00 | Giriş

6 0 0
                                    

Biri hayatta kalmak için savaşırken, diğeri hayatta kalmamak için her şeyi yapıyordu. Bilmeseler bile kaderleri kesişen iki yol gibi birbirine etki edecekti. Fakat hangisi, hangi yoldan gidecekti?

◑ ◐

Derya boğazını sıkan ellerin altında çırpınırken uçurumda git gide daha fazla aşağı sarkmaya başlamıştı. Başı ters şekilde aşağı uzanırken rengarenk dalgalı ve kabarık saçları da aşağı doğru sallanıyordu. Acıdan sulanan gözleri karşı tarafta duran beyaz elbiseli kıza takıldı. Kızın kıyafetleri kir içindeydi ve uzun, düz, siyah saçları elbisesi gibi rüzgarda uçuşuyordu. Kendini ona göstermek için ses çıkarmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Zaten kızda sadece uçurumdan aşağıdaki denize bakıyordu.

Ve o an her şey bir anda gerçekleşti. Siyah saçlı kız kendini aşağıya attığı sırada Derya da hızla uçurumdan aşağıya düşmeye başladı. Son düşündüğü şey katilini bile tanımıyor olmasıydı.

Siyah sis dumanı hızlı bir şekilde dağılırken kendimi bir iple çekiliyormuş gibi hissettim. Saliselik bir zaman farkında boşlukta değil, bir masanın başındaydım. Ne olduğunu anlamasam da durumu garipsediğimde söylenemezdi. Değişik bir rahatlamışlık ve alışılmışlık halindeydim.

Kaderini kendin seçtin Derya.

Kaşlarımı çatmak, etrafa bakmak istesem de olmuyordu. Sesin bir erkeğe mi yoksa kadına mı ait olduğunu anlamayı geçtim, yaşını bile anlayamamıştım. Bazen bir çocuk sesi kadar ince, bazen yaşlı birinin sesi kadar boğuk çıkmıştı. Tüylerim ürperirken masadaki kağıtlara bakmaya devam ettim. İki çizim vardı. Birinde kanlı bir hançeri kalbine saplayan biri resmedilmişken diğerinde kalkanı önüne çekmiş kendini koruyan biri resmedilmişti.

Yaşamaya dair olan isteğin, kendi isteğiyle bedeninden vazgeçen bir ruh ile kabul oldu. Yeni bedenin artık yeni yuvan. Bu şansı iyi değerlendirmek senin elinde.

Siyah sis bulutları geri gelirken sesi git gide artıyor, korkutucu bir hal alıyordu.

Bu bedeni iyi kullan ve geçmiş bedeninden, onun hayatından uzak dur. Tabii gerçekten yaşamak istiyorsan...

◑ ◐

Göğsüme yapılan sert baskıyla öksürerek yan döndüm. Şu an hissettiğim tek şey soğuktu. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki titreyip duruyordum. Ciğerlerimdeki yangı gözlerime kadar ulaşmıştı. Midem kaskatı kesilmişti. Yanımdaki derin ve hızlı nefes seslerini duysam da odaklanamıyordum. Ne olmuştu böyle?

"Se-Sen..." Sesinin soğuktan titrediği dişlerinin çarpışma sesinden belli oluyordu. "...aptal mısın?" Nefesim biraz da olsa düzene girdiği için başımı çevirip öfkeli sesin sahibine baktım. Kahverengi saçları neredeyse gözlerini kapatıyordu. Üzerindeki kıyafetler ıpıslaktı ve dizlerinin üzerinde durmuş titreyerek bana bakıyordu. Ellerini o kadar sıkmıştı ki parmak boğumları kıpkırmızıydı. Ela gözlerindeki ifade ona fazla uzun bakmamı engellemişti. Kendimi bir böcek gibi hissettiğim çok zaman olmuştu. Ölümden yeni kurtulmuşken hiç-

Ölüm! Ben biraz önce öldürülmeye çalışılmıştım! Hızla başımı kaldırıp nerede olduğuma baktım. Taşlı bir sahildeydik ve etrafta kimse yoktu. Atıldığımı düşündüğüm uçurum bizden uzaktaydı. Kollarımı kendime sararken gözüm vücuduma takıldı. Üzerime ne zaman beyaz elbise giymiştim? Ya da neden siyah uzun saçlar kollarıma dolanmıştı? Dövmelerim neredeydi? Korku içimi kaplarken hızla ayağa kalktım. Başım dönüyordu. "Ben..." Bu benim vücudum değildi!

Bakışlarım beni izleyen çocuğa kaydığında kafası karışmış halde bana baktığının farkındaydım. Yavaşça ayağa kalkmıştı ve kollarını hafifçe iki yana açmıştı. Sanki bir şey yaparsam beni durdurmaya hazır gibi duruyordu. "Ada. Sakinleş." Ada mı? Ben Ada değildim ki!

Saçlarımı titreyen ellerimle geriye iterken artık üşümem umurumda bile değildi. Ya da çıplak ayağıma batan taşlar. "Sen kimsin? Ada kim?" Elleri iki yanına düşerken bocaladığı belli oluyordu. "Bu da yeni numaran mı?" Sinirle gülüp yakasına yapıştım. Öyle sert tutmuştum ki gömleğini kavramadan önce tırnaklarım boynunu çizmişti. "Kimsin sen?" Sesim tüm sahilde yankılanırken büyük elleriyle ellerimi kavradı. "Sen iyi değilsin... Doktora gitmeliyiz." Hızla ellerimi çekmeye çalışsam da izin vermedi. Gözlerim sinirden dolmaya başlarken bu sinirimi daha çok bozmuştu. Ben sinirlenince gözlerim dolmazdı!

"Sen bana her şeyi anlatana kadar hiçbir yere gitmiyoruz. Biz..." Sendelediğimde ellerimi tutmayı bırakıp belimi kavradı. "Biz..." Sözümü tamamlayamadan bayıldığımda bildiğim tek bir şey vardı. Bu beden, bana ait değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 13, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Uçurumun KenarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin