MARINA - Savages
İçimdeki bu öfke öyle büyüktü ki mantıklı düşünemiyordum. Nue'nin gücünün beni bu kadar çılgına çevireceğini hayal etmemiştim. Ben... Az önce bir insanın ölümüne sebep olmuştum.
Bakışlarımı korkudan ağlayan ve Lord'un adını sayıklayan Kalina'dan çekip yerdeki kara bedene çevirdiğim de ellerim titremeye başladı. Bir süre sonra vücudum da bu titreyişe ayak uydurduğunda Lulu ile göz göze geldim. Sırtından akan kanlarla birlikte şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu.
Ben nasıl bu hale gelmiştim? Kısa bir süre öncesine kadar gayet normal bir hayatım vardı. Neden şimdi bunları yaşıyor veya yaşatıyordum?
Tam o sırada yere çökmüş ağlayan hizmetçilerden birisi korkuyla koşmaya başladığında vücudum benden bağımsız bir şekilde harekete geçti. Ellerimdeki alevler kızı hedef aldığında şiddetle bağırdım.
"Dur! Hareket etme!"
Ama beni dinlemeyip koşmaya devam ettiğinde ne kadar engel olmaya çalışsam da ellerimdeki alevler bir kırbaç şeklini alarak kıza doğru yöneldiğinde korkuyla gözlerimi kapattım ve cılız bir ses tonuyla kendi alevlerime yalvardım.
"Yapma..."
Beni dinlemeyen alevlerimi durdurabilecek birisi yok muydu? Bana yardım edebilecek birisi yok muydu? Ben bu düşünceler içerisinde kendimi durdurmaya çalışırken ellerimin üstünde hissettiğim sıcaklık ile birlikte yaşlarla dolu olan gözlerimi araladım.
Karşımda gördüğüm bu tanıdık simanın beni bu kadar mutlu edeceğini asla hayal edemezdim.
"Ne oluyor burada?!"
Ellerimdeki alevlerin üstüne ellerini koymuş sarıya dönen gözleriyle bana bakıyordu. Öfkeli ve bir o kadar da sorgulayan bakışları benim korku dolu bakışlarıma kitlenmişti. Benden bir cevap bekliyordu. Ama az önce olanlardan sonra ona ne söylemem gerektiğini bilemediğim için sessiz kalmıştım. Gözlerini yerdeki kara bedene dikti. Tam o sırada Kalina ağlamaktan şişmiş gözleriyle Lord'a yalvarmaya başladı.
"Lordum lütfen yardım edin! Bu kadın delirmiş!"
Aron ona öfkeli bir bakış attıktan sonra tekrar bana döndü. Ne olduğuna dair bir bilgisi olmasa buradaki olayların sorumlusunun ben olduğumu farkındaydı. Zaten bu yüzden öfkeliydi. Sürekli ona sorun çıkardığımı düşünüyordu. Bunu inkar edemezdim elbette ama tek suçlaması gereken kişi de ben olamazdım.
Aron bileğimi daha sıkı kavradı ve öfkeyle konuştu.
"Yürü! Gidiyoruz!"
Buğulanan gözlerimle ona bakarken uzun zamandır içimde tuttuğum hıçkırığı koyverdim. Aron bu halime şaşırmış gibi görünüyordu. Kendime hakim olmaya çalışsam da olamadım ve ağzımdan tekrar bir hıçkırık boşaldı. Bir yandan da konuşmaya çalışıyor, durumu ona izah etmek istiyordum.
"Ben... Böyle ol-sun i-istemedim... Ben ö-ölsün istemedim..."
Aron sert bir şekilde tuttuğu bileğimi gevşetti ve beni kendisine doğru çekti. Kolunu bacaklarımın arka tarafından dolayarak beni kucağına aldığında kollarımı boynuna doladım ve başımı omzuna gömerek ağlamaya devam ettim. O ise hiçbir şey söylemeden beni oradan uzaklaştırdı.
Başımı onun omzundan kaldırmak istemiyordum. Ben böyle olsun istememiştim. Bir an kontrolümü kaybetmiştim. Birinin ölümüne sebep olmak isteyecek birisi değildim. Ama Aron'un bana inanıp inanmayacağını da bilemezdim. Bu düşünceler beynimi işgal ederken Aron'a daha sıkı sarıldım. Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum. Açıkcası umrumda da değildi. Şu an beni buradan götürmesine ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ KRALLIĞI
Genç KurguAltı yaşındayken ailesi ve yaşadığı topraklar elinden alınan genç bir kız. Bir gün tekrardan ait olduğu topraklara çağrılır lakin bu çağrılışın altındaki sebepler çok başkadır. Kral ve planlarına ayak uydurup yıllar önce ondan alınanları geri almak...