buğulu gözlerle bir sır perdesinin ardından bakar gibi bakıyorum şimdi sana. başımı yaslamışım omzuna. yine de aramızda kocaman bir perde var, suratıma hiç bakmıyorsun.
gözlerim hep gözlerinde, hep bir anlam arıyorum. sonsuza dek benim olacağını belirten bir kıvılcım (evet, bir ateş bile değil, bir kıvılcım) bekliyorum. hislerinin esasını geçtim, gölgesi bile bana ne çok yeterdi diye düşünüyorum.
seni sevmek ne kadar kolay, hiçbir şey yapman gerekmiyor senin. nefes alman, hatta belki bir zamanlar var olmuş olman bile yeter. belki hiç var olmamış olsaydın seni yine, her şeyden çok severdim.
ne kadar azıyla yetinebildiğimi kendi kendime düşününce kendime acıyorum. çokça sevilmiş ve çokça terk edilmiş çocukluğum geçmişin kocaman sürgülü kapısını aralayıp da bana gülümsüyor. sana bakarken onu görüyorum. böyle anlarda seni terk etmek istiyorum.
yine de beni terk eden sen olsaydın, sanırım buna dayanamazdım.
kaçmak çok kolay, yine de kalıp seni sevmeyi her gün seçiyorum. ya sen?
ben tüm bunları düşünürken gözlerin bir kere bile benim sevilmeye duyduğum şehvetle alevlenmiş gözlerime kaymıyor. zaman yer yüzüne çökmüş bulutların üzerinde, ben yine o bulutların altındayım. hiçbir zaman mutlu olmadığım kadar mutsuzum yine, ama bir daha düşününce... sen varsın.
ben fikrinden tamamen vazgeçmediğim sürece beni bırakıp gitmiş sayılmazsın. sadece ben istediğim vakit benden gitmiş olabilirsin sen. bedenin bir başkasıyla olabilir, kalbini bir başkasıyla doldurmuş olabilirsin. yine de... yine de, görüyorsun ya; anlattıklarımın hiçbiri seninle ilgili değildi.
tüm bu zaman boyunca hep bir yansımayla konuştum; onu sen sandım, yanıldım. beni hiç bırakmamanı isterdim ama bu gerçekçi değil. hayat eninde sonunda seni benden ayrı koyacak, sen ise bu süreçlerin benim için ne sancılı olduğunu asla bilemeyeceksin.
benim çocukluğumda sıkışıp kalmış kocaman bedenimin ardını göremeyeceksin. bırakıp gittiğin yetişkin biri olacak ama ben bir çocuk gibi sana küseceğim.
her şey tam burada, cümlelerim ve hayallerimle, zihnimin köhne sokaklarında gerçekleşiyor. seni sevmek için sana hiç ihtiyacım olmadı, çünkü işin aslı ben seni hiç sevmedim. o yanılgıların her birini sen sandım, her birini ben uydurdum. ettim, eyledim, oldurdum. kendime yalan bir dünya kurdum. o yalan dünyada tek gerçeğimmişsin gibi sevdim seni.
seni işte böyle, bin bir çelişkinin içinde kalarak seviyorum. o kadar çok seviyorum ki, ne kadar sevdiğimi sanırım hiç ama hiç bilmiyorum. yine de seni sevmek çok kolay, ama sanırım beni terk ettiğinin hayaline bile katlanamazdım.
çıt çıkarmaya korkuyorum, eğer bir şey yaparsam benim ürkek suratıma bakacaksın başını çevirip de. işte o zaman ne kadar yaralı olduğumu göreceksin. bu yaralı insan bir dünya uydurup da merkezine seni koydu desem anlamayacaksın. tüm gezegenim sensin, beynimdeki her şey senin uydun, bir uzantın.
gerçi bunların hepsi yalan, ya değilse?
ben içimde kopan tufana tutulmuş, senin için dalgalanan denizlerimde boğulmuşken sen hiç istifini bozmuyorsun. seni sevmek ve aşkından ölmek, işte benim için bu kadar kolay. hiçbir şey yapmana gerek yok. var olmamış olsaydın, inan seni şimdi sevdiğim kadar severdim.