1- I shouldn't trust my father

5 1 0
                                    

"Büyüleyici şeytanın onun gibi bir oğlu vardı. Kendisi babası gibi tek bir bakışıyla evrendeki herkesi kendisine hayran bırakabilecek bir yakışıklılıktaydı. Babası bu özelliğinden yararlanarak bir sürü kız düşürüp kalplerini kırardı. Bazen bu sadece kendisini tiksindirirdi. Bazen değil babasından her zaman tiksinirdi. Annesini hiç görmemişti. Belki de annesi de onu. Kim bilebilirdi ki? Babası Herkesin aydınlık olarak gördüğü karanlıktı. Kimse bilemezdi"

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

"Diego buraya gel, hemen!"
Babamın seslenmesiyle yanına gittim.
"Ne var ne yapmışım yine?"
Onun bu soruya cevap vermesini beklerken düşünüyordum, ne yapmış olabilirdim bu sefer? Akşam saati birşey de yapmadım ki. Ben bu hafta yaptıklarımı düşünürken o konuşmaya başladı
"Bu sefer yediğin haltlarla alâkalı değil. Bu sefer çok hayırlı bir konu"
Hayırlı diyince tırsmadım değil. Kesin çok saçma bir konuydu. Ne zaman bir şeyin hayırlı, güzel olduğunu söylese o konu bana saçma geliyor veya uymuyordu. Mesela sürekli kendime güzel bir kadın Alfa bulmam gerektiğini çünkü halka örnek olmam gerektiğini bunun bir kral olarak önemli olduğunu söyler. Sonuçta yeni kral ben olacakmışım. 28 yaşında olsam bile kendi kararlarımı asla veremedim. Babam konuşurken kollarımı bağlayıp onu dinlemeye başladım.
"Seni soylu Cassiopea Ailesinin kızıyla evlendiriyorum!"
AL İŞTE BİLİYORDUM!
"Katiyen olmaz! Kabul etmiyorum! Evlenmeyeceğim!"
Bağırmaya başladım. Babam da sinirlenmiş olacak ki yüz ifadesi değişti. Ben bağıracağını düşünürken sakin ama sinirli bir ses tonuyla
"Şuan senin bu aptalca fikirlerine uğraşamam. Gay isen benim açımdan maalesef yapacak birşey yok. Ama erkek çocukları da varmış. Bu yönde istediğini karar vermene izin verdiğim için minnet bile duymalısın."
Ne diyo bu ya?
"Baba ben gay değilim"
"O zaman kızla evleneceksin. Evlenip ailemizin onur ve şerefini koruyacaksın."
"Evlensem de evlenmesem de sende ne onur var, ne şeref ne de haysiyet. Onları yıllar önce kaybetmişsin sen"
Baya laf yiyecektim ama haklıydım.
"Benimle doğru düzgün konuş ben senin babanım"
Tch babammış. Babalığını mı gördük?
"Benim istediğim kişiyle evleneceksin o kadar!"
"Hayır evlenmiyorum! Sırf benden kurtulmak için istiyorsun diye kendi özgürlüğümden vazgeçmiyorum"
"Haddini aşıyorsun! Hem bu benim istediğim değil kral sen olunca benim gibi-"
"Evet evet haddimi aşıyorum çünkü senin gibi görkemli, zeki, çekici ve daha bir sürü sikimsonik özelliği bulunan bu alemde tek babama karşı geliyorum"
sert bir tokat attı. Sendeledim
"Ben evlenmeni istiyorsam evleneceksin o kadar!"
Dedi tam gidecekken tekrardan bana döndü ve
"Yarın akşam olucak hazır ol. Kaçmaya falan çalışma. Eğer kaçmaya çalışırsan seni bulurum ve sonuçlarına katlanırsın."
Dedi ve odayı terk etti. Salondan odama geçtim. Evlenmek istemiyorum. Ne yapacağımı düşünmeye başladım. Karşı taraf bu tarafta bilinen en kötü iblisler. Babalarının karısına bile yapmadıklarını bırakmayan o iki çocuk bana neler yapmaz! Ne yapacağımı bilemiyorum. Ama Black Ablam ve Maida bilir! Babam görmeden ve anlamadan evden çıkmalıyım. Mümkünse birkaç günlük onlarda kalabilirim. Ne zaman bir problem olsa onlara giderim. Black abla da bir problem olduğunu anlayıp babama haber vermezdi. Babamın ruhu bile duymadan eve gelirdim. Hatta bence 1 yıl gitsem onu bile farketmez. Ha şuan farkeder tabii. Dolaptan çantamı çıkardım. İçine birkaç günlük giyebileceğim kıyafetler attım. Sonuçta bahsettiğim gibi yıllık gitmiyorum. Bu haftayı atlatsam gerisini ben hallederdim. Hazırlığım bittikten sonra çantamı sırtıma takıp pencereye yöneldim. Pencereyi açıp adımını pencerenin dışındaki mermere attım. Bir diğer ayağımı da atınca iş tamamdı. Ve böylece şuan odamın dışındaydım. Pencereme biraz uzakta olan şeye atlayı aşağıya katabilirdim. Ama bu 5. Katta olduğum için fazla riskli. Hem babamın beni görme olanağı %49. Hayır yani Odamı hangi şahıs hangi akla hizmet 5. Kata koyduysa buraya gelsin. Prens olarak kendisinin annesi hakkındaki niyetlerimi beyan etmek istiyorum. Aklıma daha mantıklı bir fikir vardı. Şeytanın oğluydum ben. Kanatlarım fazlasıyla büyüktü ve hızlıca uçup onlara gidebilirdim. Ama bu fikirle yakalanma riskim fazla yüksekti. Aman boşver kullan gitsin sanki görebilecekti beni. Önce kendi önünü görmeyi öğrenmeli. Atladım ve hızlıca kanatlarımı açtım. Uzun zaman sonra İlk defa kullanacaktım. Gökyüzünde yukarıya doğru çıkmaya ve hızlıca uçmaya başladım. Gerçekten çok güzel bir histi. Halk beni ve babamı fazlasıyla "sevdiğinden" onlara görünmemek için yukarıdan uçuyorum. Sorun şu ki tek gördüğüm şey bulut ve manzara ama olsun bence bu da iyi. Uçarken şehrin o güzel manzarasını izledim. Normal bir insanın iğreneceği bir manzaraydı ama küçüklüğümden beri benim çok hoşuma giderdi. Black abla sırf ben seviyorum diye beni ve maidayı hep yükseklere çıkarır manzarayı izletirdi. Kendi çocuğundan ayrı tutmaz bana da bakardı o. Annemin ve babamın ortak arkadaşlarıymış. Annemi hiç görmedim ama görünüş olarak ona benziyormuşum. Black abla anlatırdı bazı hoşuna giden şeyler ve hobilerimiz benzermiş. Keşke onun kadar iyi olsam bende ama maalesef nerde bende o kalp. Kalpsiz derler bana. Aşık olmam, sevgi göstermem, sürekli öfkeliyimdir. Babam haklı aslında ben kimseyi haketmiyorum. Ah siktir ben en son Black ablanın evine gidiyordum. Nereye geldiğimi fark etmedim. Ya evlerine fazla yakındim yada uzak inmeden bilemem. Biraz aşağıya indiğimde hiç görmediğim bir yerde olduğumu fark ettim. Hayatımda hiç görmemiştim burayı. Gözlerim tanıdık birşeyler aramaya başladı. Tanıdık bir sima, yapıt, bina, ses herhangi birşey işte. Yere biraz daha yaklaştığımda arkamda bir ses duydum.
"Nereye böyle Diego bey? Hemde gecenin geç saatlerinde?"
Arkamı döndüğümde o sesin babama ait olduğunu gördüm. Ama bu nasıl olurdu? Burayı hiç görmemiştim ve bana hiç anlatmamıştı. Bu yer haritalarda var mıydı onu bile bilmiyordum. Sonra babamın elinde birşey tuttuğunu farkettim.
"O elindeki ne baba?"
Sorduğum soruya güldü.
"Bence sen daha iyi bilirsin ne olduğunu."
dedi. Eline bakınca elinde Hayvanları vurmakta kullanılan silahlardan olduğunu gördüm. Ama neden getirmişti ki? Etrafıma bakındım hayvan yoktu ki neyi vuracaktı bununla?
"Ne diyorsun anlamıyorum. Hem ne yapacaksın hayvan vurduğun silahı? Hayvan yok ki burada"
Diyince daha da güldü. Bu gülüşü beni korkutuyordu. Sonra öylece birbirimize baktık biraz sessizlik oldu. Bu sessizlik birşey olacağının habercisiydi. Önce elindekine sonra bana baktı.
"Diego,Diego,Diego fazla basit düşünüyorsun. Hem sana ne öğrettim?"
Dedi o korkutucu gülümsemesiyle. Sinir olduğu belliydi. İsteksizce gülüyordu. Ve gözlerimin içine bakarak sözüne devam etti.
"Her yerde kurallar ve yapılmaması gerekenler vardır. Ama o kişi buna rağmen öyle davranırsa her davranışın bir bedeli olduğunu unutmamalı."
Ona bakmaya devam ettim o ise elindeki silahı kaldırdı. Sonrasında 3 kez silah sesi duydum. Altta bir yer açıldı ve canım yandı bununla birlikte düştüğümü hissettim. Babamın
"HAYIR KAÇAMAZSIN!"
Diye bağırmasıyla Ona bakmaya çalıştım ama babam karşımda değildi, yukarıdaydı, bana bakıyordu. Gözlerim kapanırken ben şunu anlamıştım. Bunca yıl,babama güvenmemek ve ondan korkmak konusunda haklıymışım.

Evet bu ilk bölümdü. Bana göre bu yazdığım en saçma hikâyelerden biri. Ama belki beğenen olur diye atayım dedim. İkinci bölüm ne zaman gelir bilmem. Fark etmişsinizdir ama ben yine de diyeyim, noktalama işaretlerini fazla kullanamam. (En kötü olduğum konu) medya temsili olarak Diego.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Demon And TeacherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin