"Sudecim, kızım ağzın kulaklarında fuar iyi geçti sanırım?"
Tüm yol boyunca ve eve girdiğimde yüzümde aptal bir sırıtışın olduğunu bilmiyordum.
Annemin sözleri kendimi toparlamama yardımcı oldu. Ve yanaklarım sırıtmaktan ağrımıştı.
Kendimi yatağa atıp bu adamı düşünmeye başladım ve kendimi onunla sevişmenin nasıl olacağını hayal ederken buldum.
Hulki amca gelmiş, annemle mutfakta yemek hazırlıyorlardı.
*Sude yemek hazır gel bakalım bu gün neler yaptın anlat.*
Hulki amca aramızda böyle bir bağ kurmamızı sağlamıştı ve "baba" kız ilişkisi gibi ona günlük olayları anlatır olmuştum.
*Bu iyi haber o zaman. Tebrik ederim. İnsanın emellerine ulaşması ve sevdiği işi yapması harika bir şey. Birde sevdiğiyle birlikte geçirdiği zaman.*
Bunları söylerken sevgiyle annemin gözlerine bakıyordu. Annemin gözleri de( uzun bir zaman sonra) parlayarak ona sevgiyle baktı.
Onlarla bir şeyler atıştırıp hazırlanmak için odama gittim. Uzun bir duş. Tüm vücudumu Lavanta yağı ile nemlendirdim.
Saçlarımı özenle kurutup tepemde iki büyük kadın figürlü topuz çubuğu ile topladım. Yanlardan ve ensemden çıkarttığım tutamları maşa ile kıvırıp bıraktım.
Bal rengi gözlerime ( gözlerim sulandı babam kehribar gözlüm diye severdi beni) yeşil eyelinerı hafif kuyruklu çekip, yumuşak tonlarda farla ve bolca rimelle noktaladım.
Aynadaki halim hoşuma gidince şeftali tadında parlatıcımı da sürüp kıyafet seçimi için dolabın önüne geldim. Yarım saate yakın sürede altı, yedi kıyafet denedim.
Bilinç altım bana, kendimi Zafer'e beğendirmem gerektiğini söylüyordu. Bilinç dışımda. Haksızlık etmeyeyim!
Patlıcan moru tek omuzlu, göğüs dekolteli mini elbisem hoşuma gitti.
Bu elbiseyi alırken gördüğüm mor bantlı ince ve yüksek topuklu bilekten bağlı sandaletlerimi giydiğimde, elime içine arabamın anahtarı ve telefonumu alacak büyüklükteki zarf çantamı aldım.
Aynanın karşısına geçtiğimde kendime bayıldım.
Annemin onayından geçmeden gidemeyeceğimi bildiğim için Anneme seslendim. Lavanta ağırlıklı çiçek kokulu parfümü sıkarken annem geldi ve ıslık çaldı.
*Bu hazırlık kimin içinse sana ba yı la cak*
Belli bir kişi yok, oradakileri etkileyip yeni işime sponsor arıyorum.
Annem gülerek ve saçımı kıyafetimin bozulmamasına dikkat ederek sarıldı.
Bir saatim kalmıştım ve gideceğim yer Avrupa yakasındaydı.
Otelin lobisine girdiğimde yarım saat gecikmiştim.
Kapıdaki görevliye, Zafer beyin konuğu olduğumu söylediğimde telsizle birisine bunu aktardı.
Bir kaç dakika içinde Zafer göründü. Koyu lacivert keten bir takım giymişti. Ceketinin önü açıktı ve içinde ben kaliteyim diye bağıran beyaz polo yaka bir tişört vardı.
Düğmeleri açık tişörtten göğüs kıllarının bazısı arsızca dışarı fırlamıştı.
Off kızlar, güneş görmüş deniz anası gibi eridim. Muhteşem kokuyordu.
Elini uzattı tokalaştık. O da, beni görünce çarpıldığını söylemişti yalancı aşağılık göt herif.
Kokteyl salonuna girerken kolunu belime nazikçe dolamıştı bu ona benim imajı yaratıyordu.
"Çok güzel kokuyorsun. Bu neyse, lütfen değiştirme."
Kızardım ve gülümseyerek, "tamam," dedim
Fırat ilerideki kalabalığın arasından beni gördü, gülümsedi ve bir kaç adım öne çıktığında, Zaferin yüzünde ne gördüyse yerinde kalıp başıyla selamladı.
Tüm gece, beni bazı insanlarla tanıştırıp, onlara yapmak istediğim işten bahsetmişti.
Beni ilgiyle dinliyorlardı sadece. Salak ben, olmayacak duaya amin dediğimi bilmiyordum.
Hiç kimse, kendine rakip gelmesini istemediği gibi, rakiplerini ekarte etmeye çalışıyordu.
Bunu da yıllar içinde öğrenecektim. Ne kadar saf ve iyi niyetliydim oysa. İdeallerim vardı!
Sonra, çalan müzik eşliğinde dans ettik. Öyle kuvvetli sarılmıştı ki, yaprak gibi titrememe ve bazı yerlerimin ıslanmasına neden olmuştu.
Saat bire gelirken ayrılmak istediğimi söyledim, yüzünü buruşturdu.
*Seni daha yakından tanımak istiyorum, bana kendini anlat bu gece otelimde kal*
Teşekkür edip, belki bir daha karşılaşırsak o zaman diyerek kapıyı tam kapatmadan oradan ayrıldım.
Telefon numaralarımızı aldık.
Bir yandan da ya aramazsa diye de hayıflanıyordum. Otelin kapalı garajından çıkmadan önce bir süre arabamda oturup sakinleştim. Bu geceden elimde sadece Zafer vardı, mı?
Olmazsa, Floransa ya gider, orada staj yaptığım ve onlarla çalışabileceğimi söyleyen şirkette çalışır, tecrübe kazanırım diye düşünerek kendimi rahatlattım.
*Ses aşkın yarısıdır der Afgan çöpçatanlar. *(Shantaram)
Kızlar, bunu bir kitapta okumuştum ve ne saçma demiştim.
Yanılmışım. Tüm gece kulağımdan Zaferin sesi gitmedi.
İki gün sonra aradı. Sabah bisiklete biniyordum.
"Efendim."
"Nefes nefese kalmışsın! İyi misin? Yalnızsın değil mi?"
"Teşekkür ederim sahilde bisiklete biniyordum. Bir dakika banka oturayım."
O bana gülüyor muydu! Sesi gülüyor gibiydi. Sanırım imada bulundu, ama anlamamazlıktan geldim.
"Nasılsınız Zafer bey?"
" Teşekkür derim Sude. Zafer bey değil, Zafer. Öğlen yemeğine davet etsem sanırım gelirsin?"
Bu soru değildi. Gitmemi istiyordu sadece. Bunu iki yıllık evliliğim boyunca duydum.
Şunu sanırım istiyorsun? Şuraya sanırım gideceksin? Bunu uzata bilirim. Benim cevabım sorgusuz sualsiz *Tamam* oluyordu.
"Olur. " dedim. Yeri ve saati söyledi. Gelip seni alırım falan demedi. Sanırım ağına düştüğümü anlamıştı. O kadar tecrübeliydi ki!
Ben, örümcek ağında iki yıl farkına bile varmadan takılı kaldım ve içim kuruyunca uyandım ama kaçışım yoktu. "
" Sude, ailene bu durumu anlatmadın mı? Veya onlar bir şey anlamadı mı?"
Sude, saf saf bir Sevgiye, bir Bergüzara baktı ve yüzünde acı bir gülümseme oluştu.
" Ben bile farkına varmamışken ve aptal aşık dolaşırken ve hiç şikayet etmezken, onlar neden müdahale etsin!"
Sude yutkundu. Elleri titriyordu.
" Sude, kendine fazla yüklenme kardeşim. Bizler iyi ailelerde, bir çok insani değerleri öğrenerek büyüdük. Entrika aklımıza gelebilecek en son şey. "
Sude, Sevgiye ıslak gözlerle baktı. Bergüzar elini uzatıp ikisinin de elinden tuttu.
" G.K.K hep bir ağızdan. Biz güçlüyüz bizi kimse deviremez."
Kızlar, canı yürekten bu sloganı birlikte tekrarladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
General FictionÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"