Hastaneden ancak bir hafta sonra çıkabildim. Doktorları ikna etmek çok zordu. Kaburgalarım için endişeleniyorlardı. Artık acımadığını anlatmaktan yorulmuştum.
Odama girip yatağıma uzanmam konusundaki kısa bir tartışmadan sonra annem küveti doldurmaya gitti. Kendimi iyi hissediyordum ama o yine de endişeleniyordu.
"Banyon hazır. Şimdi uzunca bir banyo yap ve gevşemeye çalış."
"Ben iyiyim. Artık işe dönebilirsin. Gerçekten."
Artık itiraz etmeyeceğe benziyordu. Öyle de oldu. Aç kalmamam konusunda uzunca bir nutuk atıp işe gitmek için evden çıktı. Ben de üstümü yavaş yavaş çıkarıp kaburgalarımı zorlamadan küvete uzandım.
Düşüncelerimden kurtulmak için kısık sesle klasik müzik açtım. Gözlerimi kapatıp olanları düşündüm. Eninde sonunda benimle yüzleşmek zorunda kalacaktı. Biliyordum. Beni o gün takip etmişti. Ama ondan duymak istiyordum. Duygularını hiç belli etmiyordu. Ne düşündüğünü bilmek imkansızdı. Bu yüzden söylemesi gerekiyordu.
Banyodan çıkıp havluya sarındım. Saçlarımı şöyle bir karıştırıp aşağı indim. Biraz mısır gevreği ve süt aldım. Karnım aç değildi ama yemezsem annem beni öldürürdü.
Damon'ı bir haftadır görmüyordum. Hastaneye bir daha gelmemişti. Belki de ben uyurken uğramış olabilirdi. Kim bilir. Anneme sormaya çekiniyordum.
Hiçbir zaman çok yakın olmamıştık. Buraya taşınmadan önce yaşananlar aramızdaki mesafeyi iyice açmıştı. Uyuşturucu kullanmaya başlamış ve hırsızlık yapmıştım. İyi zamanlar değildi. Her gece başka alemde içki ve uyuşturucuyla 6 ay geçirmiştim. Annemin beni bu bataktan çekip çıkarması daha uzun sürmüştü.
Artık daha mesafeliydik ama her zaman sevecen davranmaya özen gösterirdi. Olaylar, hiç yaşanmamış gibi davranırdı. Onun için böylesi daha kolaydı. Zaten ben de hatırlamak istemiyordum.
Babamın yokluğunu en çok yalnız kaldığımda hissediyordum. Bizi yıllar önce terk etmişti ve hiçbir zaman geri dönmemişti. Tek bir resmi bile yoktu ve annem onun hakkında hiç konuşmazdı. Sanki ölmüştü. Adını duymaya bile katlanamazdı.
Bulaşıkları yıkayıp kapıyı kilitlemeye gittim. Salonda bir varlığı hissetmemle Damon'la burun buruna gelmem bir oldu.
Çığlık atmak üzereyken anında eliyle ağzımı kapamıştı.
"Sessiz ol. Komşuları uyandıracaksın."
Elini sertçe itip biraz uzaklaştım.
"Ne istiyorsun Damon?"
Kollarımı göğsümde kavuşturmamak için kendimi zor tutuyordum. Annem bu hareketi sadece kendini beğenmiş insanların yaptığını söylerdi.
"Sadece kontrol ediyordum."
"Beni mi?"
Bir şey demedi. Beni inceliyordu. O an, havluyla yarı ıslak dikildiğimi hatırladım.
"Sen neye bakıyorsun?"
Elimle üzerimi kapatmaya çalıştım ama o çoktan ilgisini kaybetmişti. Mutfağa gidip buzdolabını açtı.
"Çok açım. Bakalım neler varmış."
Gözlerime inanamayarak onu seyrettim. Biftekleri kısık ateşte on dakika pişirip yedi. Az pişmiş yemesi midemi bulandırmıştı. Bir bardak su içmek zorunda kaldım.
"Akşam yemeği yedin, değil mi? Yoksa sana da hazırlamamı ister misin?"
"Mısır gevreği ve süt ile idare ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendileri : Vampirler ve Kurtadamlar
VampiriTüm Hakları Saklıdır© Yayımlanma Tarihi: Nisan 2015