Eve geldiğimde sırılsıklamdım. Bayan Mei ben kapıyı açar açmaz elinde bir havluyla koşarak gelmiş ve kapıyı kapatarak içeri geçmeme yardımcı olmuştu. Onun düne göre iyi olduğu belliydi. Ama endişeli bakışlarla beni süzünce ona ne olduğunu soran bir bakış attım.
"İyi misiniz, efendim?" diyerek sorduğunda ona anlamayan gözlerle bakmaya devam ettim. Sonra parmağıyla sol çenemi işaret etti. Hemen toparlanarak söze girdim.
"Ah, evet, evet! Ufak bir kaza işte. Problem yok," diyerek iyi olduğuma dair birkaç söz daha söyledim ama o da vazgeçmeyerek "Pansuman yapabilirim. Hatta geliyorum, bekleyin!" dedi. Arkasını döndüğünde ondan hızlı davranarak mutfağa yöneldim. Bu pansuman istemediğimin bir ısrarıydı. O da ilk başta bocalasa da arkamdan geldi ve çenemdeki hafif şişmiş morluk konusunda konuşmak istemediği anlayarak üzerime daha fazla gelmedi.
Mutfaktan uzun zamandır duymadığım bir koku geliyordu. Yemeklere âşık olan biri olarak son iki gündür neredeyse hiç yemek yememiştim. Midemin acıyla kavrulduğunu hissediyordum. Ayaklarım mutfağa doğru kendi kendilerine giderken Bayan Mei de arkamdan geliyordu. Ares ise ortalarda yoktu. Elim ocaktaki tavanın kapağına gitmeden önce yandaki bez parçasını kavradı. Bezle birlikte tavayı açtığımda haşlanmış olan büyük mantılarla karşılaştım. Mantıya benziyordu ancak bu büyük mantıların ne olduğunu tam bilmiyordum.
"Evdeki malzemeleri gözden geçirince bunu yapmamın iyi olacağını düşündüm. Siz sadece ortalığı toplayıp silmemi söylemiştiniz ama bunu da yapmam umarım sorun ol-" Sözünü kesen şey çekmeceden aldığım bir çatalı hızlıca önümdeki mantıya kakıp kaldırmam ve büyükçe bir ısırık almamdı. Tadı çok güzeldi. Lokmayı ağzımda gezdirip tadını iyice ezberlemeye çalışırken Bayan Mei söz girdi.
"Aslında bazı malzemeler eksik olduğundan tadının nasıl olduğuna dair pek bir fikrim yok," derken ben çatalın ucunda kalan diğer parçayı ağzıma atmıştım.
"Çok güzel, diğer yemekler konusunda nasılsınız?" diye sorduğumda yüzünün aydınlandığına şahit olmuştum.
"Birçok yemek konusunda detaylı bilgiye sahibim ama hamur işleri daha çok hoşuma gidiyor." Tavanın kapağını geri kapadım. Ve ilerideki ufak tencerenin kapağını açtım. İçinde kırmızı hoş baharat kokuları yayan bir sos vardı.
"O da sosu ama sosu normalden çok farklı yaptım malzemelere eksik olduğu için." dediğinde kendini ve sevdiği şeyleri açıklayan birinin gülümsemesi vardı yüzünde. Buraya düşmeden önce işi neydi acaba? Belki hemşiredir diye düşünmüştüm ama aynı zamanda yemeklerde de bu kadar iyi olması beni sorgulatıyordu.
"Enfes kokuyorlar, Bayan Mei size bir soru sormak istiyorum ancak özel olursa cevaplamak zorunda değilsiniz." Gözleri ilgiyle bana çevrildi ve başıyla onayladı. Gülümsemesi solar gibi oldu. Belki de saklamak istediği şeyler vardı ve ben bunları sorarsam ne yapacağını düşünüyordu. "Bu hale düşmeden önce neredeydiniz? Neler yapıyordunuz? Ve aileniz var mı? Görmek isteyeceğiniz birileri?" Sorularımı art arda sıralarken ilk başta gözlerini kaçırdı. Dün giydiği elbisenin kollarını çekiştirdi. Ellerini sertçe ovuştururken tekrar bana odaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATLARIN RUHU
FantasyHer hikaye bir intikam yolcuğuyla başlardı. Karakter zarar görürdü, gururu ezilirdi ve bazen de kaçardı. Dünya'nın hikayesi ise intikam almasıyla başlıyor. Plan işleme kondu ve uygulandı. Sadece önünde bir pürüz var. Bu pürüz sırtında katran karası...