"Çok acıktım."
Kalkıp gerindi. Vücudunun da Alex'e bu kadar benzemesi normal miydi? Onu süzdüğümü görünce güldü.
"Görmediğin bir şey değil."
Çıplaklıktan çekinmiyordu. Evin içinde öyle dolaşmaya başladı. Hava serindi. Evin içi okyanus kokusuyla dolmuştu.
"Ben yüzmeye gidiyorum."
Çırılçıplak evden çıktım. Bu saatte kim görecekti ki? Görse de fark etmezdi. Çekingenliğim insanlığımla birlikte yok olmuştu. Artık bambaşka biriydim.
Islak kumları hissetmek muhteşemdi. Dalgalar birkaç metre yükseklikte hoyratça kıyıya vuruyordu. Suyun içine ilk girdiğimde bedenim ürperdi. Üşümeye benzer bir histi. Belki de vampir duyularım üşümeyi tam olarak algılayamıyordu.
Yüzmeye başladım. Suyun altında nefes alabiliyordum. Bedenime zarar vermiyordu. Bu gerçekten iyiydi. Su altı yaşamı gecenin bu vaktinde oldukça sakindi. Balıklar beni görmezden geliyordu. Onlar için bir tehdit değildim.
Sudan erken de olsa çıktım. Zaman kavramım eskisi gibi olmadığı için saatler geçmiş bile olabilirdi. Eve doğru yürürken bir anda durdum. Biri beni izliyordu. Kokusu burnuma çalındı. Çok güzeldi. Çilek ve karpuz gibi kokuyordu. Sonra arkamı döndüm ve bu gizemli röntgencinin kim olduğunu gördüm.
Orta boylu, kumral ve hafifçe kilolu bir adamdı. Gözleri karanlıkta ateş gibi parlıyordu. Vampir ya da Lycan değildi. Ondan emindim. Ama bir insana göre çok güzel kokuyordu.
"Beni mi dikizliyorsun?"
Vücuduma bakıp yutkundu. Ellerinin titrediğini görebiliyordum. Hafifçe gülümsedim ve bir adım yaklaştım.
"Yaklaşma."
Sesinde korku vardı. Neyden korkuyordu? Benden mi?
"Hey. Ağır ol. Sana zarar vermeyeceğim."
Bir adım daha attım.
"Hepiniz aynı şeyi söylersiniz."
Daha olmadan olacağını biliyordum. Yüzüme bir şey püskürttü. Ne olduğunu ya da nereden geldiğini göremedim. Cildim alev alev yanmaya başladı. Sanki sökülüp atılıyormuş gibi. Kabarcıklar oluşmaya başladı. Kısa bir süre göremedim. Kör olmuştum. Hızlı iyileşme özelliğim sayesinde kısa sürede geçti ama gerçekten canımı yakmıştı.
"Artık kiminle uğraştığımı biliyorum."
Dişlerim istemeden tehditkar bir şekilde kendilerini sergilediler. Adamın elinde tahta bir kazık vardı. Yeterince tehlikeli görünüyordu. İşini orada bitirmeliydim.
"Geber pis kan emici. Gel hadi."
Ona saldırmamı bekliyordu. Ben de üstüne atladım. Kazığı kolayca elinden alıp bir kenara fırlattım. Boynunu sıkıca kavradım ve açmaya zorladım. Dişlerimi batırıp hoş kokulu kanını doya doya içime çektim.
"Elena!"
Alexander gelmişti. Kafamı kaldırıp ona baktım. Adamın bedeni kucağımda titriyordu.
"Dur. Bırak onu."
Anlam veremedim. Neden onu koruyordu ki? İçmeye devam ettim.
"Sana dur dedim. O cadı şeyini yapmamı istemezsin."
Bu sözleri yerini bulmuştu. Adamı kucağımdan itip uzaklaştım.
Ağzımı sildim. Üstüm başım kan olmuştu. Alexander adamın yanına gidip diz çöktü. Yarasının üzerine elini koyup bir şeyler mırıldandı. Gözleri kapalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendileri : Vampirler ve Kurtadamlar
VampireTüm Hakları Saklıdır© Yayımlanma Tarihi: Nisan 2015