Sabah uyandığımda dün gecenin bir rüya olduğundan neredeyse emindim. Bütün vücudum tutulmuştu ve en önemlisi okula geç kalmıştım.
Aceleyle yataktan fırladım. Dişlerimi fırçalayıp üstümü giydim. Saçımı toplayıp çantamı aldım. Okul otobüsünü çoktan kaçırmıştım. Ya yürüyecektim ya da şehir merkezine giden otobüsü bekleyecektim.
Durakta beklerken saatin ne kadar geç olduğunu fark ettim. Neredeyse ikinci ders de bitmişti. Öğle yemeğine ancak yetişebilecektim. Otobüs, yarım saat geç gelince öğle yemeğine bile yetişemeyeceğimi düşünmeye başladım.
Şoförün acelesi vardı. Otobüs inanılmaz bir hızla ilerliyordu. Yolcular benim gibi korku içinde koltuklarına sinmişlerdi. Sarhoş olabileceğini düşündüm çünkü refleksleri çok yavaştı. Bir kadına çarpmaktan son anda kurtulmuştuk ki otobüsün kontrolünü o an kaybetti. Frene asıldıysa da işe yaramadı. Otobüs daha çok sağa sola yalpalamaya başladı.
Bir şeylere tutunmaya çalıştım ama imkansızdı. Şiddetle ön koltuğa çarpınca kaburgalarımdan yükselen çatırtı o gürültüde kayboldu. Kırıldığından emindim. Nefes almak zorlaşmıştı. Ciğerimi zorluyordu.
Otobüs, tekerleği fırlayınca takla atmaya başladı. İçindeki ben de dahil 25 yolcusu otobüsün içinde sarsılmaya, camlardan fırlamaya başladı. Son darbeden hemen önce camdan uçup yolun kenarına savrulduğumu hatırlıyorum. Bilincim gidip geliyordu. Başımı vurmuştum. Kanın paslı ve tuzlu tadını alabiliyordum.
Otobüs, büyük bir gürültüyle patladı. Alev alev yanıyordu. Hala içinde insanlar vardı. Yardım etmek için ayağa kalkmaya çalıştım ama bedenimi bir santim bile kıpırdatamadım. İnsanların çığlıkları beynimi dolduruyordu.
Böyle bir felaketin nasıl olup da benim başıma geldiğini düşünüyordum. Orada öylece yatarken aklımdan geçen sadece buydu. Okula geç kaldığım için olmuştu. Okula geç kalmamın sebebi de Damon'dı. Gece beni huzursuz etmesiydi.
Yaralı bir halde yerde yatarken Damon'ın aklımdan geçmesi ne kadar da tuhaftı. Sesini kafamın içinde duyabiliyordum.
"Elena? İyi misin?"
Gözlerimi kırpıştırınca sadece kafamda hayal etmediğimi anladım. Gerçekten yanımdaydı. Endişeyle bana bakıyordu.
"Elena? Cevap ver. İyi misin?"
Konuşmaya çalıştım ama sesim çıkmıyordu. Biraz daha denedim ama olmadı. Ben de başımı salladım.
"Seni kaldırabilir miyim?"
Elini ittirdim. Kırık kaburgalarım canımı çok yakıyordu. Bilincimi kaybetmemeye çalışıyordum.
"Benimle kal. Tamam mı? Sesimi dinle. Buradayım."
Cevap vermek istedim ama yapamadım. Damon, ambulans istemişti ama gelmeyince tekrar aradı ve küfürler yağdırdı. Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim.
"Burada ne işin var?"
Sonunda konuşabilmiştim ve tek sorduğum neden burada olduğuydu. Duymazlıktan geldi.
"Seni hastaneye götürüyorum. Ambulansın geleceği yok."
İtiraz etmeme fırsat vermeden beni kucağına aldı. Kırık kaburgamın acısıyla bağırınca özür dileyerek hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Beni hiç zorlanmadan taşıyordu. Arabasına yavaşça yatırıp son hızla hastaneye götürdü. Acile girdikten sonra yavaşça çözüldüğümü hatırlıyorum. Kendimi güvende hissetmiştim ve bayılmışım.
Saçlarımdaki eli hissedince gözlerimi kırpıştırdım. Annemin endişeli sesi adımı sayıklıyordu. Boğazımdaki tüp nefes almamı zorlaştırıyordu. Boğuluyor gibi oldum. Hemen bir hemşire gelip tüpü çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendileri : Vampirler ve Kurtadamlar
VampireTüm Hakları Saklıdır© Yayımlanma Tarihi: Nisan 2015