Hayalet Günler

129 9 0
                                    

Yüzüne kaç kere bakabildim bilmiyorum.Kaşları ne kadar çatılsa da gözlerinde nefretten çok hüzün görüyordum.Duruşundaki diklik ne olursa olsun boyun eğmeyeceğim diyordu.Güçlüyüm, yıkılmam. Başı dik, burun havada.Siyah düz saçları alnına doğru dökülüyordu. İpek gibi ve parlak.Çekik ,küçük açık kahverengi gözlerindeki bakışlar , esmer teninin zıtlığında ateş gibi yakıyordu..Gözleri çok güzeldi.Geniş omuzlar ve hafif kaslı kollar hiçbir yeri aşırıya kaçmıyordu.Bakışlarındaki, duruşundaki, sesindeki olgunluk nedense bu kişiyi gözümde daha büyütüyor ulaşılmaz yerlere çıkartıyordu.Oysa kendisi 22 yaşına rağmen tam bir çocuk görüntüsündeydi.Hic kimsenin gözlerine doğrudan bakmaya cesaret edemezdi.Omuzları hep inik,emir almaya hazır beklerdi.Çelimsiz bir vücudu ince kemikleri vardı.Tek dikkat çeken yeri yüzüydü. Oldukca küçük bir yüzün içine bir bebeğin masumluğu ile yerleştirilmiş küçücük kalkık burun , küçücük ağız ve utangaçlığını hiçbir şekilde saklayamadığı ürkek bakışları.Herkes bir kız güzelliğine sahip olduğunu söylerdi.Küçük, zarif bu yüz erkeklerin bile etkileneceği bir güzellikti ama bu ona her zaman zarar getirmişti. Yaşına göre oldukça zayıftı.İştahı hiç bir zaman olmadı.Yemek masası belkide en çok kendini sıktığı yerlerdi.Çünkü babasıyla tek görüştükleri yerdi.Onun koca , heybetli bedeni sandalyeden taşardı.yüzündeki hep o alaycı gülüş.Masada her zaman kuvvetlice vurulmaya hazır, o kalın kıllı eller.Bazen bir kere bile yüzüne bakmadan , sadece ellerini takip ederek geçerdi bir yemek.Ağzına giren yemeğin bile şapırtısını duyurmadan sessizce yerdi.Dalga geçerek yapılan konuşmalar,ya da birden yükselen ses tonuyla şiddetin kol gezdiği sofrada, o lokmalar hep boğazına dizilir.Yutkunur ve zorlukla bitirebilirdi.
Şimdiyse beraberce yediği bir yemek ortamı bile yoktu.Onlar gelmeden hızlıca yiyip kaldırıyor.Onlara masayı hazırlıyor ve çıkıyordu. Ne zaman yemekleri bitiyor o zaman geliyor ve mutfağı toparlıyordu.Geldiginde hep onun yemek tabağı masada duruyordu.Hersey yenilmiş ve olduğu gibi bırakılmış oluyordu.Hiç görüşmüyorduk ama o benim hazırladığım sofrada yemeğini yiyor bense onun yediği sofrayı kaldırıyordum.Oraya bırakılan pis tabak ve çatal bana bir mesajdı.Sen benim için bu kadar değersizsin.
Önemsizsin.Hemen hızlıca masayı kaldırır mutfağı toparlar ve kimseye görünmeden hızlıca çıkardım.Hoş kendisi orada olduğumu bildiği için hayatta gelmezdi.
Salonda kızıyla yaptıkları etkinliklerin sesi gelir ya da çalışma odasına çekilir,oradan hiç çıkmazdı.Cunna ise mutlaka tabağını mutfak tezgahına bırakır.Ben gelince mutfağa kısacık olsa dahi uğrayıp teşekkür eder ve bir şeyler anlatırdı.
Sabahları çok geriliyordum.İstenilen saatte kapının önünde onları beklerdim.Cunna birsey söylerse cevaplardım .Ama Cunna indikten sonra yola bakar ,elimi hiçbir yere koymaz ve çoğu zaman nefesimi tutardım.Oysa ciddiyetle yolu takip eder,trafikte sakince ilerlerdi.Kokusu bütün arabayı ele geçirirdi. Nefes gibi içime çekerdim yavaşça kokusunu.İş yerine gelince durur ben de inerdim.İlk zamanlar iyi günler diyecek olmuştum ama suratıma bakmadan , indiğim gibi hızlıca arabayı çalıştırıp umursamazca gitti.
Melinda ,Cunna yı kreşten alıp eve gelir yedirir, temizliği ile ilgilenirdi. Aralarında çok sıcak bir ilişki vardı.Melinda ona yaşıtıymış gibi davranır Cunna ise aynı doğallıkla karşılık verirdi.Bir anne gibi yaklaşmaz , gerçekten iyi iki arkadaş gibi vakit geçirirlerdi.Bense o arada evde koşturur dururdum.
Çamaşırları yıkar, kuruyanları yerleştirir, ütüleri hallederdim.Melinda hep göz ucuyla beni takip ederdi.Kötü davranmazdı ama beni her hareketiyle yok sayardı. Onunla arasındaki ilişki hem çok yakın , hem de bir o kadar uzaktı.Belli ki birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.Aralarindaki Cunna ile yaptıkları iş bölümü kusursuzdu. İkisi de Cunna yı o kadar güzel yetiştiriyordu ki sevgi dolu ve kendine güvenle büyüyordu.Ama yine de eksik olan bir şey vardı.Ikisinin gözlerinde yakaladığım o hüzün , o acı .Belli ki ortak paydaları karısıydı.
O gelince kısa süre sonra Melinda giderdi.
Hafta sonları mutlaka gezmeye giderlerdi.O arada evi temizlerdim. Onlar geldiği gibi işimi hızlıca bitirir yukarı çıkardım. Ev ve iş oldukça yoğundu.Hiç durmadan çalışıyordum.Çatı katına çıktığımda projelerimi geliştiriyordum. Çoğunlukla masa başında uyuya kalıyordum.Ya da küçük pencereme gözlerimi diker arkadaşım yıldızlarla dertleşirdim. Bazen bir gün boyunca hiç konuşmadığımı farkediyordum.O kadar koşuşturmacanın arasında kimse bana hatırımı sormamış, kimse beni dinlememişti.İstediği gibi gün geçtikçe bir hayalete dönüşüyordum.Etrafta dolaştığımı bilen ama adımı bilmeyen o kadar çok kişi vardı ki, bir gün yaşamasaydım kim fark ederdi acaba? Kim üzülürdü yokluğuma. Söylesene be Toyan ne zaman sevileceksin ?İşte tam o sırada umulmadık bir şey oldu.
Merdivenlerden gelen ayak sesine kulak kabarttı.Başını kaldırdığında onunla göz göze geldi.Evet tam karşısındaydı.Öylece ona bakıyordu...

DönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin