.
"N'aber güzellik?" Victor'ın göz kırparak sorduğu soruyla gözlerimi devirdim.
"Я думаю, ты вернулся в свое время, Виктор?" (Yine günündesin galiba Victor?)
Pişkince sırıtmaya başlayınca, alt dudağımı dişledim ve gözlerimde ki o enfes mavilerini dudaklarıma çevirmesini sağlayarak dikkatini dağıttım. Fırsattan istifade dizimi bükerek karnına geçirdim ve yuvarlanarak bu sefer ben üzerine çıktım.
"Ты такая красивая."( Sen de öyle güzellik.)
Bu sefer ikimizde sırıtmaya başlayınca üzerinden kalkıp elimi uzattım ve onu da kaldırdım.
Victor, Karasil Soyu'nun Rusya'da ki Vasilyev ailesinin 5 çocuğundan en küçüğüydü. 18 yaşında, 2.3cm boyunda, kalıplı, ve acayip yakışıklıydı. En yakın arkadaşlarımdandı. Hatta Mayadan sonra ki en yakın arkadaşım. Tabii, aşırı flörtöz olması dışında hiçbir sorunumuz yoktu.
Mahir, Maya'nın beline sarılmış, birlikte Victor ile bize sırıtırken; Victor da kolunu omzuma atıp onlara doğru yürümemi sağlamıştı.
Ve Mahir. Mahir İs, Fas'taki İs ailesinin şu an ki tek oğlu. Ayrıca ailesinin farkı tek kadın vârisi olan Karasil Soyu ailesi olması. Ablası Arya İs, ailenin en büyük kızı olarak ailenin varisiydi.
Mahir, hep soğuk biriydi ne kadar bize karşı daha sıcak olsada yine de aramızda en sert'imiz oydu. Ayrıca en önemlisi Maya'nın sevgilisiydi ve lise başından beri, 5 yıldır çıkıyorlardı.
Boyu Victor kadar olmasada gayet uzundu ve hafif koyu teni, siyah kıvırcık saçları,kahve rengi gözleriyle acayip çekiciydi ama hiçbir kızın ona bakmaya cesareti yoktu. Çünkü bir keresinde okuldan bir kız Mahir'e sarkıntılık etti diye kızı perişan etmişti. Ayrıca okulun sahibinin oğlu olduğu için ayrı bir ilgi de görüyordu.
Biz her zaman 4'lü takılan, okulun o "popüler-zengin-züppe" tayfasından olmuştuk.
Bütün okulu bırakın, bütün İstanbul bizi tanırdı. Herkes bizi, zengin-şımarık-zorba diye tanırdı. Zorba kısmı hariç öyleydik de. Ama bide perdenin arka yüzü vardı. Kimse bilmezdi. Önemsemezdi de.Onlar için ne giyindiğin, nerelere gittin, kimlerle takıldığın önemliydi. "İnsanlar" böyleydi.
***
Kafamı proje ödevlerinden ayırmazken telefonum çalmaya başladı. Ekranda Victor'ın adı belirirken aramayı cevapladım.
"Asi," benim grubumuz arasında ki lakabımdı.
"Vic," ve onun ki.
"Asi,"
"Vic,"
"Asi,"
"Ne var lan!? Çıldırtma beni ya!" diye terslenince kıkırdamaya başladı,
"Aman, tamam be çıldırma hemen azıcık eğleniyorduk. 20 dakikaya hazır ol, seni almaya geliyorum. Ilgazoğulları Parti veriyormuş herkes orada."
"Gitmesek? Sen sevmezsin Alaz'ı zaten."Ilgazoğulları aynı cemiyette olduğumuz zengin ailelerden biriydi. Ve yüksek ihtimalle partiyi iki kuzenden, büyük olan Alaz düzenlemişti ve Victor'ın onu pek de sevdiği söylenemezdi çünkü Alaz'ın kuzeni Atlas, benim eski sevgilimdi.
Atlas Ilgazoğulları, lisede farklı okullarda olsakta aynı ortamda olduğumuz için tanışmış 2 yıl onunla çıkmıştım ama geçen yıl onu başka bir kızla basmış sonrada aslında-göründüğü-gibi-değil lafları dinlemek istemediğinden kısa mesajla ayrılmıştım. O da, sonradan öğrendiğime göre İtalya da okumaya gitmişti. Alaz'ı da çok iyi tanımıyordum ama Atlas ile sevgiliyle birkaç kez karşılaşmış konuşmuştuk aslında iyi çocuktu ve Gece diye çok tatlı bir kız arkadaşı vardı. Victor'ın Alaz'ı başka bir nedenden daha sevmediğini düşünüyordum ama nedenini bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilith Efsanesi
FantasyBabamın sesi hoparlörde yankılandı, "Tamam, kıza zarar vermeyin. Yarın saat 21.00 da paket elinizde olur. Paket gelince de kıza bırakacaksınız." Ve arama sonlandırıldı. Adam şaşırmış yüzüyle bana döndü, "Baban seni ne kadar da seviyor böyle, gali...