1.3

455 40 23
                                    

   Güzellerim selam, uzun süredir yoktum ama geri geldim. Bölüme geçmeden önce şunu söyleyeyim bana her şey için mesaj atabilirsiniz, derdinizi anlatabilirsiniz sorularınızı sorabilirsiniz. Neredeyse hepinizden yaşça büyüğüm, bu yüzden belki problemlerinize beraber çözüm bulabiliriz <3 Şimdi sizi iç ısıtan yeni bölümle baş başa bırakıyorum <3

Chan: Günaydın Lixxie

Felix: Günaydın hyung, nasılsın?

Chan: Bulutların üzerinde gibiyim

Sen nasılsın?

Felix: Peri gibi hissediyorum Channie Hyung

Hafiflemiş, mutlu, içi kıpır kıpır biri gibi

Chan: Hep böyle mutlu olmanı istiyorum

Böyle mutlu olmamızı

Felix: Beraber mi?

Chan: Beraber.

Felix: Kafamda kurguladığım Chan'den farklı bir Chan bulacağımdan öyle korkuyordum ki

Ama sen farklı değilsin, tamamen aynısın; sanki seni yıllardır tanıyormuşçasına aynısın

Chan: Böyle kalacğım

Bugün ne yapıyorsun?

Felix: Sınava geldim, okuldayım

Henüz kahvaltı bile edemedim

Chan: Sınavın ne zaman bitecek?

Felix: Bir saat sonra çıkacağım okuldan

Chan: Sana kahvaltı hazırlamamı ister misin Felixie?

Felix: Gerçekten mi?

Olur hyung

Chan: Sana evimin konumunu atıyorum, bir saate bekliyorum civcivim.

Felix son kelimeyi okuduğunda içinde bir şeyler havalandı, bu kelebek gibi değildi; sanki tüm güzel duyguları içinde havaya yükselmiş dans ediyordu. Mutluluğu ilk kez böyle derinden hissediyordu.

                                                                                               ---

    Chan portakal sularını dalgın dalgın doldururken çalan zilin sesiyle sıçradı. Sürahiyi masaya bırakıp kapıya koştu. Karşısında sıcak gülümsemesiyle onu bekleyen Felix'i gördüğünde Chan da gülümsüyordu. İki genç birbirine sıkıca sarılıp içeri geçtiler. Felix donut getirmişti, pembe poşeti hyunguna uzattı. Chan donutları tabağa yerleştirirken Felix'e sandalyeyi işaret etti ''Otur lütfen Lixie.'' Felix oturdu ve Chan da karşısına geçti. Masa yemeklerle doluydu, ikili yavaşça yemeye başladılar.

Felix pirinç keki dolu ağzıyla sordu. ''Bugün dersin yok mu hyungie?'' Chan olumsuz anlamda başını iki yana salladı. ''Peki ne yapacaksın?'' Chan da dolu ağzıyla yanıtladı. ''Bütün gün boşum.'' 

''Belki beraber bir şeyler yaparız hyung, eğer istersen.''

Chan bunu bekliyordu, heyecanla kafasını salladı. ''Film günü yapabiliriz, uno oynar ve bolca yemek yeriz.'' Felix ellerini çırptı. ''Harika.''

                                                                                               ---

''Aman Tanrım bunu bana nasıl yaparsın?''

''Hayat acımasızdır Felix.''

''Ama sen daha acımasızsın!''

Chan büyük bir kahkaha attı. Uno oynuyorlardı ve Felix fena şekilde yenilmişti. Zavallı çocuk kazanmaya her yaklaştığında Chan'in son hamlesi onu mahvediyordu. Oyunları bittiğinde Felix arkasındaki koltuğa yaslandı. 

''Hadi filmin ikinci kısmını izleyelim, merak ediyorum.''

İkisi de kalkıp koltuktaki yerlerini aldılar ve Chan filmi başlattı.

Filmin henüz yarısındalardı ki Felix'in sorduğu sorular kesilmişti. Bu garipti çünkü Felix hiç susmaz, sürekli soru sorardı. Chan soluna döndüğünde Felix'in kafasını arkaya yatırmış vaziyette uyuyakaldığını gördü. Gülümsemeden edemedi.

Çocuğu omuzlarından tutup hafifçe kendine çekti ve dizlerine yatmasını sağladı. Felix Chan'in dizlerine uzandı. Chan koltuğun kenarında duran battaniyeyi alıp dizlerinde uyuyan çocuğun üstüne örttü. 

Parmaklarını toz pembe saçlara geçirdi. O saçlarıyla oynadıkça mırıltılar çıkaran Felix'e gülümsedi. Bu gece dünyanın en güzel gecesi miydi?

Hey Daddy!|ChanLix TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin