Ekilibriyum

126 73 217
                                    


"Tanrılar ancak ve ancak kendi koydukları kurallar dahilinde evrenle zar atarlar." 

Kuantum Oyunu, A. Palamete, Cilt II. Sf.254

Masasında düşüncelere dalmış halde oturmaktaydı genç adam. Balsazar Kaldan, Marduk'un seyrüsefercisi, tabletine kargacık burgacık işlediği rakamlardan anlamlı sonuçlar çıkarmaya çalıştığı bir molayı daha kamarasında geçirmekteydi yine.

Odasını dikkat dağıtıcı tüm bileşenlerden yoksun kılmıştı. Ne bir süs eşyası, ne bir hatıra... Her daim düzenli ve titizdi. Duvara monte edilmiş raflarda yalnızca iş göreceğini düşündüğü eşyaları barındırır, yer çekimi paletlerinin bozulma ihtimaline karşı manyetik botlarını kamaranın merkez noktasında bulundurur ve yatağının örtüsünü üzerinde cam bir bilyenin dahi kolaylıkla yuvarlanabileceği ölçüde düzgün tutardı.

Genç adam, gözleri tabletin ışıklı ekranında dönen sayılarda olduğu halde olasılıkları bir kez daha geçirdi aklından. Eğer son zamanlarda aklını bulandıran o karmaşık duygularını Sibele'ye açabilseydi; ya kadının da kendisiyle aynı hislere sahip olduğunu öğrenerek karşılık bulacak, ya da hislerinin karşılıksız olduğu gerçeğiyle yüzleşip reddedilecekti. Basit bir olasılıkla duygularının karşılık bulma ihtimali her türlü etkiden arındırılmış haliyle yüzde elliydi.

Sonra elindeki verileri ve bileşenleri formüle dahil etmeye başladı. Sibele ile her konuştuğunda utancından kızarması, kadının özgüveni karşısındaki kırılgan utangaçlığı, yaptığı gaflar, tayfanın kendisiyle alenen maytap geçtiği anlar, her ikisinin ilgi alanları, hoşlandıkları, hoşlanmadıkları, hayata karşı bakış açıları ve daha bir sürü şey... Bunları istatiksel birer veri olarak işlediğinde, o iyimser yüzde ellilik oranın nasıl da süratle düştüğüne şahit oldu.

Otomatik çekmecesini açıp tayfadan bin bir uğraşla gizlediği verisayarı çıkardı. Siber Yıldız'ın oyuncaklarından birisini kişisel odasında bulundurmasının hoş karşılanmayacağını biliyordu. Dışarıdan herhangi bir ses gelip gelmediğini kulaklarıyla yokladıktan sonra elindeki istatistikleri aygıta işlemeye başladı. Sonuç değişmemişti. İhtimaller kadına veya kendisine ait her bir veriyi aktarışında istisnasız olarak düşüyor, arada bir kalkışma fırsatı bulduğu jestlerle cılız bir artış gösterse de sonunda yine dibe çakılmaya devam ediyordu. Yüzde yirmi bir oranına indiğinde nihayet veri girmeyi durdurdu genç adam.

Yüzde yirmi bir!.. Bıkkınlıkla verisayarı yatağına fırlattı. İstatistiklerden nefret ettiğini hatırladı. Saf olasılığın iyi bir şey olduğuna emindi. Belki fazla teorikti. Fazla kestirilemez ve soyut... Ama özünde iyiydi. Astronomik koordinat veya yörünge hesabı gibi. İstatistikler ise kötücüldü. Başından sonuna belirleyici olmakla beraber bir o kadar da kesindi. Ayrıca bir arı kovanı kadar karmaşıktı. Her kafadan ayrı bir sesin çıktığı heterojen bir toplumun mühendisliğine soyunmaktan farksız geliyordu ona. Şirketin algoritmaları gibi...

Sibele ile girdiği bahisler ve tatlı sert atışmaları –Hah! Bunlara atışma bile denemezdi. Daha çok kadının laf atmaları ve karşılığında Balsazar'ın kızarıp bozarmaları demek daha isabetli olurdu- ve her ikisinin de bilimin farklı alanlarında uzmanlaşmış olmaları aralarında bir tür rekabet dürtüsünü tetikliyor olmalıydı. Bir oyun gibi...

Bir ışık yandı ansızın genç adamın zihninde. Eğer bu gerçekten bu bir oyunsa Sibele'yi kendi çıkarını düşünen rekabetçi bir oyuncudan tarafların genel faydasını düşünecek bir işbirlikçiye yönlendirmek mümkün olabilir miydi? İlişkilerini ekilibriyum seviyesine, herkes için eşit fayda sağlayacak bir düzleme getirmek... Sonuçta Balsazar'ın duygularına olumlu yanıt vermek hem ikisi için hem de tayfa için kazançlı bir duruma dönüşebilirdi.

Kozmik Yankı | Yıldız ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin