III

14 2 0
                                    

Cevher'lerden Kristal

Yazın bitmesine bir aydan az kalmıştı, ve biz hala her gün aynı saatte, aynı yerde Bryden ile buluşuyorduk. Kimi zaman bana işinden bahsediyordu, kimi zaman denizde birlikte yüzüyorduk bu yaz sıcağının altında, kimi zaman yaz rüzgarının esintisinde serinliyor, bazen güneşin altında güneşleniyorduk, kimi zaman kumlarla oynuyor, kimi zaman su savaşı yapıyorduk. Bryden son görüşmemizde -yani dünkü görüşmemizde- bana bir sürprizi olacağını söylemişti. Beğeneceğime emin olduğunu da eklemeyi unutmamıştı.

Yazar'dan

Dün gece, Bryden'ın her gün, gününün yarısında onlarla takılmak yerine ne yaptığını bilmek isteyen onun altında çalışan mürettebattan biri Bryden'ı takip etmişti. Gördükleri konusunda ilk başta farklı şeyler düşünüp pis pis gülümsemişse de daha sonrasında gördüğü kızın kuyruğu ile neredeyse dilini yutacaktı. Bryden'ın ne yaptığını anlamamış olsa da Kaptan'ının gözüne girmeyi ve en önemlisiyse Kaptan'ın göz bebeği Bryden'ı onun gözünden düşürmeyi her şeyden çok istiyordu. Onun sahip olduğu her şeyi kendisine istiyordu, Bryden daha çömez olmasına rağmen ondan daha çok rağbet görmüş, Kaptan'ın onu üst mevkilere taşımasına göz yummuştu. Ama buraya kadardı. Kaptanı, onun yakalatacağı deniz kızı ile Bryden arasındaki ilişkiyi öğrenince küplere binecek ve Bryden'ı tahtada yürütüp köpek balıklarına yem ettirecekti.

Tam da istediğini yapıp Kaptan'a haber verdi. Ertesi gün Bryden'dan önce oraya varacak ve deniz kızını ele geçirecekler, sonrasında kalbini söküp alacaklardı. Önce Bryden'ı durduracak bir plan yapmalılardı. Bunu da Kaptan'ına söylediğinde aldığı, "Ne gerekiyorsa yap." cevabı sevinçten havalara uçmasına sebep olmuştu. Sonunda hayalleri gerçekleşiyordu. Sonunda papucu dama ayrılmayacak ve hak ettiği her şeye fazlasıyla kavuşacaktı.

Genç deniz kızı her zamanki gibi erkenden oradaydı. Coşkun heyecanıyla Bryden'ı bekliyor sabırsızlıkla hareket ediyordu.

Genç delikanlı ise kaptan kamarasına çağrılmıştı, lakin daha içeriye adım atar atmaz ondan nefret ettiğini bildiği George ile karşı karşıya kalmıştı. Kaşlarını çatarak sordu.

"George? Senin burada ne işin var ve Kaptan nerede?" Arkasından kapıyı kapattı.

"Demek Küçük Deniz Kızı'nı kendine saklayacaktın ha Bryden?" Kafasını iki yana sallayıp "Cık."ladı. "Neyse ki Kaptan'ın en iyi adamı olan ben, ne haltlar döndürdüğünü anladım."

"Ne'den bahsediyorsun sen?!" Pürüzsüz sesi oldukça gür çıkmıştı. Sinirle artık düşman olarak gördüğü adamın üstüne yürüdü.

"Şşht! Sakin ol Bryden. Küçük sevgilinin hiç bir şey hissetmemesi için elimden geleni yapacağım. Tabii fazla direnirse," Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana salladı. "o zaman olacaklar için söz veremiyorum." derken arkasında duran kapıyı çoktan aralamıştı.

"Seni-" diye sinirle, sanki çıldırmış gibi başladığı söze tam George'nin üstüne atlayacak iken George'nin kendini dışarı atmasıyla tamamlayamamıştı bile. George hemen arkasından kapıyı kapatıp sıkıca kilitledi, yetmezmiş gibi tahta bir bariyerde ekledi. Artık kafası rahat olduğuna göre gelen kapı yumruklama sesleri ancak "deniz kızları"nın melodik sesleri gibi gelirdi ona.

Genç deniz kızı gelen gürültülü seslere kulak kesildi. Tırsmakla kalmamış, neredeyse bayılacaktı. Elinde az önce oynadığı, Bryden ile tanışmalarına vesile olan fular kayalığın üstüne düşmüştü. Yanından geçip giden ok ise cabasıydı. Başını tüm bu olan şeylerin kaynağına çevirince, tam en az iki gemiye sığabilecek bir mürettebat gördü. Gözleri korkuyla büyürken göz hareleri titreşiyordu. Onu gören Kaptan bağırdı,

"Yakalayın!" diye. Her bir yandan gelen oklar, kurşunlar ve mızraklar genç kızın annesinin en büyük korkusuydu. Binlerce hatta milyonlarca kez uyarmıştı kızını. İnsanların acımasızlığı ve sırf sonsuz olan şeyler için yapabilecekleri gözünü son derece korkutuyordu ve bu konuda sonuna kadar haklıydı. Durumun mühim olduğu çokça belliydi. Kristal bunu anlayabilecek kadardır hayattaydı. Donup kalması ancak omzuna isabet eden kurşun ile son bulmuştu. Acıyla inlese de sıcağı sıcağına tam olarak hissettiği şeylerden emin değildi. Hızla suyun altına dalıp arkasına aldığı korsan ve mürettebat güruhunun çığırışlarıyla birlikte annesinin yanına yol aldı.

"Bryden, insanlar her şeyi fazlasıyla sahipleniyor ya, neden?" Bryden dudaklarını büzdü.

"Bilmem, belki kendilerini daha iyi hissetmeleri sağlıyordur." Düşünmeden cevap vermişti, çünkü bunu daha önce hiç düşünmemişti.

"O halde sen de benim insanımsın Bryden... Evet şu anda kendimi daha iyi ve gübende hissediyorum." Bryden güldü. Deniz kızının burnuna vurdu.

""Gübende" değil, "güvende". Ayrıca Eğer ben senin insanınsam sen de benim deniz kızımsın." Gülümsedim ve başımı "peki" manasında, utangaç bir gülümseme eşliğinde salladım. "Yarın sana büyük bir sürprizim var." dedi böbürlenir bir havada. "Eminim çok hoşuna gidecek." Gülümsedim. Eminim onun yaptığı her şey benim hoşuma giderdi.

Aklıma gelen düşünceler ve dünkü yaşadıklarımız karşısında yutkundum.

Bryden'ın bunları yapmasına inanamıyordu. O çok heyecanlandığı sürprizin bu olması inanılır gibi değildi. Annesinin haklı çıkmasına ise daha da inanamıyordu, her zaman fazlasıyla abarttığını düşünürdü ama bu sefer hem kırılmış hem kızmıştı. Kızgınlığı kendine, kırgınlığı ise biricik insanı Bryden'aydı.

"Neden böyle bir şey yapmıştı ki şimdi?" "Benden ne istemişti?" "Hani kalbimin bedeninde olmasını istiyordu, şimdi ne değişmişti ki?!" "Yoksa, beni artık sevmiyor muydu?" "Yani arkadaş olarak tabii." Gibi düzinelerce soru dolanıyordu aklında. Ve içten içe kendini yiyip bitiriyordu.

Annesinin yanına ulaştığında annesi az daha aklını kaçıracaktı. Hemen gerekeni yapmalıydı ve bunu yapmak için sakinleşmedi gerekliydi ve o da tam olarak bunu yapmaya koyuldu.

O sırada Bryden bağırmaktan sesi kısılmış, kapıya yumruk atmaktan elleri tahriş olmuştu. Bu süreç boyunca hiç bıkmadan, usanmadan bu yaptığını yapmaya aynı baştaki istikrarı ve azmi ile devam etmişti.

Kapının aniden açılmasıyla kapının önünden çekildi. Gelen kişinin yakasına yapışan Bryden, George'a bir yumruk geçirdi.

"Nerede o?! Söyle ne yaptınız ona?!" George'u kapıya yapıştırdı ve boğazına sarıldı. George ise sinirle güldü.

"Merak etme, kaçtı senin deniz kızı. Ama fazla yaşayacağını sanmam, onca kurşunun, okun, mızrağın arasında illaki bir şey isabet etmiştir." Söyledikleriyle Bryden'ın gözlerine perde inmişti. Önce George'yi dönebildiniz kadar dövmüştü hırsını tam olarak alamayınca yakasından tutup kamaradan çıkarttı, ardından denize yuvarladı. Bunu yaparken bile George'nin yüzündeki ifadeyi dağıtmaktan başka bir isteği yoktu.

Hızla gemiden ayrılıp her zamanki yerlerine gitti. Bulduğu fuların üzerindeki kırmızılık fark edilmeyecek gibi değildi. Umdu ki Kristal onun yaptığını sanmasındı, yanlış hiç bir anlaşılmaya aralarında yer bulunmasındı. Daha da önemlisi ona bir şey olmasındı. Ama fuların üzerindeki ve kayaları boyayan kanlar tam aksini iddia ediyordu. Onu bulmak adına nafile bir uğraşla, hiç düşünmeden suya atlamıştı. Dalabildiği kadar derine dalmıştı ama hiç bir işe yaramamıştı. Suyun yüzeyine çıkıp ismini seslendi, tekrarladı durdu. Defalarca denedi. Sonunda pes edip yukarı geri çıkmak için elleri ile kendisini kayalara tutunarak yükseltti. Delirecek gibiydi. Denizin suyundan gözünden akan damlalar belli olmuyordu. Tam dizimi yukarıya atıyordu ki bir yerden gelen ok omzuna girdi, bununla beraber ıslak kayaya tutunan eli kaydı ve başını bir kayaya çarparak suyun içine çekildi.

Fularını kaybolduğunu fark eden Kristal ise içindeki kötü hisle birlikte annesini savuşturmayı başararak kıyıya ulaşmak üzere yola çıktı. Tam gaz dışarının son bulunduğu noktaya ilerlerken suyun içinde bir kızarıklık fark etti, yavaşça yuvarı doğru yükselen kumaş parçası ise Bryden'ın elinden sıyrılıp giden dışarından başka bir şey değildi...

YAZ DALGASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin