" Kızlar acıktım."
"Ay Bergüzar daha yeni yedik ya!"
"Ne yani, fil gibi olmak istiyorum belki. Belki dinlediklerim beni acıktırdı veya..
"Ay tamam kalk Sude, şu obura dünden kalanları getirelim. Kızım hikayenin içine sıçtın yani."
"Sevgi ben de acıktım da korkumdan söyleyemedim!"
Sude, kısık sesle ve başını öne eğerek söylediğinde, Bergüzar ve Sevgi bir birlerine bakıp kahkahayı bastılar.
Saat on a gelirken tekrar toplandılar. Duştan en son Bergüzar çıktı tabi kızların yardımı ile.
Çayları içerken Sude ye baktılar.
Kısa sürede, yıllar içinde oluşa bilecek bir dostluk buldukları için, hepsi mutluydu ve dostluğu ölene kadar sürdürmeye kararlıydılar.
Eee, nede olsa onlar, G.K.K kurucusu ve tek üyesiydiler.
"Kızlar, Zafer gerçekten babamdan sonra gördüğüm en yakışıklı ve karizmatik bir erkekti. Ses tonu insanın içine işliyordu.
Fransızca konuştuğunda inanın hemen orgazm olabilirsiniz."
"Ayyy, özelini anlatmayacaksın değil mi?"
"Sevgi, bunu bilmeniz gerekir ki, benim neden kör olduğumu ve kayıtsız şartsız bir kölenin efendisine bağlandığı gibi bağlandığımı anlayasınız."
"Sen ona bakma anlat, en çok burası benim hoşuma gitti. Tecrübelerinden yararlanmalıyız.
İçimizden kimse, ki, bu Sevgi ve ben oluyorum böyle güzel bir şey yaşamadık. Yalan mı Sevgicik?"
"Ne yani, sen hiç, yani şey yapmadın mı?"
"Hayır Sevgi, ben hala bakireyim. Anlattığın kadarıyla da sen güzel bir seks yaşamadın.
Hayvan herif, kusura bakma ama seni damızlık olarak kullanmış. Sağlıklı ve güzel bir kadın."
Sevginin yüzü düştü.
"Gel buraya sana sarılmalıyım. Ancak bir birimize sarılarak yaralarımızı sararız."
Sevgi ikiletmeden, bir kız çocuğu gibi Bergüzara sarıldı. Sude de onlara katılıp bir süre öylece kaldılar.
Bu kızlar aileleri dışında gerçek sevgiyi yaşamamışları. Şimdi buna sıkı sıkıya sarılıyorlardı.
"Saat on birde dizi biter kızlar. "
Gülüştüler.
"Ülkenin en iyi turizm şirketi olduğunu ve kısa sürede bu başarıyı yakaladığında öğrendiğimde fikirlerini almak için onların bulunduğu standa yanaştım.
Firmanın tanıtım yüzü olan manken ve oyuncu Didem Sevdik habercilere ve TV kanallarına çeşitli pozlar veriyordu.
Kadın gerçekten çok güzel. Zaten iki yıl önce Türkiye üçüncü güzeli seçilmiş. Yani tescilli güzel.
Fakat kadında itici bir şey vardı, tam anlamadım ve fazlada önem vermedim."
"Didem Sevdik dedin, bir yanlışlık yok değil mi?"
"Evet tanıyorsundur mutlaka? Dizilerde de oynuyor ya!"
"Tanıyorum tabi. O Ankara da oturmuyor mu, yani evli bildiğim kadarıyla kocası burada tanınmış bir iş adamı"
"Bergüzar, inan o kadarını bilmiyorum!"
Bergüzar içinde,* benim hikayemin de içinde* diye geçirdi ama bir şey belli etmedi.
" Neyse, stant sorumlusunu bulup ona kısaca kendimi tanıttım ve yapmak istediğim iş için bana tavsiyede bulunup bulunamayacaklarını sorduğumda bana,
* Akşam bir kokteyl var oraya gelin bir çok turizm şirketinin patronları orada olur. Görüşürsünüz.* dedi. Adı, Fırat Güloğlu'ymuş.
Gül gibi çocuktu ve içimden güldüm. Kara yağız bir gence hiç yakışmayan ve komik duran bir soyadıydı.
Bu haber bayram çocuğu gibi sevindirdi beni. Sonradan aklıma geldi ve stant sorumlusunun başkasıyla konuştuğunu gördüm bana arkası dönüktü.
Kokteyl için davetiyem yoktu ve böyle yerle elini kolunu sallayarak gidemezdin.
Koluna hafifçe dokunup," özür dilerim beni....
Adam döndü.
Tanrım!
Simsiyah saçlarını ensesinde at kuyruğu yapmış, iki günlük gayet muntazam düzeltilmiş sakalı, koyu kahve rengi yani siyah da sanabileceğiniz koyulukta gözleri, uzun ve kıvrık sık siyah kirpiklerle bezenmiş bir adam vardı karşımda.
Burnu, hafif kemerli, bir erkeğe bu kadar yakışan bir burun görmedim kızlar. Çenesi köşeliydi ve ona sert bir ifade kazandırıyordu.
Fakültede ve hatta lisede bile baya bir erkek arkadaşım ve sevgilim oldu. Hatta son ilişkim bir yıl kadar sürmüştü. Üç ayrı milletten erkekle birlikte oldum ama böylesini görmedim!"
"Sude, sen halâ bu adama vurgunsun gibi anlatıyorsun. Kızım sil ağzından akan salyaları."
Bergüzarın bu sözleriyle üçü de gülmeye başladı.
"Sorma, elime geçirsem inanın tam penisinden vururdum. Daha öncede söylediğim gibi benim salaklıklarımı hafifletmek için anlatıyorum size. "
"Kesme Bergüzar. Anlat kızım Sude, söz savunmanın."
Haydiii, yeniden gülmeye başladılar. Sevgi, tüm ciddiyetiyle söylemişti bu sözleri.
"Neyse köşeli bir çenesi vardı. İnce kaslı ve uzundu. Sonradan vücudunda bir gram fazla yağ olmadığını gördüm. Düzenli spor yapıyordu.
Sesi kadar dış görünüşü ile de insanları etkiliyor, güvenlerini kazanıyordu pislik, göt herif.
*Birisine mi baktınız?*
Kekeledim, ağzım sudan çıkmış balık gibi bir kaç kere açılıp kapandı.
O da beni, bu arada baştan aşağı süzüyordu. Sonradan söylediğine göre soymuş ve içime girmişti.
İmdadıma Fırat Güloğlu yetişti.
* Sude hanım, bir şey mi soracaktınız?*
Bana bakarken gözleri parlıyordu belli ki, beni beğenmişti.
Kızlar o zamanlar saçlarım röfleli daha uzun ve dalgalıydı. Konuşurken ve yürürken saçlarımı kullanmayı çok iyi biliyordum ve kullanıyordum.
Mini eteğimin altına yüksek topuklu sandaletlerimi giymiştim.
İpek gömleğimin üstten iki düğmesi açık olduğundan göğüslerim belli belirsiz görünüyordu.
Beyaz tenim dikkat çekiyordu. Kulaklarımda otantik büyük gümüş küpelerim vardı.
Sadece kırmızı ruj sürmüştüm. Uzun olduğumu biliyorsunuz.
Ablam, annem gibi daha kısaydı, ben babama ve halama çekmişim.
Yine de Zaferin yanında baya kısaydım.
Fırat'ı duyunca kendimi onun serin sularına bıraktım.
" Fırat bey, kokteyl dediniz de davetiyem yok, nasıl girerim içeri."
Zafer, bir bana bir Fırat'a baktı. Fırat bakışlarından tedirgin olmuştu ve hemen az önce konuştuklarımızı aktardı. Zafer ilgiyle dinledi.
*Sude hanım tanışalım. Zafer Yıldız. King Travel'in kurucusu ve sahibiyim.
Size her konuda, yani kuracağınız turizm şirketi için yardımda ve tavsiyede buluna bilirim.
Benim davetlim olarak akşam saat on da King otelin lobisinde buluşalım.*
Arkasını döndü ve gitti. Fırat da yanımdan ayrılınca sik gibi kaldım orada.
Bir süre sonra kendimi toparlayıp otoparka gittim ve arabamı alıp eve geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
Aktuelle LiteraturÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"