71. BÖLÜM

148 7 2
                                    

Bu bölüm hem olaylar düzeliyor hem yeni olaylar oluyor. Vallaha bomba gibi bir bölüm. Çok seveceksiniz.

  İyi okumalar🤍

*****

   Yekbun doğdu, Yekbun’un ruhu öldü, Yekbun tekrar doğdu, çocuk oldu, büyüdü ama daha ölmedi. Yekbun tutmayı, kaldırmayı, sevmeyi öğrendi. Yekbun sevilmeyi, tutunmayı, kaldırılmayı öğrendi. Bu hikayede kendini buldu, yolunu çizdi. Kaybetmeyi, yaşadıkça kazanmak olduğunu anladı.

  Siz ne öğrendiniz bu hikayede?

  Ben çok şey öğrendim. Yekbun’un bir tane olduğunu öğrendim.

  “Yekbun! Hadi poşeti al gel.” Dışarıdan bağıran Hira’ydı. Çocuklar çoktan başlarına toplaşmıştı. Elime bir poşet dolusu çikolatayı alıp bakkaldan çıktım. Rüzgar ve Çağın çocuklarla top oynarken Sahra, Anıl ve Hira çikolataları herkese dağıtıyorlardı.

  Ninemin dün akşam uyanmasından sonra bir hâyır yapmayı karar verdik aniden. Büyüklere dağıtılacak çikolataları ayrı, küçüklere dağıtılacak çikolataları ayrı almıştık.

“Çocuklar!” diye seslendim top peşinde koşan ve onları kenarda izleyen afacanlara. Hepsi ilk bana sonra havaya kaldırdığım poşete baktılar ve sevinç çığlıkları içinde yanıma koştular.

“Hadi bakalım alın birer tane.” Elimdeki poşetin ağzını açıp onlara uzattım. Herkes birer tane alıp köşelere dağıldılar ve çikolata paketlerin açmaya başladılar.

“Yekbun abla. Bizimle yakantop oynar mısınız?” küçük gözlükleri, kahküllü saçları ile bana bakan Elif’e döndüm. Başımı kaldırıp diğerlerine de göz gezdirdikten sonra saçını kulağının arkasına aldım.

“Oynarız tabi. Yiyin çikolatalarınızı-” lafımı bitirmeden bağırmaya başlamıştı Elif, “Herkes toplansın! Yekbun abla ve arkadaşları bizimle oyun oynayacak!”

  Çikolata elini yüzüne bulaşmış Ali, topu sektirmeye çalışan Mehmet, oturan kızlar, Anıl ile uğraşan Zeynep… hepsinin bir anda gözleri Elif’e odaklandı. Kısa bir sessizlikten sonra hepsi çikolatalarını hemen yiyerek yine aynı çocuk seslerini çıkarttılar. Koşarak topu getirdiler. Çağın ile Rüzgar yanıma gelirlerken Sahra ve Anıl oyuna katılmak istemediler. Tabi ki çocuklar kollarından tutup zorla yanımıza getirdiler. Hira’da poşeti bir köşeye  bırakıp geldiğinde kadro tamamlandı.

“A grubuyum!” diye bağırdı Elif. “B grubuyum!” dedi Can. Ardından oyuncu seçimlerine başladılar. Çağın elini belime attığında Elif beni gözüne kestirdi.

“Yekbun abla.” Diyerek gülümsedi. Çağın’ın yanından ayrılıp onun tarafına yürüdüm. “Çağın abi.” Diyerek elini işaret etti Can. Çağın büyük bir hayal kırıklığı ile bana baktı. Onun bu hali komiğime gittiği için dil çıkartdığımda Çağın sinsi bir gülümseme takındı ve tek kaşını kaldırdı, “Üzgünüm ama yenileceksin.” Dedi yapmacık bir tavırla.

“Üzgünüm ama ben hep kazanırım.”

  Gruplar belirlendiğinde taş makas yapıldı ve bizim grup kazandı. Biz ortaya geçerken grup ikiye ayrıldı ve kenarlara geçti.

“Hemen kaybetme ufaklık.” Dedi Rüzgar. Bakışlarımı ona kaldırdığımda bana söyleyip söylemediğini anlamaya çalıştım. O ise çocuğun elindeki topa odaklanmıştı. “Evet Yekbun, sana diyorum.” Dedi yine yüzüme bakmadan. Gözlerimi kıstım ve onu süzdüm, “Bu iri cüsseyle benden önce sen vurulursun.”

“Ben vurulmam, vururum.” Dedi ve bana göz kırpıp toptan kaçtı. Başımı iki yana sallayıp onu umursamadım.

  Gruptan herkes tek tek elenirken Rüzgar, Sahra, ben, Zeynep ve Sena kalmıştık. Diğer tarafta ise büyük bir kurnazlık dönüyordu. Sürekli olarak fısıldaşıyorlar ve şaşırtmacalar yapıyorlardı.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin